Ellere var da bize yok mu?
Kural olarak hepimizin huzur içinde ve insanca yaşama hakkımız var. Ama bazen sadece kâğıt üzerinde!
Çünkü sürekli olarak engelleniyor ve engellenmeye çalışılıyor bu hak.
Hem de “ifade özgürlüğü”, “demokrasi”, “çağdaşlık” ve “modernlik” nutukları atılarak. Sebastian, Hans, Coni ve Jean’a hak olarak verilenler, bizim önümüze kabahat olarak konuluyor. Onların insanca yaşama hakları var; ama bizim Ahmet, Mehmet ve Ayşe’nin yok.
Hele bir istemeye kalk…
Önce içeriden darbeleniyor, saldırıya uğruyorsun. Hakaretin, aşağılamanın, küfrün bini bir para!
***
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Sosyal Medya alanında yasal düzenleme artık mecburi bir hal almıştır” dedi.
Doğru da söyledi…
Almanya’da var, Fransa’da var, ama bizde yok. ABD Başkanı Trump, sosyal medyayı sıkı denetim altına alan bir kararname imzaladı. Engel çıkarıp gürültü kirliliği yapanlar sayesinde biz konuşamıyoruz bile. Bu durumdan memnun olan çevreler var çünkü. Saldırıyorlar, kirletiyorlar, çarpıtıyorlar. Bir çöplük oluşturup sağa sola bulaşan ve irin saçmaya devam edenlerin önünde kalkan oluşturuyorlar.
Haysiyet cellatlığı yapılıyor. İtibar suikastları düzenleniyor. Karalama kampanyaları oluşturuluyor. Şahsi ve toplumsal değerler ayaklar altına alınıyor. Yasal bir düzenleme olmadığı için de kişilerin ve toplumun hak ve hukukunun korunması alabildiğine zorlaşıyor.
Almanya ve Fransa’da sosyal ağ sunucuları ülkede yasal bir temsilci bulundurmak zorundalar. 55 milyon sosyal medya kullanıcısı olan Türkiye’de böyle bir uygulama da, muhatap da yok.
Almanya’da sosyal ağ sunucuları sadece mahkemelerin değil, kolluk kuvvetlerinin de taleplerine cevap vermek zorundalar. Fransa’da insanların dış görünüşleri, kişilikleri, ırk ve dinleri ile alay eden paylaşımların 24 saat içinde kaldırılması mecburiyeti var. Aksi takdirde o temsilciye bir yıla kadar hapis cezası veriliyor.
Para cezaları ise el yakacak cinsten. Bu cezalar, dünya çapında elde ettikleri gelirlerin yüzde 4’üne kadar çıkıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de sosyal ağ sağlayıcılarını yapılan paylaşımlardan sorumlu tutuyor. Tazminat ödemelerini hükme bağlamış durumda.
Eğer insanın değerinden, hak ve hukuktan bahsediyorsak, bizde de gerekli bu düzenlemeler.
Ayrıca, ABD, Almanya ve Fransa gibi egemen bir devletiz biz. Sosyal ağ saylayıcılarının diledikleri gibi at koşturup, insanımızı istedikleri gibi yönlendirmelerine izin vermemiz mümkün değil.
Bahçeli’nin çağrısı, aynı zamanda medeni olmanın da bir gereği. Çünkü medeniyet kurallar bütünüdür. Kuralsızlık ve keyfilik değil!
***
İşin bir de ekonomik yönü var. Bizim sırtımızdan para kazanıyorlar, ama vergi ödemiyor bu şirketler.
Zaman zaman da ülkemiz aleyhine kampanyalara yol verip, terör ve teröriste sığınılacak bir liman görevi yapıyorlar.
Yolgeçen hanı ve muz cumhuriyeti değil Türkiye…
Bu ülkenin vatandaşlarının da en az Hans ve Sebastian kadar değeri var. O yüzden sosyal medya ile ilgili acilen bir düzenlemeye gidilmesi şart.
Bağımsız bir hukuk devletinin ve insan haklarının kaçınılmaz, olmazsa olmaz gereğidir bu!