ERDOĞAN VE DİĞERLERİ

Okuduğunuz Yazı
ERDOĞAN VE DİĞERLERİ

İçerik

Cumhurbaşkanı adaylarının oy pusulasındaki yeri belli oldu. Şimdi milletin gönlündeki sıralamaya kaldı iş.
Seçmenin tercihlerini belirleyecek ya da etkileyecek bir potansiyel sadece Erdoğan’ da var.
Aslında derler ya yaptıkları yapacaklarının teminatıdır diye.

İşte diğer adayların bu nedenle işi zor.
Aslında Seçim Erdoğan ve diğerleri diye ikiye ayrılmış durumda. Hepsinin ortak hedefi Erdoğan’ ın seçilmesini engellemek.

Yani kazanmak çabasından önce engelleme gayreti var.
Tipik Eski Türkiye’ nin hastalıklı davranışı.
Ne yaparlarsa yapsınlar lanetli bir miras gibi kötü alışkanlıklarını hiç bırakamıyorlar.
İlke, siyasi duruş, vizyon, plan, proje, üslup var mı diye sorarsanız, cevabımız maalesef hayır.
Erdoğan’ın ülkeye kazandırdıklarını yıkmak üzerinden sürdürüyorlar seçim çalışmalarını.

Vaatler hep bu minvalde.
Yıkacağız, durduracağız, engelleyeceğiz!
Koca koca insanlar utanmadan milletin gözünün içine baka baka Türkiye’ nin kazanımlarını yok etmeyi vaat diye sunabiliyor.

“3. Köprü artık 2 kuleden ibaret” manşetini hatırlayın.
Yaptıkları başvuruyla Yavuz Sultan Selim köprüsü’ nün yapımını durdurma kararını gururla açıklayan Mimarlar Odası yetkililerinin yanında CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran’ ın da olmasının anlamı büyük.

Eski Türkiye’ nin zihniyeti bu işte.
CHP ile özdeşleşmiş ve milletin önünü kesmeye, hizmetleri durdurmaya adanmış bir oluşum.
Bunun için seçim, Eski Türkiye’ yi temsil eden 5 adayla Yeni Türkiye’ nin mimarının arasında geçecek.
Şimdi bu bilgilerin ışığında Muharrem İnce ‘nin “ 3. köprüyü Erdoğan yaptı 4. köprüyü de ben yaparım” sözünün ciddiyetine inanabilir miyiz?
Elbette hayır.
Millet de inanmıyor zaten.

“Saray’dan yapacağı tasarrufla gençlere burs verecekmiş.” Breh… Breh…Breh…
Kardeşim sen önce Adana Milletvekilinin 1 milyon 200 bin liralık telefon faturasından başla işe.
Bu adımı at ki tasarruf konusunda laf söz edebilecek yüzün olsun.

Bakmayın seçim sathı mailine girdiğimiz için söylemlerine dikkat etmelerine.
Milleti horlayıp aşağılayan nefret ve hakaret dillerinden hiç vazgeçmediler.
Akşener’ in durumu da İnce’ den farksız değil.
FETÖ’ cüleri kurtarmak için OHAL’ i kaldırıp KHK lara son vermek en önemli projeleri.
Geçtiğimiz kışı üşüyerek geçiren 7500 çocuk için çok üzülmüş!Benim anladığım seçim sonrasında 7500 tane kazak örecek evinde.Zira bol bol vakti olacak.

Meral abla neyin kafasını yaşıyor bilinmez ama bırakın 7500 üşüyen çocuğu ısıtmayı, üç buçuk milyon Suriye’ liyi sıcacık ortamlarda yedirip, içirip, giydiren bir devletin olduğunu hatırlatmak lazım.

Bir de Seçim kampanyasını açıkladığı toplantıda söylediklerini anlayan beri gelsin.
FETÖ elebaşının kullandığı metaforları aratmayan bir dille, seçimle alaka kurmak için zorlasanız da hiç bir yere oturtamadığınız pek çok cümle var.
Mesela :” Güneş bizsiz hiç doğmadı. Biz güneşin her doğuşunda yine olacağız!” buyurun…
Peşine sol elini yumruk yapıp havaya kaldırıp :” Akın var akın güneşin zaptı yakın” diye slogan atacak hissi veriyor!

Yani İnce’ nin de Akşener’in de ülkenin 1 numarası olma hayalinin rüyalarında bile gerçek olduğunu görmeleri zor. Hatta imkansız gibi.
Ama haklarını yemeyelim rahmetli Teyyo Pehlivan’a rakip olacak bir performansa sahipler. İpe sapa gelmez vaatlerinin Sosyal Medyada komedi malzemesi olarak kullanılmasını başarı hanelerine yazılmış bir çalışma olarak not ettik.

Samimiyet, pazarda, markette satılan bir ürün değil.
Zihninde hazırlayıp gönlünde mayalayarak ağzından dökülmüyorsa kelimeler, ne yapsan boş. Sırıtır her cümle, her kelime hatta her harf.
Millet İttifakının hali de bu.
16 Nisan 2017’ de yapılan Anayasa referandumuyla ilgili olarak :

” Böyle bir Başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz” diyen kimdi?
Böylesine yıkıcı bir dile sahip olan bir zihniyetin adayı ne kadar samimi görünebilir sizce?
Millet vaatlerine inanabilir mi ya da?
Gel Bakalım Muharrem’ i aday gösterip sonra da pişkin pişkin milletten oy istemenin adı siyasi ilkesizliktir.
2002 den beri girdiği her seçimi kazanan bir liderin başarısının sebeplerini araştırmak yerine, milleti tercihlerinden dolayı aşağılayıp hakaret etmek kolaylarına geliyor. Dedik ya hastalıklı bir miras peşlerini hiç bırakmıyor.

Milletin gönlünü kazanamadıkları için kaybetmeye mahkumlar.
Afrin’ e girmeyin diyen bir partinin adayının Cumhurbaşkanı olduğunu hayal edin.
Kabus gibi değil mi?
Yüreğiniz dayanır mı buna?
Ya da siyasi bir simülasyon yapalım.

25 Haziran sabahı gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir sonucu gerçekmiş gibi farz edelim yani.
CHP ‘ nin adayı Muhrrem İnce’ nin Cumhurbaşkanı olduğu ve CHP ‘nin 1. Parti olarak çıktığı bir senaryo.
Hangi göreve kimin getireleceğine siz karar verin.
Eren Erdem, Mahmut Tanal, Canan Kaftancıoğlu, Sezgin Tanrıkulu, Gürsel Tekin, Selin Sayek Böke.
Yeni sistemde dışarıdan da bakan atanması mümkün.
Öyleyse Katil Esad’ı makamında ziyaret edip kanlı elini tutan Hasan Akgöl, Mevlüt Dudu, ve Şafak Pavey’ i de ekleyin listeye…

Muhasebeci Kenan’ ı da unuttuk zannetmeyin. Onu da atın sepete.
İşte Türkiye’yi bu kadrolara emanet etmenin nelere yol açacağını bir düşünün. Yüreğiniz sıkışsa da 24 Haziran’ da sandığa gitmeden önce mutlaka bu muhasebeyi yapın.

İç İşleri Bakanının Sezgin Tanrıkulu olduğunu varsayın.
Canan Kaftancıoğlu’ nu getirin ya da bu göreve.
Ha PKK sever ha GEZİ sever fark yok. Kaos paydasında aynı etkiye sahipler.
Eren Erdem’in Dış İşleri Bakanı olduğunu hayal edin bir de?

Ya da Öztürk Yılmaz Dış işleri bakanlığına otursun.
15 Temmuz FETÖ darbe girişimini “tiyatro” olarak niteleyip “katil devlet” söylemini sıkılmadan kullanabilen Mustafa Akaydın’ ı Adalet Bakanı olarak düşünün!
Bu kadroyu istediğiniz bakanlığa yerleştirin ve sonra bir fotoğraf çekip koyun önünüze.

Başınızı iki elinizin arasına alıp düşünün.
Düşünün ki, 25 Haziran sabahı “keşke” lere sarılmayın.
Düşünün ki kapınızda 3 koyunu emanet edemeyeceğiniz bir kadroya devleti teslim etmeyin!
Allah korusun…
Ülkenin anahtarını çoğalttırıp sırayla teslim ederler hamilerine.

Amerika’ ya, Almanya’ya, Pensilvanya’ ya…
Daha fazla senaryo yazıp sizin de içinizi karartmayalım.
Meral’ in Cumhurbaşkanı olup oluşturacağı ekibi düşünmek bile ürkütüyor insanı.
Sağım, solum, önüm, arkam FETÖ…
İşte bunun için millet izin vermiyor bu kirli ittifakın bileşenlerine.

Hepsinin gerçek niyetlerini bildiği için şimdiye kadar sağduyusu ve feraseti hiç yanılmadı.
Bunu bildikleri için beş benzemez ittifakına sarıldılar.
Güçlerini birleştirip milleti alt edeceklerini zannediyorlar.
Milletin korkusuna ittifaka dahil edemedikleri Demirtaş’ a ve HDP’ ye verdikleri sıcak mesajların da tek anlamı var.

Erdoğan’a karşı oluşturdukları cephede HDP’ nin de oylarına talip olmak.
Hele hele İnce’ nin adaylıktan sonra ilk iş olarak hapishanede Demirtaş’a yaptığı ziyaret ve sonrasında salıverilmesi çağrısı ilkesizliğin manifestosudur.
Gabar dağında koruma altında olan çiçekleri topladığı için atılmadı hapse.

Hangi suçları işlediğine dair savcılık iddianamesini okuyun ve yüzünüz kızarmadan, içiniz cız etmeden Demirtaş’ a özgürlük ve salıverme sözlerinin ağzınızdan nasıl çıktığını anlatın millete…

Evet 24 Haziran sabahı sandıklara geçmişte yaşadıklarınızın muhasebesini yaparak gidin.
Oy pusulasını elinize aldığınızda ertesi günü “keşke” diyeceğiniz bir sonuca izin vermeyin.
Basın mührü “ Erdoğan’ a ve Cumhur İttifakına.”

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Tahsin YILDIZ