FETÖ renklendirmelerinden örnekler ve HSK’nın sorumluluğu
Günlerdir konuştuğumuz mesele şu:
FETÖ iltisaklı oldukları için yargıdan ihraç edilenlerden 450 hâkim ve savcının, Danıştay 5. Dairesi tarafından görevlerine, üstelik tazminatlarına hükmedilerek iadesi. HSK yasa gereği hepsini göreve başlattı ama öte yandan da bu kararı temyiz etti. Ancak iddiaya göre Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu itirazı gündeme bile almadı.
Önceki günkü yazımda bir Danıştay üyesinden aldığım bilgiyi aktardım. Bu bilgi, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun itirazı gündeme aldığı ve tam tersine 15’i hakkında yeniden onay verdiği, kalan 435 kişi için de ilgili kurumlara “yeniden araştırılması ve soruşturulması” için müzekkere yazıldığı yolundaydı. Gerçi dün Danıştay bir açıklama yayınlamış ve bu hususta tek bir satır yok. Sordum bilgiyi aldığım kişiye, bana “Hayır, söylediklerim ve sizin yazdığınız doğru, Danıştay açıklamasının iletişim eksikliği” dedi.
Neyse asıl mesele bunun çok ötesinde.
RENKLENDİRMELER NASIL OLUYOR?
Yazımda FETÖ’cülerin çeşitli cemaat ve tarikatların arasına sızarak nasıl renklendiklerini yazmıştım.
Önceki yazımın hemen ardından bir Başsavcı Vekilimiz bana bir RENKLENME ÖRNEĞİ vakaları içeren bir BİLGİ NOTU gönderdi.
Ve bir RENKLENDİRME VAKASI’nda, örgütün TSK’da mahrem imam olarak faaliyet yürüten ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde memur olarak görev yapan Y.E.T isimli şahıs, KPSS sürecinde örgütle bağını gizlemek için nasıl 173 şube, 186 yurt, 80 eğitim merkezi bulunan, binlerce öğrenciye barınma hizmeti ve karşılıksız burs sağlamayan İLİM YAYMA CEMİYETİ’ni kullandığını, ORAYA SIZARAK RENKLENDİĞİNİ açık açık anlatıyor:
“KPSS İÇİN İLİM YAYMA CEMİYETİ’NE SIZDIM”
“2014 yılının son zamanlarında üniversitede son yılımda olduğum için gerçek ismini FK olarak bildiğim, Mehmet Akif kod adlı kişiden beni üniversite son sınıfımda FETÖ/PDY örgütüyle bağlantısı olmayan bir vakfa veya derneğe katılmam yönünde talimat aldım. Bu uygulamadaki amaç KPSS sürecinde örgütle olan bağlantıyı gizlemekti. Bu sayede devlet kademesine yerleşmekti. Ben de bu talimat çerçevesinde İlim Yayma Cemiyeti’nin Üsküdar Şubesi’nin Güzeltepe erkek öğrenci konukevine yerleştim. Benim bu yerleşimimde aracı olan kişi Mehmet Akif in yönlendirdiği, Üsküdar Belediyesi’nde görevli AÇ idi. 2015 yılının kasım ya da aralık ayında Mehmet Akif kod isimli kişi tarafından cihazıma Bylock yüklendi. Yurtta kaldığım dönemde Mehmet Akif ile olan iletişimimi Bylock’la sağlıyordum. Bunun haricinde sabit hatları da kullandık. 2016 yılının haziran ayına kadar İlim Yayma Cemiyetinde kaldım. Bu iki dönemde de bizden sorumlu olan kişi Y’dir. Bylock programı benim 05455862176 numaralı halen kullanmakta olduğum telefon üzerinedir. Bu program üzerinden sadece KPSS süreci takip edildi. Bunun nedeni bizim kamudaki muhtemel görevlerimizde darbe faaliyetine katılma veya örgütsel yapı iltisakını örtme amaçlıdır.”
SABİT HATLA ÖRGÜTSEL İLETİŞİM DELİL AMA BAZI MAHKEMELER YARGITAY’I NEDENSE İPLEMİYOR
Savcılığın BİLGİ NOTU’nda ayrıca SABİT HAT YOLUYLA örgütsel modele uygun iletişim tespitinin TERÖR ÖRGÜTÜ MENSUBİYETİ AÇISINDAN TEK BAŞINA DELİL olacağının Yargıtay’ın 19 Aralık 2019 tarih ve 2019/9296 Esas- 2019/8316 sayılı kararında açıkça belirtilmesine rağmen ülkenin muhtelif yerlerindeki bir kısım Ağır Ceza Mahkemelerince bu içtihadî emsal olacak Yargıtay kararına uyulmadığı kaydedilmekte. Bu mahkemelerden hepsinin ismi bu notlarda mevcut. Fakat bu bilgi notu ilgili kurumlara gönderildiği halde halen SORUŞTURMA açılmadığı için yayınlamıyorum. Tabii soruşturma açma sorumluluğu ve yetkisinin HSK’da olduğunu da belirtelim bu arada.
Sabit hatla konuşmayı örgüt mensubiyeti bakımından delil sayan YARGITAY KARARI’na uymayan bu mahkemelerden birinin Başkanı (MB)’nin 2011, 2012, 2013, 2015 ve 2016 yıllarında FETÖ terör örgütünün mahrem imamlarıyla ardışık olarak ankesörlü/ kontörlü sabit hat aranma kayıtlarının bulunduğu, bir diğer Hâkim Üye BA’nın da kendisi ve her iki kardeşinin FETÖ okullarında eğitim kaydının bulunduğu tespit edilmiş.
BİLGİ NOTU’nun şu son kısmı kayda değer:
“Beraat kararlarını veren yargı mensuplarına bakıldığında kendilerini muhtelif dernek, dini ve siyasi görüşlere mensupmuş gibi yansıttıkları, bu şekilde renklendikleri, hatta bir kısmının 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra mesleğe başladıkları görülmektedir.”
Türkiye gazetesinde 25 Temmuz 2020 tarihinde yazdıklarım aklıma geldi.
51 KİŞİLİK TARİKAT OLDU BİN 500 KİŞİ
“Türkiye’de herkesin bildiği bir tarikat var, ismini söylemeyeceğim speküle edilmesin diye. Pek fazla etliye sütlüye karışmayan, mazisi ta Osmanlı’ya dayanan bir tarikat.
15 Temmuz öncesi, o zamanki adıyla HSYK’daki FETÖ varlığını sonlandırmak için sosyal demokratlardan AK Partililere, MHP’lilerden çeşitli mezhep ve sivil toplum oluşumlarına kadar YARGIDA BİRLİK PLATFORMU (YBP) adlı geniş bir koalisyon oluşturulmuştu.
FETÖ’ye karşı olan bu tarikatın önde gelen isimleri de platformun öncülerine gelerek “Biz de yer almak istiyoruz bu oluşumda” demişlerdi. Kaç kişi oldukları soruldu kendilerine. Net bir sayı verdiler: 51 yargı mensubu…
Gelelim bugüne.
Geçen gün bir yargı mensubu “O zaman 51 kişi olan bu cemaatin mensuplarının sayısı bugün inanın en az 1500. Amip gibi bölünerek çoğaldılar sanırım” diyor.
FETÖ’nün nasıl renklenebildiğini ve nerelere sızabildiğini iyi anlamak bakımından sanırım ne demek istediğim anlaşılmıştır.”
ZÜHTÜ ARSLAN’IN ALDIĞI ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 41’İ…
Ama öte yandan bakıyorsunuz AYM bu renklenmelere adeta çanak tutarcasına, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun tüm itirazlarına rağmen ne yapıyor? Önce kamuda işe alınacak sözleşmeli personel için GÜVENLİK SORUŞTURMASI yapılmasını iptal ediyor. Ardından polise sanal âlemde işlenen suçlarda internet abonelerini takip etme ve kimlik bilgilerine ulaşma yetkisini veren yasa maddesini iptal ediyor.
Bu kararların ardından Süleyman Soylu’nun söylediklerini unutamıyorum:
“AYM Başkanımız Zühtü Arslan Polis Akademisi Başkanıydı; aldığı öğrencilerin yüzde 41’ini FETÖ’den ben ihraç ettim…”
Evet, günün diğer tartışması da sübliminal mesaj…
FETÖ elebaşı ölüm döşeğinden bir sübliminal mesaj yayınlamış ve “yeniden dirilişten” bahsediyormuş. Onun darbe öncesi verdiği sübliminal mesajları ilk yayınlayan kişi ben olduğumdan ilgimi çekti. Ama şunu söyleyeyim. Artık Türkiye eski Türkiye değil. Buna rağmen şu sözüm hep geçerlidir:
Devlette bir FETÖ’cü bile fazladır.