Felaket satmak caiz değildir satmayın!
Gazete köşe yazarlarına bakarak bir Türkiye tahlil etsek; hepimiz ahlaksız, çıkarcı, cünüp (bir araştırmaya göre Türkiye’nin yarısından fazlası abdestsiz dolaşıyormuş) giderek deist olan, kâfirlik sınırlarında dolaşan, dost, arkadaş, vefa bilmeyen insanlarız. Felaket o kadar büyük ki her 3 dakikada bir kişi deist olduğu için 2 sene sonra Türkiye’de Müslüman kalmayabilir. Deli saçması…
Niye yapıyorlar bu tespitleri, niye sürekli aynı şeyleri tekrar ediyorlar, niye hep bizi helak olmuş olarak tarif ediyorlar?..
Nasihat etmek için mi? İyilik telkin etmek için mi? Hiç alakası yok… Reyting için, hit için, sosyal medyada popüler olmak için… Hepsi bu; çünkü helak telkini bundan başka hiçbir işe yaramaz. Ne zaman yaramış? Kim böyle düzelmiş? Böyle tekâmül mü olur? Asıl böyle helak olunur işte…
“Helak olduk, oluyoruz, az sonra batacağız; hatta battık ama battığımızın farkında değiliz” diye anlatanların aldıkları HİT, RT, BEĞENİ mesele değil; alsınlar kötü satanlar kâr edenlerdir… Aç nefsini beslemek isteyen varsa kötülük satsın… Kötülük satanın tezgâhı hep kalabalıktır, bu mesele insanlık tarihi kadar eski, köşe yazısıyla çözülmez.
Asıl mesele, bizi ilgilendiren asıl dert böyle söyleyerek umutsuzluk yaymaları… İşte bu, toplumun altını oymaktır. “Zaten battıysam ben daha ne uğraşıyorum o zaman” hissini ekiyorlar insanların aklına. Böyle söyleyince de Olimpos Dağı’ndan seslenen Zeus gibi “Ben sizin iyiliğiniz için söylüyorum, beni dinleyin batmayın” diyorlar. Beni gerçeğimle yüzleştiriyormuş…
Of kibre bak, küstahlığa, hamlığa bak… Allah ıslah etsin…
“Helak olduk, ahlaksız olduk, din elden gitti” diye anlatanlar aynı zamanda ahlaksız satıcılardır. Niye mi?.. Çünkü bunu iş edinmişler, yaralarımızın üzerine dükkân açıp ahlak ve vicdan pazarlıyorlar. Bu yüzden ahlaksız satıcılar oluyorlar…
Kesin bir doğru var elimizde; kim, ‘Toplum helak oldu’ diyorsa helak edendir/helak olandır… İyi niyetli samimi insanlar, gördükleri derdi düzeltmek için dizlerini dövüp ağlaşmazlar, dertleri satılığa çıkarmazlar. Önce o derdin çözümüne dair gelişmeler takdir edilir, daha önceki milletlerin benzer tecrübeleri hikâye edilir, mücadele edenlere iltifat edilir, çözdüğümüzde sağlayacağımız faydalar izah edilir ve sonra daha da iyileşmesi için yapılacaklar teklif edilir… Dayatılmaz, helak olmakla tehdit edilmez, ahlaksız diye yaftalamaz teklif edilir. Teklif büyük mesuliyettir…
İyileri örnek göstermeli, kendileri örnek olmalı, elbette ölene kadar hakkı haykırmalı; ama sadece ve sürekli kötüyü yazarak, tehdit ederek yapılana hakkı haykırmak denilmez. Bu hakkı haykırmak değil, hakkı istismar ederek yaygara yapmak olur. Yaygaracılık iyi bir şey değildir, yapmamak lazım. İnsanlara sataşmamak lazım, hele hele gençlere hiç sataşmamak lazım. Emr-i bi’l maruf yapacaksak önce kendimizden nehy-i ani’l münker yapmak lazım…
“Kaç kişi rt etti, kaç kişi beğendi, konferansa kaç kişi geldi” diye sayan bu sayıları kafaya takan mütefekkir mi olur, alim mi olur, hoca mı olur, böyle yazar mı olur?.. Sosyal medya istatistiklerini kafaya takarsa bir insan, mecburen sosyal medyanın ittiği, kötülüklerden söz edip alkış alma bataklığına da düşecektir. O formun ahlakı bu ve o forma girince kaçınılmaz olarak formun ahlakıyla ahlaklanıyor insan. O bataklığa düşen insan kendisi bunu görmüyor, farkına varmıyor diye başka insanların da görmediğini zannediyor. Ne büyük bir hata… Herkes her şeyi görüyor…
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nden daha fazla mı dertlendiniz mübarekler? Onun mücadele ettiği dertlerden daha büyükleriyle mi uğraşıyorsunuz? İmâm-ı Rabbânî Hazretleri nerede, ne zaman “Toplum helak oldu, din elden gitti” demiş?.. İmâm-ı Rabbânî, İmâm-ı Gazâlî’den daha büyük âlimler mi oldunuz? Niye panik halinde topluma sataşıp aşağılıyorsunuz? Geri adım atın, başka yere dükkân açın, Allah çarşınıza pazar versin; ama ahlak, vicdan ve hassasiyet pazarlamacılığıyla para kazanmak caiz değildir, yapmayın bunu…