Dörtlü Zirve sebep midir, sonuç mudur?

Okuduğunuz Yazı
Dörtlü Zirve sebep midir, sonuç mudur?

İçerik

Türkiye geçtiğimiz Cumartesi yine tarihi bir zirveye ev sahipliği yaptı. Fransa Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi Angela Merkel ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan bir araya geldiler.

Toplantının bir sebebi mi var yoksa bu toplantı bazı olayların sonucu mu? Bu zirve “Suriye Savaşı” sebebiyle yapılmış gözükse de sebeplerin teşekkül ettiği bir durum değil; bilakis Türkiye’nin siyasi, sosyal, ekonomik ve küresel hâkimiyetinin sonucudur.

“Türkiye” ve “hâkimiyet” kelimelerini yan yana duymayalı epey vakit geçtiği için kulağa biraz garip ve egzotik/hayâli gelebilir. Bir uzak idealin rüyada görülmesi ve uyanınca boşluğa düşülmesi gibi! Ama bu sefer boşluğa düşen Türkiye olmadı. Kimin boşluğa düşeceğine henüz karar verecek durumda değiliz ama bu irade şu anda kendisini gösteriyor.

Alınan kararların uygulayıcısı olan Türkiye’den; “aldığı kararlar uygulanan” bir Türkiye’nin atmosferine girdik. Bu atmosferi delmek ve kirletmek isteyenler Gezi’den bu yana alenen uğraşıyorlar. Elbette uğraşacaklar; ben Gezi’yi de 15 Temmuz’u da güçlenmenin emaresi, şer girişimlerin hayırlı neticeleri olarak görüyorum.

Fransa gelmekte tereddüt ediyordu değil mi?

Nereye gelmeyecekler, yapmayın! Bugün her türlü çöreklenme ve kuşatılma ile doldurulmuş Afrika’da Türkiye’nin kendisine tüm imkânsızlıklara rağmen alan açabilmesini göz ardı ederseniz zirveyi doğru okuyamazsınız. Ötelenmiş ve yok sayılmış halkların gücünü küçümsemeyin, bu gücü ortaya çıkaracak olanın ancak Türkiye olabileceğini Emmanuel Macron bizden daha iyi biliyor.

Şayet Türkiye bu kirli ve küresel “oyunda” piyon olmaktan vazgeçip kalesinin şâhı olmayı tercih etmeseydi şimdi dörtlü zirve olmazdı.

Türkiye’nin planlarına “Berlin ve Paris” kayıtsız kalamadı.

Bugün biz artık dünyayı okuyabiliyoruz ve bunun için harflere ihtiyacımız yok! Sivas’ın Şarkışla ilçesindeki Kardeşler Kıraathanesi’nde çayını içen Ahmet amca şayet Kudüs’ün neden önemli olduğunu, Recep Tayyip Erdoğan’ın neden Afrika’ya bu kadar önem verdiğini, Brunson vakasının arka planını konuşabiliyor ve fikir yürütebiliyorsa Osmanlı tebaası uyanmış demektir. Elbette “padişah” geri dönmeyecek ve dönmedi ama “Dicle kenarındaki kuzudan” bahsedecek bir lider geri döndü.

1900’lü yılların başından itibaren “oyundan çıkarılan” Osmanlı İmparatorluğu yeniden tarih sahnesine Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak geldi, ama 1923’te değil 1996’dan itibaren bu gerçekleşti.

Rahmetli Erbakan Hoca’nın iktidara gelmesiyle birlikte tarihin seyri değişti. 28 Şubat, 27 Nisan muhtırası, 15 Temmuz gibi olaylar yüreğinde ateşler yanan toplum için itici güç oldu ve düşmanlar hiç istemedikleri bir işi yaparak milleti yüzyıllık uykusundan zorla uyandırdı.

Bana göre dörtlü zirvede ne konuşulduğunun pratikte önemi fazla değil, Türkiye istediğini aldı ve ortak metne koydurdu. Şöyle ifade edeyim ki zirvenin kendisi zaten 99 puandır, bunun ötesindeki her şey ve tüm konuşmalar geriye kalan 1 puandır. Tarihi okumaları doğru yapmak istiyorsanız lütfen olaylara “Edirne’den Kars’a” bir güzergâhta bakmayın.

Türkiye henüz İstanbul’u ve Ankara’yı “yönetemezken” bugün Şam’ı ve Bağdat’ı “yönlendirmeye” taliptir.

Dün Türkiye üzerinde hesap yapanlar, bugün Türkiye’nin hesapta olmadığı yerde hüküm süremeyeceklerini Londra’da, Washington’da, Berlin’de, Paris’te, Moskova’da, Tel Aviv’de oturdukları toplantı odalarının masalarındaki raporlar üzerinden çoktan anladılar!

2023 sonrasında Afrika’da, Moldova’da, Yunanistan’da, Sırbistan’da, Avrupa topraklarında Türkiye’nin olmadığı hiçbir toplantıyı yapamayacaklar. Bu bir zalim düzenin habercisi değil adil düzenin müjdesidir.

Buna inanmayanlar 3. köprünün yapılacağına da inanmıyorlardı fakat şimdi herkesten önce kendileri faydalanıyorlar!

Bugünkü saldırılar her ne kadar Türkiye’yi “zayıflamış” gösterse bile bu sadece illüzyondur, yanılsamadır. Gerçek ise Türkiye Devleti’nin doğal sınırlarına döneceğidir.

Ve son olarak Dörtlü Zirve Toplantısı’nda Amerika Birleşik Devletleri’nin olmadığını ve yazımızın başından beri Amerika’dan hiç bahsetmediğimizi de ekleyelim! PKK-PYD-Amerika ekseni sürecin kaybedeni olma yolunda hızla ilerliyor. Bu bile nelerin değiştiğini ve değişimin büyüyerek Türkiye lehine devam edeceğini gösteriyor.

Bu elbette biraz vakit alacak ve Türkiye’nin vakti var!

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Hacı YAKIŞIKLI