ESKİ TÜRKİYE’NİN 4 ATLISI
Geçmişte savaş, kıtlık, veba ve ölüme mahşerin dört atlısı denilirdi.
Dünyada yaşanan kötülüklerle özdeşleşmiş bir benzetmeydi bu.
Ama gelin görün ki günümüzde de bu mitolojik hikayeyi kendisine rehber edinenler yok değil.
Yakıp, yıkıp, sökmek, milletin önünü kesmek için rahvan adımlarla gelen dörtlü ittifak ülkenin üzerine kabus gibi çöktü.
Eski Türkiye’ nin 4 atlısı milletin huzurunu bozmak için geliyor.
CHP, İP, Saadet ve DP’ den bahsediyoruz.
Aslında Eski Türkiye’nin 5 atlısı demek yanlış olmaz.
Zira bu ittifakın gayrı resmi ortağı HDP de geriden dörtnala geliyor.
Hakaret, iftira ve yalan kuşanmışlar…
Kırmızı çizgilerimizi eze eze geliyorlar…
Hepsinin Seçim beyannamelerindeki detaylar…
Mitinglerde söyledikleri…
Televizyon programlarında pişkin duruşları…
Sosyal medya paylaşımları…
Korku filmi fragmanı gibi.
16 yıldır milletin kazanımlarını harami fütursuzluğuyla geri alacaklarını söylemekten utanmıyorlar.
Biz hoşgörü maskesiyle çirkin terör yüzünü gizleyen FETÖ nün maskesini düşürünce rahatlamıştık.
Meğer ne çok maskeli varmış!
Meğer milletin varlığına kast etmek isteyenler her kılığa girebiliyormuş…
Meğer alnı secdede gördüğümüzle, alnı secdede olanlara düşman olanlar kan kardeşi kadar yakınmış.
Meğer Terörle mücadeleden rahatsız olan milliyetçi görünümler yıllarca nasıl da kandırmış milleti…
Tüm kolları kesildikçe can havliyle azgınlaşıp tüm çirkinliğini sergileyen masal canavarları gibiler.
Aynı bedenden beslenen bir yapının kolları.
Sergiledikleri fütursuzluk şaşırtmıyor bizi.
Hani derler ya film şeridi gibi geçiyor yaşadıklarımız gözümüzün önünden. İşte öyle bir şey.
28 Şubat’ ta millet iradesini ezenlerle,
Sözde mağdurları aynı ittifakta.
Genelkurmay karargahında brifing adı altında demokratik rejim katledilirken avuçları patlayınca kadar alkışlayan gazeteciler, o toplantılarda irticacı diye aşağılanan lidere ve arkadaşlarına methiyeler düzüyorlar
28 Şubat Paşalarıyla, “kazığa oturturuz” diye tehdit edilen lider el ele yürüyebiliyor sıkılmadan, utanmadan…
Ne yaman çelişkidir bu!
Ergenekon davasında mağdur edildiğini söyleyen ulusalcı amiral, HDP barajı aşamazsa iç barış olmaz diye tweetler atabilecek kadar şaşırmış.
Ha bire Erdoğan’ a saldırması tesadüf mü?
Kaset oyunlarıyla dizayn edilip, 17-25 Aralık öncesinden montaj tapeler ellerine tutuşturulanlar Kandil’e girilmesin, SİHA’ lar uçmasın diyenler, şantajcının suflesiyle siyaset üretiyorlar.
Madımak’ ta yerin dibine soktuklarını şimdi demokrasi kahramanı ilan ettiler.
Ne için, ne diye bu ilkesizlik sizce?
Sağır sultan bile duydu bu oyunu…
GEZİ’ nin planlayıcılarının baş tacı edilip, 15 Temmuz kahramanlarının suçlandığı, FETÖ teröristlerine “Adalet” diye yollara dökülenlerin, türbe ziyareti yaparcasına Edirne cezaevini mesken tutmaları nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Eline kan bulaşmış, terör örgütünü alenen destekleyip, sırtını terör örgütüne yaslayan, göğsünü teröristlere siper eden birinin Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilmesinin siyasi ahlakını geçtim, vicdani bir yönü var mı Allah aşkına.
Yine bu eli kanlı terör örgütüyle bağının herkes tarafından bilinmesine rağmen, Kurucu partinin tıpkı kendi adaylarıymışçasına destek verip millete kabul ettirme çabaları normal mi?
15 Temmuz’ da millete ölüm kusan bir terör örgütünün, sadece bu adayı değil Cumhur ittifakının karşısındaki her adayı ve partiyi gönülden desteklemesinin izahı var mı?
Adını koyalım.
CHP’ nin, İP’ nin, Saadet’ in HDP’ nin, PKK’ nın FETÖ’ nün ve bilumum terör örgütlerinin hedefinde sadece Erdoğan ve Cumhur ittifakı olması oynanan oyunu açık seçik göstermiyor mu size?
Üstelik devletin bekasına yönelik gerçekleştirilen her operasyonun karşısında da yine bu yapının olması kirli ittifakın açık delilidir.
GEZİ’ de,17-25 Aralık’ta, MİT Tırlarında, Çukur eylemlerinde,15 Temmuz’da milletin karşısında yine onlar vardı.
Fırat Kalkanı’ nda, Zeytin Dalı’nda devletimizin beka mücadelesini bizden biri gibi değil de, tıpkı Avrupa Birliği’nin ülkemize gönderdiği gözlemci düşmanlığıyla durdurmak isteyip, teröre vurulan darbeden rahatsızlıklarını utanmadan dillendirmelerini de unutmadık.
OHAL’ e KHK’lara duyulan öfke demokratik bir refleksden ziyade, FETÖ’ nün ve PKK’ nın kökünün kazınmasına duyulan tepkidir.
İşin garibi milliyetçi görünümlü proje partiyle, sözde İslami hassasiyetleri ön planda olan parti de aynı görüşleri dillendiriyor.
PKK’ nın örgüt yöneticilerinin her fırsatta Millet İttifakına ve Demirtaş’a destek istemesini, yurt dışına kaçan tüm FETÖ’ cülerin Erdoğan’a karşı safların Millet İttifakı içinde sıklaştırılmasını istemesini hiç unutmadan gidin oy sandığına.
15 Temmuz’da darbe girişimini balkonlarından çekirdek çitleyerek izleyenlerin şehitlerimize, gazilerimize hiç içleri acımadan, FETÖ teröristlerini açık açık desteklemelerini hatırlayarak alın elinize mührü.
İnternetten o gece yaşanan katliama ilişkin videoları seyredin, sonra Ömer Halisdemir gelsin aklınıza…
Devletin bekası için gözünü kırpmadan şehitliğe koşan bu kahramana da milletçe borcumuz var.
Seçimle siyasetle ne ilgisi var demeyin.
Var hem de çok var.
Daha FETÖ teröristleriyle milletin hesabı bitmemişken, daha acımız taze iken bu örgüte destek veren bir anlayışa oy vermek yakışır mı?
Halisdemir, kendisini şehit eden teröristin arkadaşlarının serbest bırakılacağını seçim vaadi olarak müjdeleyen bir ittifaka oy vermezdi.
Bu ittifaka verilen her oy sadece Halisdemir’ in değil tüm şehitlerin kemiklerini sızlatır.
Sonra Gölbaşı Özel Harekat Merkezi’ne FETÖ’ cülerin attığı bombayla şehit edilen 51 kahramanın anısına da saygı duymanın, onlar için bir şeyler yapmanın yolu da atacağınız “Oy” dan geçiyor.
Şehit polis Demet Sezen’in kucağında minik yavrusuyla çektirdiği son fotoğrafa da iyice bakın.
Göreve geldiklerinde ilk işleri bu anneyi yavrusundan ayıran terör örgütüyle mücadeleye son vereceklerini gür sesle vurgulayan bir Cumhurbaşkanı adayına ve İttifaka oy veremezsiniz. Olmaz…
Demet annenin de kemikleri sızlar.
Yetim yavrusu üzülür.
Daha çok hatırlanması gereken olay ve kahraman var.
Hepsini söylemeye sayfalar yetmez.
İşte tüm şehitlerin anısına sahip çıkmak, milletimize bu acıları yaşatanlardan hesap sormak için mührü oy pusulasına vururken bir değil binlerce düşünün.
Normal bir seçim değil 24 Haziran.
Kader anı.
16 yıldır Pinokyo’yu kıskandıran yalanlarıyla Erdoğan’ ı ve AK Partiyi kötüleyenlerin eteklerindeki son pislikleri de döktükleri bir süreç.
Ne oldu, çok değil 2 ay önce her ağızlarını açtıklarında “diktatör” diye yeri göğü inletenler neden bu kelimeyi bir defa olsun yinelemiyorlar mitinglerinde?
Utandıklarından mı?
Asla.
Bu hakaret sözcüğünün dönüp kendilerini vuracağını bildikleri için seçim bildirgesinde “tek adam” tanımlamasını sıkıştırmışlar araya.
Milleti boyunduruk altına almak için her yol mubahtır sözünü kendilerine şiar edinmişler de ondan.
Hakaret, küfür ve yalanlarla 7/ 24 saldırdığınız seçilmiş bir lidere reva görülen bu çirkinlik de seçim stratejisi.
Tıpkı Genel Başkanlık yarışında hep kaybeden ve artık marjinal bir partiye dönüşen CHP’ nin başına layık görülmeyen bir siyasetçinin, Cumhurbaşkanlığına aday gösterilip ülkenin başına musallat edilmek istenmesi gibi.
“Yakacağız, yıkacağız, milletin kazanımlarını elinden alacağız” naralarıyla meydanları inletiyorlar.
Hiç içinizi acıtmıyor mu duyduklarınız?
Onların bu pespayeliğini demokratik tepki diye yedirmelerine vereceğiniz bir cevap yok mu?
Geçmişin muhasebesini, geleceğin planlarını yapıp,
Devletin bekası, çocuklarımızın istikbali için,
Dik durmaya devam mı edeceğiz,
Diz çöktürmelerine boyun mu eğeceğiz…
Bunların kararını vereceğiz hep birlikte.
Seçim sürecinde yaşadığımız gerçekler, düşen maskeler topluca bir millete karşı işlenen vesayet suçlarının sebebinin, faillerinin, azmettiricilerinin kimler olduğunu gösterdi bize.
Bir milletin en değerli yıllarını, kaosla, terörle, darbeyle öldüren yapının kirli yüzünü, tetikçilerinin kim olduğunu öğrenme fırsatı bulduk.
Anladık ki milletin çektikleri,
Menderes’in dramı,
Erbakan’ın çilesi,
Yazıcıoğlu’nun beyaz çaresizliği,
Özal’ın kaderi,
Erdoğan’ın yalnızlığı tesadüf değilmiş.
İşte seçim sürecinde yaşananlar bir milletin geleceğine kast etmek için planlarını ha bire güncelleyen kirli yapının gerçek yüzünü gözler önüne serdi.
Kendimiz için değil, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için vereceğiz bu kararı.
Ya Eski Türkiye’ nin karanlığı, tüm kişi, kuruluş ve organizasyonuyla vesayet rejimini yeniden canlandıracak…
Ya da yüz yılda bir yakaladığımız tarihi fırsat, milletimizi hak ettiği uygarlık seviyesinin daha da üstüne taşıyacak.
Nasıl ki 15 Temmuz’da darbeler tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir destanı kanımızla, canımızla yazdık.
24 Haziran’da da Millet bayramını, oy pusulasına vurduğumuz mühürle yazacağız.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığında, Cumhur ittifakının Parlamento üstünlüğüyle bu milletin önünde kimse duramaz.
Ne terör, ne kaos ne de darbeler 24 Haziran’ da açacağımız yeni Türkiye’ nin temiz sayfalarını kirletemeyecek artık.
Bu millet yeniden ayağa kalkmak için çok bedel ödedi.
Artık bedel ödetme zamanı.
Milletin çalınan yıllarının, karartılan geleceğinin, sakat bırakılan demokrasisinin, horlanan değerlerinin, birliğimize sıkılan kurşunların, bekamıza uzanan ellerin hesabı sorulacak.
İşte vereceğimiz oy bunun için çok kıymetli.
Eski Türkiye’ nin 4 atlısına geçit vermeyelim.