ERDOĞAN’IN SON SATRANÇ HAMLESİ!

Okuduğunuz Yazı
ERDOĞAN’IN SON SATRANÇ HAMLESİ!

İçerik

15 Temmuz akşamı selalar okundukdan 30 dakika sonra akaryakıt vergi zamlarının açıklanması,içerideki klikler tarafından resmen bir mesaj olarak verildiği düşünülebilir.

Erdoğan iktidarının 21 yıllık serüveninde mücadele o kadar çok yönlü yapıldı ki,bugün bile verilen mücadelede tam manası ile başarı elde edilmiş demek popilist bir yaklaşım olur. Türkiye’nin mevcut konjektür şartlarında içeride ve dışarıda düşmanlarının hiç bitmeyeceğini ve bu manada her türlü oyunun kurgulanacağını ve kurgulandığını son 21 yıl boyunca yaşadık ve yaşamaya da devam edeceğiz.Bu sebeple bizlere tuhaf görünen herbir olayın aslında Devlet Aklı tarafından okunduğunu ve vakti zamanı geldiğinde kurguların boşa çıkartılması manasında hamleler yapıldığını da atlayamayız.Özellikle son 21 yılda bu manada pekçok örneği yaşadık,gördük.

Yeni kabinenin oluşturulması salt manada Erdoğan’a baglı bir durum değildir. Muhtemelen uluslararası ilişkiler manasında bazı alış-verişler oldu ve seçimden önce bu kabine hazırlandı. Ülkenin içinden geçtiği özellikle kısa vadede ekonomik sıkıntılar ve cari açık,bazı kararların verilmesinde etken bir durum aldı. Mehmet şimşek ilk dönemde ekoniminin başına geldiğinde de enflasyon,faizler ve fiyat artışları üst sınırdaydı. 3 yıllık bir program ile özellikle Batıya bağlı dar bir ekonomik düzen, üretimin olmadığı, istihdamın yapılmadığı, ihracata dayalı olmayan, ithalat ağırlıklı bir program ile 2013’de faizler % 4’e Enflasyon’da % 6’ya kadar düşürülmüşdü.

Yani o dönemde bize uygulanan tecrit ve baskının neticesinde aslında 2002 sonrasında devam ettirilen İMF programlarının içerideki etkisi ile görsel manada durağan bir ekonomi ile düzen sağlanmıştı. Ne zaman fetö ile mücadele hız kazandı işde o zaman mevcut ekonomi yönetimiyle birlikde Erdoğan bir çok kurumdaki klikleri devre dışı bırakmaya başlayarak artık dik bir duruş sergileme zamanı geldiğine karar verdi.

İşde o dönem 2013 Mayıs ayından önce dersanelerin kapatılması kararı süreciyle başlayıp gezi eylemleri, 17-25 Aralık,MİT kumpası ve porsmodern darbe girişimi ile devam edip, dış mihraklarla olan bağımızı kopartmak suretiyle de ekonomik saldırılarla sürdürüldü.

Buna içerideki klikler de destek oldular. Özellikle Bankalar, iş adamları ve sebatayistler devletin kurumlarını kitleme adına üst seviyede mücadele verdiler. Nitekim,özellikle Irak ve Suriye’de Pkk-Pyd- Daeş ile, içeride de Fetö ve dhkp-c ile bombalı eylemler,suikastlar, Rusya ile olan savaş hali de olmak üzere  15 Temmuz darbe girişimine kadar gelindi.

Aslında yeni dünya düzeni oluşumunda Türkiye’ye biçilen rol 2013’de Erdoğan tarafından bozularak top yekün bir savaş başlatıldı. Biz devlet olarak masada meze olmayı değil, ana menüyü oluşturmayı seçtik. Bunuda millet olarak Erdoğan’a her seçimde oy vererek kabul ettik. Yani yeni dünya düzeninde konulmak istendiğimiz figuran rolune milletçe karşı durduk.

Elbette bununda negatif sonuçlarının olması doğaldır. Şu anki ekonomik manada sorunlar, bürokratlar üzerinden çekilen operasyonlar, iş adamlarının ve sermayenin gerçeklestirdikleri hamleler, bankaların güçlendikden sonra devletin karşısında duruşları, dış yatırımcıların içerideki ortakları ile,özellikle borsa üzerinden manipulasyonları ve sınırlarımızda gerçeklestirdiğimiz terör operasyonlardan ileri gelen rahatsızlıklar… İşde hepsi 2013 yılında şu anki ekonomi yönetimini ve devlet içindeki terör ile iltisaklı klikleri tasfiye ederek yeni dünya düzeninde rol model olmakdan, asıl oğlan olma isteğimizin bir getirisi.

Henüz bu yeni dünya düzeni sistemi tamamlanmadı. Daha minimum 5 yıllık bir süreç daha var ve bizler bu dönemde oldukça zor şartlardan geçecegiz. Bu düzenin oluşmasının son adımları Pandeminin ortaya çıkartılıp,hemen ardından Ukrayna,Rusya gerilimi ve doğal afet olarak karşımıza çıkartılan asrın felaketi Deprem……

Türkiye’ye son darbeyi de 14-28 Mayıs seçimlerinde vurup gişeyi kapatacaklardı. Ama başaramadılar. Şimdi sıkışmış ekonomik düzen, bozulmuş bürokrasi ve özellikle içeride yer alan Bankalar, sermaye kesimi ile birlikde terör unulsurları üzerinden 14-28 Mayıs’da yapamadıklarını Mart 2024’de ki yerel seçimler ile gerçekleştirip, 2025 içinde bir erken seçim ile tamamlama peşindeler.

Iktidar ekonominin iflas etmemesi adına Pandemi, Ukranya-Rusya savaşı ve Deprem etkisi ile oluşan yaklaşık 300-350 milyar dolar civarındaki zararı yıllara bölerek kapatmak için mecburen radikal kararlar almak zorunda. Ve bu manada arka planda dışarıdaki rakipleri ile bir mutabakat içerisinde olup şu anki kabineyi oluşturarak bir zaman kazanma peşinde olma ihtimali gerçeğini de bir kenara koymak zorundayız.

Rusya’nın Wagner üzerinden gücünün test edildiği,İsveç’in Amerika’nın Baltık denizinde Rusya’nın hakimiyetini yok etme adına NATO’ya alınması için Türkiye’ye baskı uyguladığı,İsrail’in Erdoğan’la özellikle keşfettiği doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevk etmek için iyi ilişkiler kurmak istemesi,Mısır,BAE,İran’ın Erdoğan ile barışma isteği ve Erdoğan’ın seçim zaferi sonrasında gerçekleştirdiği balkon konuşmasında söylediklerini görmezden gelerek,şu anki mevcut şartları anlayabilmemiz imkansız.

Ekstra kaynaklar ile Doğalgaz,petrol keşifleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye girmesi,değerli madenlerin aktifleştirilmesi savunma sanayinde elde edilen kazanımlar ve bazı dost ülkelerin Türkiye’ye yatırımlarıyla 2030’a kadar bir düzelme eylemini gerçekleştirme yolunda başarılı olunabilirse, sonrasında her alanda güçlenmiş bir Türkiye’ye diş geçiremiyecekleride öngörümüz.

Belkide son 100 yılın en kritik 5 yılını yaşayacağız. Zor olacak… 2023 öncesinde Erdoğan’ın söylediği gibi; ya olacağız, ya da öleceğiz… 14-28 Mayıs’da son darbeyi vurmalarına müsaade etmedik,ama 2025 için planladıkları erken seçim senaryolarına da nasıl karşı durulacak göreceğiz bakalım.

Sinan Öztekin

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Sinan ÖZTEKİN