Dünya kaynıyor
Trump’ın başkan seçildiği günün ertesinde bir Türk Generali beni aramıştı. “Seçimi Trump kazanmadı.” demişti. Kafam karışmış anlayamamıştım.
O General devam ederek; “Seçim kampanyası boyunca ve zaferin ilan edildiği anda da Trump’ın yanında duranlara bak. Hepsi asker” demişti.
Ve son olarak eklemişti;
“yıllarca Amerika’da görev yaptım.
Trump’ın yanındaki askerler yakın arkadaşlarım. Sürekli onlarla konuşuyorum. Seçimi kazananaskerler, Pentagon’dur. Artık daha başka bir dünya göreceğiz.” Önceki gün Amerikalı bir dostumla muhabbet ediyorduk. Türkiye’deki bazı köşeyazarlarına güldüğünü söyledi. “Trump’ın işi zor. Gitti gidiyor diye yazıyorlar.
Hayır Trump eskisinden daha güçlü. Belki de Amerikan tarihine en başarılı başkan olarak isminiyazdıracak. Bir Ortadoğu’ya gidiyor 1 trilyon dolar toplayıp dönüyor.
Kuzey Kore krizi çıkarıyor, ardından Asya seyahatine çıkıp 1 trilyon dolarlık silah ve mal satıyor” dedi.
Hergün danışman kovuyor, etrafı sürekli gidiyor ve yalnızlaşıyor diye dedikodular vardı. Amerikalı dostum bu iddiaları “Gidenlere, kovulanlara bakmayın.
Amerika’da adam çok. Trump’ın arkasında askerler var. Şu anda güç Pentagon’da… Uzun vadeli planlarakim uymuyorsa gözünün yaşına bakılmıyor, anında gönderiliyor” diye cevapladı. Bugün baktığımızda dünya 1945-1989 arasında yaşanan SOĞUK SAVAŞ dönemlerine adeta geri dönüyor.
İnanılmaz şekilde gerilim tırmanıyor.
Savaş döneminde Nazi Almanya’sına karşı birleşen ABD ve Rusya Avrupa’yı ikiye bölerek parsellemişti. Birisi liberal dünyayı, diğeri komünizmi temsil ediyordu.
ABD NATO’yu kuruyor, Rusya Varşova Paktı ile misilleme yapıyordu. Hitler’e karşı zoraki beraberlikten sonra iki ülke süper güç olarak dünyaya ağırlığını koydu.
Ellerindeki nükleer silahlar ile dünyanın tepesine caydırıcı olarak oturup, birbirleriyle soğuk savaş dönemine girdi. O dönemde Sovyetler yurtdışındaki çok sayıda casusa suikastlar düzenliyor, taraflar karşılıklı olarak savaş çığlıkları atıp, casusları ülkeden kovuyordu. Sadece 1986’da ABD ve Sovyetler arasında haftalarca süren karşılıklı gerilimde dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan, 5’i casusluk şüphesiyle toplam 80 diplomatı sınır dışı ediyordu. Birbirleri arasında savaş olmasa da dünyanın başka yerlerinde, Kongo’da, Kamboçya’da, Somali’de, Etiyopya’da gizlice güç ve iktidar savaşına girip milyonlarca insanın ölümüne yol açıyorlardı.
2050’de yılda 22 trilyon doların üzerinde gelirle ABD’yi de geride bırakarak Süper Güç olacağı öngörülen Çin, Amerikalı generalleri ürkütüyor.
Çin İpekyolu’nu canlandırıyor, bu uğurda milyarlarca dolar yatırım yapıyor, buna karşılık ABD’li askerler de yolun kontrolünü ele geçirmek için büyük savaş veriyor. İşte Trump dünyamızın yeniden içine düşmeye başladığı bu soğuk savaşı yönetmek için Pentagon tarafından iktidara getirildi.
Siyasetten anlamayan, tüccar bir adam olan Trump, Pentagon’dan önüne hangi plan konursa onu uyguluyor, kimin kovulmasını istenirse onu gönderiyor. Aynı soğuk savaş döneminde olduğu gibi bugün de casuslara suikast krizleri yaşanıyor.
Londra’da İngiltere’ye çalışan Rus casusun zehirlenmesiyle başlayan kriz giderek büyüyor. Bir bakıyorsunuz hemen ertesinde Rusya’da bir AVM yanıyor, 67 kişi ölüyor, insanlar sokağa dökülüyor. Bunların hiçbiri tesadüf değil. AB ülkeleri de dahil tam 21 Devlet Rus diplomatların sınırdışı edileceğini açıklıyor, Trump 60 Rus casusu ve diplomatın Amerika’dan gönderilmesiyle ilgili kararnameyi imzalıyor, Rusya da “60 Amerikan diplomatını sınırdışıedeceğiz” diye ültimatom veriyor.
Liberal ekonominin hakim olduğu Amerika, birden aralarında Çin’in de olduğu ülkelere ek vergiler koyuyor, ABD’li uzmanlar “Hızla liberalizmden uzaklaşıyoruz.
Askeri rejim gibi yönetiliyoruz” diye açıklamalar yapıyor. Buna karşılık da Rusya Sovyetler dönemindeki gibi komünist sistemle değil, kapitalist düzenle başka bir hal alıyor.
Dünya değişiyor, dengeler sarsılıyor, yeni krizler ve SOĞUK SAVAŞ kapıda. Böyle bir ortamda hepimize kenetlenmek ve dış politikada tek ses olmak düşüyor. Geleceğimiz için, çocuklarımız için bunu yapmak zorundayız.
Başka seçenek yok!