EMPERYALİZMİN YENİ NESİL GOBBELS’İ TELEF EDİLDİ
ABD ve Batı basın yayın organlarının algı operasyonlarını şekillendiren “bir numarası” İstanbul’da ölü-öldürülmüş olarak bulundu.
J.Gustaf Edward Suriye’de öncelikli olarak tıpatıp Ankara’ya yapılmak istenen “kimyasal silah kullanılıyor” algısı üzerinden işgal edilecek bölgeleri uluslararası meşruiyet zemininde tartışmaya açma çalışmalarının başında olduğu biliniyordu.
Profesyonel manada hazırlanmış dokümanlar vasıtasıyla Esed üzerinde baskı kurarken, değişen Suriye denkleminde istenilen sonucun elde edilmemesine müteakiben çalışmaların Ankara’ya yönelmesi ABD ve İngiltere’yi başka bir planın içine sokmuştu.
İşte tam bu planın baş aktörü Gustaf Edward Barış Pınarı harekatımızı sabote edecek dezenformasyon çalışmalarının başına getirildi.
Özellikle İngiltere merkezli algı operasyonlarının şekillendirdiği haberlerin aynı zamanda PYD ve YPG unsurlarına servis edilmesine şahit olundu.
Dubai merkezli ve Dahlan finansörlüğünü de arkasına alan örgütlenmenin uluslararası adı “beyaz miğferliler” olarak belirlenmişti.
İstanbul için de bir çalışma ofisi bulunan örgütün Karaköy ofisinin başına getirilen Gustaf’ın “güvenlik uzmanı” olarak istihdam edilmesi büyük planın parçası konumundaydı.
Her ne kadar ABD ve İngiliz gizli servisleriyle koordineli çalıştığı bilinen İngiliz ajanın Suudi ve İsrail haber alma teşkilatlarıyla da yakinen temas içinde olduğu biliniyordu.
Şimdi şu soru sorulabilir.
Madem bunlar biliniyordu bizim istihbarat teşkilatımız neden gerekeni yapmadı?
Şu bir gerçektir ki devletimizin savunma manasında en güçlü kuruluşlarından MİT’in bağlantılar konusunda elbetteki bilgisi mevcuttur.
Ancak oyunu kuralına göre oynamak savaşın gerçek hüviyetidir.
Batı emperyalizminin ve siyonizmin “bir numarası”nı İstanbul’da kaybetmesi planlarının Barış Pınarı harekatından sonra ikinci kez bozulması sıradan bir gelişme değildir.
Zira bu ajanın sadece Suriye ile sınırlı olmayan çalışmalarında kapanış perdesi Suriye ve Irak’taki gelişmeleri daha başka bir oyun kurgusu üzerinden izlememizi imkan sağlayacaktır.
Şunu da ifade etmek gerekiyor.
Gustaf Edward’ın bir barış gönüllüsü(!) ve insan hakları meleği olmadığını İstanbul üzerinden gösterilmiş olması emperyalizmin bütün çirkin yüzünün bir kere daha gözler önüne serilmesine imkan vermiştir.
Yeri gelmişken, İngiliz ajanın Cemal Kaşıkçı ile öldürülmeden önce Londra ve İstanbul’da ki görüşmelerinin de yeniden gözleri Kaşıkçı cinayetine çevrilmesine kapı aralayacağı kanaatindeyim.
Cemal Kaşıkçı cinayetinde Gustav Edward ve Suudi bağlantısına bambaşka bir seyir verecektir düşüncesindeyim.
Sıradan bir ajan olmadığı bilinen yeni nesil Lawrence’in dosyası açıldığında İngiltere başta olmak üzere ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün, Almanya ve Fransa’nın kirli Ortadoğu çamaşırlarının bir bir döküleceğini söyleyebilirim.
Başkan Erdoğan’ın ABD’ye ziyareti öncesi gerçekleşen bu ölüm elimizde gerçek manada büyük bir koz olarak duracaktır.
Şimdi görelim bakalım Osmanlı coğrafyasında, Suriye ve Irak’ta kartları kim düzenleyecek?