Dünya Ne Salgınlar Gördü Bu Ne Ki…
Kasım ayında Çin’in Wuhan kentinde bütün dünyayı sarsan bir hastalık ortaya çıktı. Bu hastalık ilk başta hastalığın merkezi de dahil olmak üzere hemen hemen hiçbir ülkede ciddiye alınmadı. Ta ki Ocak başında önce bölge ülkelerde sonra yavaş yavaş Avrupa’da kitleler halinde görünmeye başlayıncaya kadar…
Aylarla ifade edilecek kadar kısa bir zaman zarfında dünyanın her bölgesinde, her ülkesinde görülen ve Dünya Sağlık Örgütü’nün “Pandemi” olarak ifade ettiği bu salgın hastalık, insanlık tarihi bakımından acaba ilk salgın mı? Ya da kaçıncı salgın? İnsanlık tarihi içinde Adına Covid19 denilen bu Corona Virüs hastalığından daha tehlikeli salgınlar oldu mu? Olduysa kaç tarihinde ve kaç kişi öldü? Bu ve buna benzeyen bir sürü soru sorulmaya başlandı her yerde.
Bu hastalık yapı ve yayılma özellikleri ile yüz sene önce ortaya çıkan ve bütün dünyayı kasıp kavuran bir hastalığı hatırlatıyor. “İspanyol Gribi”ni, ancak bir fark var ortada; henüz yaşadığımız Corona Virüs salgın hastalık anlamında atası sayılan İspanyol Gribi kadar tehlikeli değil. Zira o hastalık 1918 ile 1922 seneleri arasında tam 50 Milyon kişiyi öldürdü. Tam 50 Milyon. Üstelik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bu hastalığa üst üste tam iki kere yakalandı.
İnsanlığın sarsıldığı ilk Salgın Hastalık;
Veba ve Kolera…
Tarihin gördüğü ilk büyük veba salgını M.Ö. 430’da Yunanistan Atina’da görüldü. Tıp dünyası bu hastalığa Atina Vebası adını koydu. Bu hastalık Atina nüfusunun çok kısa bir zamanda yüzde 30’unu öldürdü.
İkinci büyük Veba ve Kolera salgını ise yine batıdan Roma İmparatorluğu’nun başkenti Roma’dan tüm dünyaya yayıldı. Yedi sene sürdü ve toplam 15 Milyon civarı insanı öldürdü. Fakat bu hastalıklar pandemik değildi. Yani tüm dünyaya yayılmamıştı. Bölgeseldi ve İtalya coğrafyası ile sınırlı kaldı.
Ancak görülen ilk pandemi Roma İmparatoru Justinianus “527-565” zamanında Akdeniz Havzası adı verilen bölgede çıktı ve çok kısa bir zamanda tüm dünyaya yayıldı. Bu pandemi tam 210 sene sürdü 540 ile 750 seneleri arasında. Kaç kişinin öldüğü ise hesap edilemedi. Hadise o kadar vahimdi. Korkunç bir süre 210 sene…
İkinci veba pandemisi birincisini aratacak nitelikteydi ve ara ara sönse de asla bitmeyen bir şekilde 500 sene sürdü. 1300’lerden 1800’lere kadar. Tarihte “Kara Veba” olarak anılan bu salgın yüzünden sadece İtalya coğrafyasında 7 milyon insan, tüm dünya da ise 100 milyon insan öldü.
Tam 100 Milyon… Korkunç bir rakam.
Üçüncü Veba Pandemisi Çin coğrafyasında, Hong Kong’da meydana geldi. Tabi ki gelişen ve değişen dünya şartları ile dünyaya yayılması hiç de zor olmadı. Hong Kong bölgesinde çıkan bu hastalık çok kısa bir zaman zarfında ticaret ve askeri gemileri sayesinde liman liman, tersane tersane bütün dünyayı dolaştı.
Bu salgın biter bitmez İngiltere Londra merkezli bir veba hastalığı daha çıktı. Takvimler 1666 senesini gösteriyordu ve bu hastalığa bağlı olarak sadece İngiltere’de 100 bin insan öldü.
Bu tarihler aynı zamanda devletlerin canhıraş bir biçimde birbirleri ile savaştığı ve tükettiği senelerdir.
Bu konuda yanlış bir kanı var;
Tarih boyu yapılan savaşlarda çok fazla insan öldü. Bu düşünce ve ön kabul yanlıştır. Zira savaşlarla birlikte başlayan salgınlar ya da pandemik hastalıklar savaş boyu ölen insan sayısından kat be kat daha fazla insan öldürmüştür. Mesela 1853’te başlayan Osmanlı Rus Savaşı’nda yani Kırım Savaşı’nda 20 bin insan ölmüşken aynı o 3 sene içinde Avrupa’nın değişik bölgelerinde ortaya çıkan salgınlarda tam 75 bin insan öldü.
1919’da başlayıp 1922’de biten Türk Kurtuluş Savaşı boyunca verilen şehit sayımız sadece 9 bin 167 iken yine aynı senelerde Anadolu coğrafyasında hastalıklardan ölenlerin sayısı 22 bindi.
TÜM ZAMANLARIN EN BÜYÜK PANDEMİSİ;
1918 İspanyol Gribi…
1520, 1729, 1780, 1789 tarihleri Avrupa için kapkara yıllardı Zira veba bitmeden kolera, kolera bitmeden öldüren grip hastalıkları Avrupa kara kıtasında yüzbinlerce insanı öldürdü. Öyle ki bir günde İtalya Roma’da 8 bin kişi öldü.
20. yüzyılın en büyük belası İspanyol Gribi’dir. 1 Dünya Savaşı sonlarında yani 1918’de ABD’nin Kansas Cıty denilen bölgesindeki bir askeri kışlada bir asker ansızın hastalandı. Ne olduğunu kimse anlayamadı zira iki gün gibi kısa bir zamanda öldü. Vücudu önce maviye sonra da siyaha dönen bu askerden bulaşan hastalık saatler içinde tüm kışlaya yayıldı. Savaş zamanı idi ve İtilaf Devleri olan İngiltere, Fransa, İtalya ve Abd arasında gemilerle, arabalarla ve uçaklarla askeri sevkiyatı yapılıyor, hastalıklı askerler bizzat yöneticiler tarafından her yere ve her bölgeye taşınıyordu. Çok kısa zamanda hastalık uzak kıta olan Avusturalya ve Yeni Zelanda dahil her bölgeye yayıldı. Hastalığı kapan asker önce nefes darlığı geçiriyor, sonra vücudu mavileşiyor sonra siyaha dönüp boğularak ölüyordu.
O aralar başta Abd olmak üzere tüm Avrupalı devletlerin medyası üzerinde çok sıkı bir sansür uygulanıyordu. Gazeteciler her istediğini yazamıyorlardı. O yüzden tıp dünyasının adını bile koyamadığı ama Avrupa coğrafyasında birkaç günde 10 binleri öldüren bu hastalıktan bölge dışında kimsenin haberi olmuyordu.
İspanya basınında herhangi bir sansür yoktu. O yüzden her şeyi yazmakta özgürdüler ve bu salgın hastalığı yazdılar. O andan itibaren hastalık dünyaya İspanya tarafından haber verildiği için İspanyol Gribi diye isimlendirildi.
Dört sene sonra hastalık bir anda kendi kendine bitiverdi ancak arkasında 50 milyon mezar bırakarak.
İspanyol Gribine yakalananların arasında Mustafa Kemal Paşa’da vardı. Paşa 27 Mayıs 1918’de böbrek hastalığı sebebiyle Avusturya Viyana’ya gitti. Oradan da kaplıca tedavisi için Macaristan Karlsbad’a… bir süre burada dinlendikten ve tedavi olduktan sonra ülkesine geri döndü. Ancak ortada bir sıkıntı vardı. O tarihlerde Avrupa bölgesinde yayılan ve milyonları öldüren İspanyol Gribi maalesef paşa ya da bulaşmıştı. Bu durumun farkına varan paşa, geri dönüşü bir süre daha ertelemiş ve Viyana’da kalmıştı. Hastalığı atlattıktan sonra ancak istanbul’a döndü.
1919 Mart Nisan gibi İstanbul’da tekrar aynı salgın hastalığa yakalandı. Fakat bu sefer vücudu bağışıklık kazandığı için daha hafif atlattı.
Yani insanlık binlerce yıldır onlarca ve hatta yüzlerce salgın ya da pandemi hastalığı gördü anlaşılan o ki bundan sonra da görecek. Bu konuda bize düşen en büyük görev, yetkilileri dinlemek, sabretmek, şahsi bakım ve temizliğimizi her gün bıkmadan yapmak ve sürecin geçmesini beklemek. Zira biz üç beş aya dayanamazken geçmişte 300 sene 500 sene süren pandemik salgınların varlığından Allah’a sığınmak gerekir.