Entrikaları bitmiyor! MAHKEME, YÖK VE İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ’NDEN NE İSTEDİ?
14 Şubat 2025 tarihli yazıma (*) aşağıdaki gibi başlamıştım:
“İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 1990-91 senesinde İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinin İngilizce İşletme bölümüne YASA DIŞI YATAY GEÇİŞİNE BİR FORMÜL ARADIĞI artık bir sır değil. Bunun için de tüm imkânları, açık noktaları ve kişileri bulmaya çalıştığı, her tuşa bastığı muhakkak.”
İmamoğlu ve hukuk şürekâsı, başta Hukuk Fakültesi’nin eski Dekanı Prof. Dr. Âdem Sözüer’in İstanbul Üniversitesi’ndeki network’ünü de kullanarak epey bir uğraştıysa da diplomanın iptaline engel olamadı.
Ama yine de eli boş dönmedi.
Üniversite yönetiminde yer alan “ismi lâzım değil” birtakım şahıslar, diplomanın iptaliyle ilgili çok net ve geri dönüşsüz delillerle hukuki argümanları ne yapıp edip “Usul hatalarıyla sakatlayacak” birtakım uygulamalara imza atmayı başardı.
Kendileri de biliyorlar diplomanın usulsüz ve hukuk dışı olduğunu da çıkmamış canda umut vardır misali meseleyi uzatmak, sürüncemede bırakmak üzere tasarlanmış adımlar atıyorlar.
İMAMOĞLU’NUN AVUKATLARININ MAHKEME DİLEKÇESİNDEKİ TALEPLERİ
İmamoğlu’nun avukatları Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne verdiği dilekçede İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun mezuniyet ve diplomasının iptaline ilişkin aldığı 18/03/2025 tarih ve 3 sayılı kararının yetkili organ tarafından alınmadığını, yatay geçiş yapıldığı dönemdeki mevzuata ve üniversitelerce belirlenmiş koşullara uygun olarak yatay geçiş yapıldığı, davalı üniversitenin yatay geçişe ilişkin kontenjan artırımına gitmiş olmasının ve başvuru süresini öne çekmesinin davacıya atfedilecek bir kusur olmadığı, nitekim kontenjan artırımı olmasa idi dahi davacının başarı sırasına göre kabul edilecek öğrencilerden olduğunu iddia etti.
Ve tabii ki yürütmenin durdurulması ve iptali kararının verilmesini istedi.
DİPLOMANIN İPTALİNDEN TUTTURAMIYORLAR, “KARARI YETKİLİ ORGAN ALMADI” DİYORLAR…
Buradaki kritik cümle diploma ve mezuniyet iptalinin “Yetkili organ tarafından alınmadığı” tezi. Yetkili Organdan kastedilen ise Ekrem İmamoğlu’nun usulsüz ve hukuk dışı olarak yatay geçiş yaparak okumaya çalıştığı İşletme Fakültesi. Yani usulen diploma ve mezuniyet iptali kararının İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu tarafından alınması gerektiği tezi. Bu Ekrem İmamoğlu avukatlarının dört elle sarıldıkları bir argüman. Böylece usul hatasıyla “Yürütmeyi durdurma kararı” alabileceklerini planlıyorlar.
Bu usul olmazsa olmaz bir koşul mudur?
Tabii ki değil. Geleceğiz ona.
Peki, İstanbul Üniversitesi Rektörü Osman Bülent Zülfikâr bu ayrıntıyı bilmiyor olabilir miydi?
Bilmiyorduysa bile yardımcıları Cemil Kaya ile Genel Sekreter Seyit Rasim Doru pekâlâ ona söylemişlerdir. İmamoğlu ve 27 kişinin diplomalarıyla ilgili olarak İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu İNCELEME KOMİSYONU RAPORU’nun sunduğu delillere dayalı olarak iptal kararı aldıktan sonra Rektör Bülent Zülfikar İşletme Fakültesi yönetiminden de aynı kararı talep edebilirdi, ama etmedi.
Bilerek ve isteyerek yapılmış bir uygulama gibi geldi bana bu.
Sadece şu yapıldı. Rektörlük tarafından iletilen karar doğrultusunda İşletme Fakültesi yönetimi Ekrem İmamoğlu’nun kaydını, mezuniyetini ve diplomasını okuldan sildi. Ardından da İmamoğlu’nun e-devlet’teki diploması silindi. Böylece Ekrem İmamoğlu lise mezunu olarak tescillendi.
Bu arada bir süre kararın tebligatı yapılamadı. Toplam 28 kişinin adresleri bulunmaya çalışıldı. Sonuçta bulunanlara ve İmamoğlu’na karar tebliğ edildi. Ancak Rektör Bülent Zülfikâr bu tebligat sırasında ortadan kayboldu ve tesadüfen izne çıktı. Kararın altında onun yerine Rektör Yardımcısı Yahya Güldiken’in imzası vardı.
BU BİR USUL HATASI MIDIR?
Aslında İmamoğlu’nun avukatlarının hesabı buradan tutturmak ve dediğim gibi en azından “Yürütmeyi durdurma kararı” alarak medyada “Yanlış hesap Bağdat’tan döndü, hukuk İmamoğlu’nu haklı buldu” yaygaralarıyla yangın çıkarmaya çalışmak. Malum ellerinde ne kadar koz varsa kullanmak isteyecekler. Ancak ben pek çok hukukçuyla konuştum, Üniversite Yönetim Kurulu’nun aldığı kararın geçersiz olduğuna ve asıl İşletme Fakültesi yönetimi tarafından karar alınması gerekliğine dair hiçbir zorunluluk yok. Tamamen keyfiyete kalmış bir durum. Bu uydurulmuş bir gerekçe olarak duruyor.
YOKLUK VE AÇIK HATA SABİTSE DİPLOMA İPTAL EDİLİR
Şimdi bu kararda varolan husus şu.
YÖK yatay geçiş yapılan okulu tanımıyor.
Öğrenci hayatın olağan akışına uygun olarak bunu bilmiyor olamaz.
Kaldı ki bunun da önemi yok. Mevzuatımızda; Danıştay’ın 1973 Tarihli İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında belirlenen ilkeler ve kriterlere göre, idare edilenin (Burada Ekrem İmamoğlu) kişisel iradesinin hiçbir önemi olmaksızın, idare tarafından yasalara aykırı bir idari işlem yapılmışsa, bu işlemler;
1-Geriye alınabiliyor. Yani zamanaşımı söz konusu değil.
2-Hukuka aykırı işlemle, hileli beyanlarla, sahte evraklarla, açık ve net hatalarla idari işlem yapılması durumunda; yani yasa dışı yöntemle üniversiteye kayıt yaptırılmışsa söz konusu kişi fiilen öğrenciliğe kayıt olsa da hukuken öğrenci sıfatını kazanamaz.
2-Bu nedenle hukuken öğrenci statüsü içine girememiş bu kişilerin kayıtlarının okuldan atılmak sureti ile değil idarî işlemin geri alınması, yani üniversite kaydının geri alınması yoluyla silinmesi gerekmektedir.
Bu durumda ortada AÇIK HATA vardır ve diploma YOKLUKLA maluldür.
YÖK “SOUTHEASTERN UNİVERSİTY GİRNE KAMPÜSÜ” YALANINI YEMEMİŞ
Ekrem İmamoğlu’nun avukatlarının dava dilekçesindeki ana tema “Zavallı masum çocuğumuz nereden bilsin yatay geçiş yapmak istediği okulun YÖK tarafından tanınmadığını” mealinde. Ve bir diğer argümanları da yatay geçiş yaptırmak istediği okulun Girne Amerikan Üniversitesi olarak da bilinen, YÖK tarafından tanınan Southeastern University (Washington D.C.) nin Girne Kampüsü olduğu şeklinde.
Çok uyanıkça bir fırıldaklıkla kafa karışıklığı yaratmak istiyorlar.
Demek istiyorlar ki YÖK Girne Amerikan Üniversitesi’ni tanımıyor tamam da Washington DC’deki Southeastern University’yi tanıyor. Ee, bizimki de o ABD’deki okulun Girne’deki kampüsü kardeş.
Oysa YÖK bu ayak oyununa “yemezler” diye cevap vermiş,
Çünkü bu soru YÖK’e her yıl sorulmuş İstanbul Üniversitesi tarafından. YÖK de her defasında aynı cevabı vermiş.
Bizim elimize geçen karar 18 Kasım 1991 tarihli.
1989 ve 1990 tarihli kararları aradım ama bulamadım. YÖK’te mutlaka vardır.
Evet, aşağıdaki 18 Kasım 1991 tarih ve 91.39.1211 no’lu YÖK Yürütme Kurulu Kararı şöyle:
“Southeastern University (Washington D.C.) Girne Kampüsü UNC-Girne Amerika Üniversitesi Yönetim Kurulu Başkanlığı’nca, yazısında A.B.D. Washington D.C.’deki “Southeastern University”nin Kurulumuz tarafından tanınmakta olan bir yükseköğretim kurumu olup olmadığının üniversitelerine bildirilmesine ilişkin TALEP incelendi ve A.B.D. Washington D.C.’deki “Southeastern University”nin Kurulumuzca tanınan bir yüksek öğretim kurumu olduğu, ANCAK bu üniversitenin Girne Kampüsündeki “UNC-Girne American University”nin veya dünyanın herhangi bir yerinde bulunan diğer kampüslerindeki yükseköğretim kurumlarının Kurulumuzca tanınmasının MÜMKÜN OLMADIĞINA karar verildi.”
Evet, YÖK İmamoğlu’nun yatay geçiş yaptığı okul ister Girne Amerikan Üniversitesi, isterse Washington DC’deki Southeastern University’nin Girne Kampüsü olsun sonuç aynı:
YÖK O OKULU TANIMIYOR…
Ama her tarafından hukuksuzluk, sahtelik ve usulsüzlük akan bu eylemin tarafı “Bana ne, İmamoğlu’nun kayıt yaptırdığı yılın YÖK kararı nerede?” diyecektir eminim.
Bunu ben de istiyorum YÖK’ten ama asıl istemesi gereken davanın görüleceği mahkeme.
İSTANBUL 5. İDARE MAHKEMESİ’NİN ARA KARARI VE YÖK’TEN İSTENENLER
Nitekim İstanbul 5. İdare Mahkemesi İmamoğlu avukatlarının nöbetçi İdare Mahkemesi’ne yaptıkları başvurusu sonucu bir ARA KARAR vermiş.ve o kararda hem İstanbul Üniversitesi’nden hem de YÖK’ten çeşitli belgeler istiyor. Hem de tam 13 MADDEDE TOPLANAN BELGELER TALEBİ Yüksek Öğretim Kurumu’na (YÖK) iletilmiş durumunda.
O taleplerden üçüncü maddede ise aynen şöyle deniyor:
“University College of North Cyprus (UCNC)- Girne Amerikan Üniversitesinin Kurulunuzca tanınırlığına ilişkin bilgi ve belgelerin istenilmesine, halihazırda Girne Amerikan Üniversitesinden ülkemizdeki Üniversitelere yatay geçişin mümkün olup olmadığının izah edilmesine…”
Mahkeme’nin YÖK’ten Yatay geçiş ve TANINMA ile ilgili diğer talepleri de şöyle:
-Davacının yatay geçişi hususu ile ilgili olarak İstanbul Üniversitesi, Girne Amerikan Üniversitesi ve ÖSYM ile yapılan tüm yazışmalar ve cevabi yazıların birer örneğinin istenilmesine,
-Davacının yatay geçiş yaptığı 1990 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (Yüksek öğretim mevzuatı kapsamında) yabancı ülke vasfında mı yoksa farklı bir kategori de mi sınıflandırıldığının ayrıntılı olarak açıklanmasına, buna dair belgelerin istenilmesine,
-Davacının yatay geçiş yaptığı 1990 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden yapılan yatay geçişlerle ilgili YÖK ve ÖSYM tarafından alınan tüm ilke kararlarının istenilmesine,
-Yurtdışı üniversitelerinin tanınmasının teknik açıdan ne demek olduğunun açıklanarak bu tanımanın hangi açılardan avantaj sağladığının izah edilmesine, bu bağlamda davacının geçiş yaptığı 1990 yılı itibariyle yurtdışı üniversitelerin tanınma prosedürünün nasıl olduğunun açıklanmasına, bu hususta mevzuatsal bir düzenleme varsa bu düzenlemelerin birer örneğinin istenilmesine,
-1990 yılındaki yatay geçişlerde üniversitenin tanınmasının bir şart olduğuna dair mevzuat hükmü ya da YÖK kararı varsa bunun açıklanmasına, bu karar ya da mevzuatın bir örneğinin istenilmesine…
MAHKEME’NİN İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ’NDEN TALEPLERİ
Mahkemenin talepleri böyle uzayıp gidiyor. Ama bu arada İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu ve Rektörlüğü’nden de talepler var.
Yukarıda anlattığım üzere İPTAL KARARININ ALINDIĞI YER ile ilgili olarak mahkeme Üniversite yönetiminden aşağıdaki talepte bulunmuş:
“Davacının yatay geçişinin usulsüz olduğu iddiası ile ilgili olarak İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu’nca bir karar alınıp alınmadığının açıklanmasına, alınmış ise kararın tüm üyelerin isim ve imzasının bulunduğu okunaklı tam bir örneğinin istenilmesine…”
Ama bu arada İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nin soruşturmayı yürüten savcılık ve Dışişleri Bakanlığı’ndan da talepleri var.
Tüm bu soruların cevabını aldıktan sonra vereceği karar doğrultusunda süreç ilerleyecek.
Kuşkusuz mahkeme mevzuatın gerektirdiğini layıkıyla yapacaktır diye umut ediyoruz.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ KAOS; SAVUNMAYI KİM YAPACAK?
Rektör Osman Bülent Zülfikâr, Ekrem İmamoğlu ve diğer diploması iptal edilenlerin açtıkları davalara karşı savunmayı yapmak, gerekçeleri hazırlamak üzere İstanbul Üniversitesi hukuk müşavirliğinde görevli Avukat Gülsevil Öcal’ı görevlendirdi.
Neden Hukuk Fakültesi İdare Hukuku bölümünde görevli bu işi bilen isimleri değil de onu bilemiyoruz. Gülsevil Öcal ve birkaç hukukçu arkadaşı geçen hafta Rektör Yardımcısı Cemil Kaya ile Genel Sekreter Seyit Rasim Doru’dan destek istemişler. Onlar da bunu kesinlikle kabul edilemez bulup “Siz yazacaksınız, biz karışmıyoruz” demişler. Oysa bu ekibin işlerine gelen, istedikleri kararı aldırmak istedikleri davalarda Gülsevil Öcal ve arkadaşlarına dosyaya el sürdürtmediklerini, 20 kişilik kadrolarla oluşturulan komisyonlara raor yazdırdıkları bilinmekte. Şimdi “Bizi ilgilendirmez” diyorlar.
Evet, ben önceki yazılarımda Seyit Rasim Doru ve Cemil Kaya’nın hazırlayacağı bir gerekçeli karara güvenmediğimi açık açık belirttim. Muhtemelen sorsanız bunu bahane edeceklerdir. Ama aslında gerçeği biz biliyoruz. Yukarıda yazdım. Yapacaklarını yaptılar, şimdi kenara çekilip seyretmek istiyorlar.
KONTENJAN ARTIRIMI REZALETİ VE DANIŞTAY’IN KARARLARI
Şu kontenjan artırımı meselesiyle devam edelim.
Ekrem İmamoğlu’nun avukatı başvurularında İşletme Fakültesi’nin 1990 yılında, yani İmamoğlu’nun hukuk dışı yatay geçiş yaptığı yıl durup durup kontenjan artırımına gitmesinin kendi sorunları olmadığını söylüyor.
Oysa İşletme Fakültesi’nin kontenjan artımı, ilgili dönem YÖK mevzuatına aykırı yapıldı. Fakülte yönetim kurulu kararı ile önce yurtdışı yatay geçiş için 20 öğrenci alımına karar verilmiş. Akabinde ilk kararı kaldırmadan ikinci bir karar ile yurtdışı kontenjan artırımı yapılarak 40 öğrenciye çıkarılmış. Sonra 80’e kadar çıkmış.
Sonuç çok açık değil mi?
1-YÖK mevzuatında yurt dışı yatay geçiş kontenjanı sınırlı olmasına rağmen buna uyulmadı.
2-Fakültenin aldığı ilk kararı iptal etmesi gerekirken iptal etmemesi hukuka aykırıydı.
Danıştay’ın, mevzuata aykırı kontenjan artırımı yapılamayacağına dair kararları var. Üniversite bunu bilmesine rağmen kasıtlı olarak raporda buna yer dahi verilmedi. Yazdığı zaman karşı tarafın aleyhine sonuç doğuracaktı. Bunun bilinmemesi mümkün değil.
Şimdi MAHKEMENİN SORULARINA VERİLECEK YANITLARDA kontenjan meselesinin nasıl YOKLUK ve AÇIK HATA kapsamında yer aldığı açık ve net biçimde anlatılabilir böylece.