FETÖ PDY NEDEN BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR!

Okuduğunuz Yazı
FETÖ PDY NEDEN BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR!

İçerik

Dünyada tanımlanması en güç kavramlardan birisi terörizmdir. Her siyasal kavram gibi siyasi içeriği ve kullanımı vardır. Siyasetin güç mücadelesi içerisinde çoğunlukla bilinçli olarak çarpıtılır. Birinin terörist dediğine diğeri gerilla demeyi tercih eder. Kimi zaman bir ülkenin içindeki farklı siyasal guruplar kavrama muhtelif anlamlar yükler. Zaman zaman da uluslararası gündemde kavram farklı anlamlar ifade edebilir. Eğer herhangi bir terör örgütünün varlığını koruyabilmek adına devlet desteğine ihtiyaç duyduğuna dair genellemeyi de kabul edecek olursak, terörizm kavramının neden bu kadar farklı anlamlar ifade ettiğini de kavrayabiliriz. Terörizm devletler tarafından birbirine karşı kullanıldığı müddetçe, tabii ki bir devlet bir örgüte terörist derken, diğeri özgürlük savaşçısı demeyi tercih edecektir.

Fetö uzun bir süre bir terör örgütü olduğunu gizleyebilmiş bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle kendini dini bir hizmet hareketi olarak sunan örgüt, takiyeci teknikleri kullanarak kendisini gizlemiştir. Öyle ki açık şüpheler olmasına ramen işledikleri suçu ortaya çıkarmanın yarattığı zorluk nedeniyle son döneme kadar bir terör örgütü olduģu konusunda bazı çevrelerde ciddi şüpheler vardı. Ama bugün geldiģimiz noktada örgütün gözünü kırpmadan şiddet kullandığı ve halkı terörize ettiği açık bir biçimde ortadadır.

Bir zamanların cemaati şimdi bir terör örgütü oldu. Belki ilk günden bu yana terör mantığına sahipti. Belki şimdiye kadar gizli bir terör örgütüydü ve buģün gün ışığına çıktı. Belki zaman içerisinde buraya evrildi. Her ne olursa olsun ortada bir örgüt var ve bu yapı vakti zamanında kendini hayır işleriyle uğraşan bir “hizmet hareketi” olarak sunmuştu. Bugün ise karmaşık terör örgütlerinin dahi yeltenemeyeceği bir şeyi deniyor.

Bu örgüt devlete ve devlet düzenine saldırdı. Fakat aynı zamanda millete de saldırdı. Hem de devletin yetki ve gücünü ele geçirerek yaptı tüm bunları. Terör örgütleri toplumu ve siyasal mekanizmayı terörize ederek ve silahlı propoganda yaparak siyasal hedeflerine ulaşmayı dener. Kimi örgütler bunu uzun yıllar yapar kimisi de kısa sürede çöker. Kimisi sivillere kimiside devlet ve özellikle güvenlik kurumlarına şiddet uygular. Kimisi kırsal alanı tercih eder kimisi ise şehir merkezlerini. Kimi bombalı eylemler yapar kimi de uzun namlulu silahlar kullanır. Yani terör örgütleri belirledikleri siyasal hedeflere ulaşmak için her türlü aracı kullanır. Fakat her türlü hedefi benimsemezler.

Bu örgütler genelde kullanacakları şiddeti bir hedef etrafında meşrulaştırırlar. Yani etnik ayrımcı bir terör örgütü şiddet kullanmak zorunda olduğunu çünkü kendi devletini kurmak için bunun bir yöntem olduģunu düşünür. Köktenci bir gurup kendi ideolojisini yaymak için şiddete başvurabilir. Bir devrimci sol örgüt yaşadığı toplumda devrim gerçekleştirmek için eyleme girişebilir. Bunların her birinde şiddet aslında siyasi hedef yolunda kullanılan bir araçtır. Dünyadaki pek az terör örgütü amaçsızca terör gerçekleştirir. DEAŞ bile kendine has bir devlet kurma hedefi içindedir. Bugün Suriye’deki durum meseleyi çok daha karmaşık hale getirmiş olmasına karşın, ortalama bir DEAŞ militanı muhtemelen kendisini belirli bir hedefin etrafında örgütlenmiş olarak görmektedir. Ve uyguladığı şiddeti biraz da bu hedef nedeniyle mazur görür ve göstermek ister.

Fakat Fetö sınırlı ve belirli bir hedef etrafında örgütlenmemektedir. Aksine son derece gevşek ve muğlak bir hedef söylemine sahiptir. Bu örgütün üyeleri amaç değil araçların etrafında birleştiklerinden hedefi hiç bir zaman düşünmez ve o düşünmedikleri hedefe giden yolda her türlü araç ve yöntemin mübah olduğunu savunurlar. Bu haliyle Fetö korkunç bir terör makinasına dönüşür. Yani bu örgütün üyelerinin meşrulaştırma ihtiyaçları bile yoktur. Tek odaklanmak zorunda oldukları şey araçları ele geçirmektir. Bu nedenle hiç biri muhtemelen kendisini bir terör örgütü üyesi olarak bile kabul etmezler. Aksine kafalarının içinde bir yerlerde muğlak bir “iyi” vardır. O “iyi” öylesine muģlaktır ki kendi iyileri herkesin iyisi olur. Doğruluğu veya yanlışlığı tartışılamayacak kadar muğlak ve esnek olan bu iyi imajının meşrulaştıramayacağı hiçbir şey yoktur. Bu nedenle Fetö son derece tuhaf bir terör örgütü olarak karşımıza çıkmaktadır. Kendisini bir “hizmet hareketi” olarak sunarken en cani terör saldırıları gerçekleştirmekte tereddüt etmemektedir. Her türlü siyasi suikasta bulaşmak, özel hayatı izlemek, kaydetmek ve montajlamak, ardından bu görüntülerle siyasi şantajlar yapmak, savcılıklar eliyle önüne gelene dava açmak ve Millet Meclisini F.16’larla bombalamak bu yolda yapılması gereken eylemler olarak görülebilmektedir.

Fetö üyelerinin herhangi birisine tüm tarihi boyunca örgütün amacına dair basit bir kaç soru sorsanız hep aynı muğlak ve sığ cevapları alırsınız. Aslında hiçbirinin kafasında örgütün amacına dair ufacık bir soru bile yoktur. Çünkü onlar her ne yaparsa yapsınlar Allah’a hizmet anlamına gelecektir.

Yöntemde kusursuzlaşmak bu örgütün en temel özelliģidir. Bu nedenle örgüt üyelerinin varılacak amacı bile hesapladığı düşünülemez. Rasyonel aktör modeli aktörlerin rasyonel bir hedefe akıllarını kullanarak ulaşacaklarını varsayar. Fakat Fetö mensupları neredeyse hiçbir zaman hedef değerlendirmesi yapmaz. Aksine hedefle uğraşmanın kendilerini yanıltacağını düşünürler. Bunun yerine ezberlerindeki yöntemi kullanmak esastır. Yöntem ise basittir: Araçları sessizce ele geçir. Hangi araçları ve ne için? Önemli deģil. Ortada hangi araç varsa onun ele geçirilmesi gerekir. Alevi dernekleri kurmaktan Futbol Federasyonu’na, ordudan yargıya kadar hangi kurum varsa hepsi birer araç olarak görülür ve ele geçirilmesi gerektiği düşünülür.

İşte bu mantık çerçevesinde örgütlenmiş olan Fetö’nün hiçbir sınırı yoktur. Devlette birçok mekanizmanın içine sızmış olmalarına rağmen hiçbir zaman yetinmezler. Emniyet ve Emniyet İstihbaratını ele geçirmek yetmez, MİT’i de ele geçirmek gerekir. Bu yolda önlerine çıkan herkes düşmanlarıdır ve etkisizleştirilmelidir. İster MİT müsteşarı, ister Başbakan, ister Cumhurbaşkanı, ister CHP lideri, isterse MHP lideri hiç fark etmez. Bu örgüt MİT’i ele geçiremeyince Hakan Fidan’ı tutuklamaya kalktı. Cumhurbaşkanı’na ölüm timleri gönderdi. Başbakan’ın aracını kurşunlattı. CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal’a ait olduģu iddia edilen cinsel içerikli kasetler yayınladı. MHP’yi dizayn etmek için mahkeme kararları aldırdı ve parti içinde çeşitli lider adaylarını destekledi. Örgütün işleyişini sorgulayan bir kitap yayımladığı için eski bir Emniyet Müdürünü sol örgüt üyeliğinden tutuklayıp hapse attı. Yine gazetelerde aleyhine yazı yazan gazetecileri tutukladı. Henüz delilleri ortaya çıkmasa da toplumda kendilerine yardım etmeyen iş adamlarına dahi tuzaklar kurdu. Daha tonlarca örnek bulabilirsiniz. Fakat durum ne olursa olsun, ne kadar çok örnek bulunursa bulunsun suçu üzerlerinden atmak için hep bir yöntem buldular. Çünkü yöntemde kusursuzluk temel özellikleriydi. En çok da buna güvenirlerdi. Bu nedenle de her türlü suçu işlemede bu kadar cüretkar oldular. İşledikleri tüm suçlar kitaba uygundu. Kendilerinin yakalanmayacaklarına inandıkları bir sistemin içinden hareket ettikleri için ortada delil olmadığı iddiasına sığındılar. HSYK’da bir yargıcın verdiği karara karşı çok az delil bulunabilir. İşlenen suç ortadadır ama delilini bulmak çok kolay deģildir. Hissedilir ama dokunulamaz.

Bu nedenle ülkedeki birçok gurup Fetö’nün nasıl bir terör örgütü olduğunu tespit etmekte çok geç kaldı. MGK’da terör örgütü olarak tanımlandıktan sonra bile buna itiraz eden birçok isim oldu. Bu itirazların bazıları samimi olabilir ama bir kısmı da kasıtlı itirazlardı. Kimileri bu örgütü Erdoğan’ı kısıtlayan ve dengeleyen belki de iktidardan düşmesine neden olabilecek bir gurup olarak görüyordu. Fakat böyle düşünenler bile bunun silahlı eylemlerle yapılabileceğini düşünmemiş olsa gerek. Çünkü örgüt daha önceki teşebbüslerde Erdoğan’ı düşürmek için farklı araçlar kullanmıştı. 7 Şubat 2012 tarihinden bu yana yürüttüğü saldırılarda örgüt sosyal ve geleneksel medyayı kullandı, hukuku araçsallaştırdı ve sokak olayları oluşturmaya çalıştı. Bunların her biri gayrimeşru saldırılar olsa da hukukun içerisinde gibi görünüyordu. Yine hukuk araçsallaştırılarak Erdoğan devrilmiş olsaydı belki de bir çok muhalifi bu durumdan keyif bile duyardı. Çünkü böyle bir durumda yapılan saldırı savubulabilirdi. Fakat bugün Fetö’nün en azılı Erdoğan düşmanları tarafından bile savunulacak bir hali kalmadı. Örgüt doğrudan doģruya silah kullandı. Şehirleri terörize etti. Sivilleri öldürdü. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milletine topyekün savaş açtı. Halkı ve devlet mekanizmasını darbenin ilk saatlerinde korkutup sindirmek ve böylece yönetimi ele geçirmek istedi. Terör kelimesi korku salmak anlamına gelir. Bu örgüt darbe öncesi de darbe gecesi de korku salarak iş tutmaya yeltendi.

Darbe teşebbüsünün bastırılmış olması bu örgütün artık devlet içinde bir tehdit olmayacağını gösteriyor. Toplumun büyük kesimleri örgütün devletten temizlenebileceğini ve arınmanın gerekli olduğunu düşünüyor. Fakat örgütün zihniyeti ve davranış tarzı düşünülecek olursa kolay kolay ortadan kalkmayacağı da ortadadır. Muģlak hedefi sayesinde kendisini revize etmek isteyecek ve her zamanki takiyeci yöntemleriyle kendisine yeni hedefler belirleyecektir. Bu revizyonda örgütün iki noktaya yöneleceģi düşünülebilir. Öncelikle uluslararası etkinliģi artırarak kendini bir diasporalar topluluğu olarak inşa etmeye çalışacaktır. Afrika, Asya, ve ABD’de ki varlığı örgütün en önemli ayakları haline gelecektir. Bugün örgüt mensupları buralardaki okulların kendilerini finanse edebileceģine inanıyor. Türkiye’de kalanlar ise muhtemelen bu kez devlet yerine toplumun içine sızmayı deneyecektir. Değiştirebilenler adres ve şehir değiştirecek, , değiştiremeyenler ise çevresindekilere artık Fetö ile alakalarının kalmadığını söyleyecektir. Toplum ise örgütlü bir makina olmadığından zaman içerisinde Fetö hassasiyetini kaybedecektir. Örgüt bunun farkındadır ve muhtemelen bu boşluğu değerlendirmeyi hedeflemektedir. Toplumun unutacağı ya da öfkesinin dineceği beklentisi üzerinden hareket edilecektir. Örgüt üyeleri kendisine verilecek her görevi kutsal bir ödev olarak görerek her şeyi kendisine bir amaç edinebileceğini ispatlamış durumdadır. Örgüt liderinden gelecek yeni kalıplar tereddütsüz kabul edilecek ve uygulamaya konulacaktır. Bu anlamda lideri ortadan kaldırmadıkça bu örgütün bütünüyle temizlenmesi zor görünüyor. Fakat artık eski gücünde olmayacağını da teslim etmek gerek.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Sinan ÖZTEKİN