FETÖ VE BEKA SORUNU

Okuduğunuz Yazı
FETÖ VE BEKA SORUNU

İçerik

Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz günlerde TRT ye verdiği mülakatın en çarpıcı başlığı FETÖ konusunda söyledikleriydi. FETÖ tamamen temizlendi mi sorusuna verdiği cevap, devletin en üst makamının hassasiyetini ve mücadele kararlılığını göstermesi bakımından tarihi öneme sahip : “ Hayır. Daha yapılacak çok operasyon var. Devletin içinde, devletin eşitli kurumlarında, polisimizde, askerimizde, her yerde var. Onun için kolay değil. Bu adeta metastaz yapmış.”

Sadece insanlar değil, devletler de hastalığa yakalanır. Bu hastalıkla mücadele edip yenen devletlerin tarih sahnesindeki mevcudiyeti devam ederken, hastalığa yenilenler tarihin tozlu sayfalarında kalmaya mahkum. Metastaz, kanserli hücrelerin kan-lenf damarlarıyla başka bölgeye hastalığı taşıması ve bünyeyi adeta esir alması demektir. Kötü huylu tümörler sadece bulundukları doku ve organlara değil tüm bünyeyi yıkıp yok edecek hasarlara sebep olurlar. Erdoğan’ın FETÖ için yaptığı bu tanımlama hem mücadelenin ciddiyetine ve önemine hem de devleti yıkıp yok etmeye programlı bu örgütün verdiği zararlara dikkat çekmek için hayli çarpıcı bir örnek.

Hani muhalefetin gayrı ciddi yaklaşımlarla sulandırmaya çalıştığı Beka mücadelesi sözü var ya! İşte tam da bu mücadelenin alameti farikası gibi.

GEZİ, 17-25 Aralık sürecinden başlayıp 15 Temmuz darbe ve işgal girişimiyle sonuçlanan olaylar zincirinde bu terör örgütünün devletin tüm kılcallarına nasıl da nüfuz edip ele geçirdiğini acı tecrübeler yaşayarak gördük.

Ama ne mutlu ki, millet iradesiyle bu girişimin başarısızlığa uğratılması, FETÖ mücadelesini de kazanacağımız konusunda bize güven veriyor.

Ancak bu mücadelede de yapılması gereken daha çok operasyonun olduğu bizzat Erdoğan tarafından dile getirilmişti. Sadece devletin kolluk güçlerine bırakılacak bir konu değil bu. Sağcısı, solcusu, Alevisi, Sünnisi, Kürdü, Türkü kısacası vatanını seven herkesin ortak mücadelesi olmalı. Topyekün savaşmalıyız bu habis yapıyla.

Tabii burada ana muhalefet önderliğindeki bir grubun tavrı şaşırtıcı değil. FETÖ ile mücadeleyi engellemeyi varlık sebebi sayan bir parti anlayışının geldiği nokta, bu eli kanlı terör örgütünün resmi sözcülüğü diye nitelendirebileceğimiz bir savrulmaya işaret ediyor.

Tüm engellemelere rağmen mücadelenin hız kesmemesi oldukça sevindirici. Hele hele örgütte başlayan küçük çözülmelerle bile ulaşılan veriler milletin nasıl bir tehditle karşı karşıya bulunduğunu göstermesi bakımından ibretlik.

Utanma duygusunu kaybetmiş, ahlak ve şeref yoksunu terör örgütü üyelerinin 15 Temmuz davalarında hakimlere verdiği ifadeleri duyunca insanın öfkesi kabarıp isyan ediyor.

Askeriyede emniyette ve yargıda FETÖ ye önemli ölçüde darbe vurulsa da bu yapının tamamen silinip yok edildiğini söylemek aymazlık olur.

Bir de kamunun diğer kurumları var. Eli silah tutan hainlerin öncelikle belirlenip cezalandırılması normal bir durum. Lakin bu örgüte mensup her teröristin aynı ölçüde tehlikeli olduğu konusunda sanırım hemfikiriz. Darbe girişiminin kilit taşlarından olan ve darbeyi yöneten pek çok ismin kamu kuruluşlarında çalışıyor olduğu gerçeği bu örgütle bağı olan herkesin, masum vatandaşlar üzerine F 16 lardan ölüm kusan pilotlardan bir farkı olmadığını gösterir. Hele hele son günlerde bazı FETÖ cüler için sıklıkla gündeme getirilen “gariban” vb tanımlamalar, en hafifiyle milletin aklıyla alay etmektir.

Karşınızda birbiriyle kılcal damarlar gibi iç içe geçmiş ve hala ihanet akışı devam eden global bir terör örgütünün elemanları var. Aynı zamanda devasa bir maddi güce hükmeden, her türlü kirli istihbarat ağına sahip ve dünyanın her köşesinde hareket kabiliyeti olan şeytani bir organizasyon.

Bu yüzden FETÖ yü hafife alıp, küçümser tavırlarla devletin Beka mücadelesini itibarsızlaştırmaya çalışan her kimse, devlet düşmanıdır.

Burada sorgulanması gereken çok daha önemli noktalar varken hala mücadelenin önemini anlatmaya çalışır bir noktada bulunmak bile oldukça sıkıntılı…

Özellikle sosyal medya üzerinden yürütülen algı operasyonuyla FETÖ üyelerini masum, gariban, devletin gadrine uğramış bir konumda gösterme çabalarını da not ediyoruz.

Her eylemi planlı, her adımı hesaplı ve her mesajı ihanet kokan bir örgütü tanımak ve buna göre ortak bir tavır sergilemek hepimizin görevi olmalı.

Yıllarca hoşgörü maskesiyle milleti kandırmayı başaran bir örgütün kataloglardan seçip evlendirdiği ve bu günler için hazırladığı elemanlarının “hamile kalın” talimatına uyup en kutsal değerler üzerinden istismara kalkışması bile planlı. Üstelik doğurganlık sınırının sonuna yaklaşmış kadınların bile bu emre kayıtsız uyup örgütün silahı gibi davranmaları ürkütücü.

Milletin FETÖ konusundaki hassasiyetinin, ana muhalefetin ve kripto unsurların tüm sulandırmalarına rağmen hala diri olması en büyük kazancımız.

Ancak FETÖ konusunda milleti bilinçlendirmek de bir o kadar önem arz ediyor. Bu bilinçlendirmenin en önemli ayağı da mücadele yöntemlerinin sağlamlığı.

Devletin her köşesine bırakın sızmayı yerleşmiş ve kendinden başka unsurlara yaşam hakkı vermeyen bu yapının tanımlanması ve ortak bir mücadele konsepti belirlenmesi hayati bir konu.

15 Temmuz’ dan sonra yaşanan karmaşa anlaşılabilir ama bu gün hala FETÖ mücadelesinde ortak bir dil birliği olmaması devletin hızını yavaşlatan en önemli faktör.

Bu mücadele uzun soluklu bir mücadele…

40 yıldır devlete yerleşip metastaz yapmış bu yapıyı bir çırpıda söküp atmak mümkün değil…

Bu sözlere hiçbir itirazımız olamaz. Lakin hala kamu kuruluşlarında FETÖ ile mücadele kapsamında ciddi adımların atılmaması ya da kripto unsurlar tarafından attırılmamasının da izahı olamaz.

Misal…

FETÖ ile mücadele kapsamında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından geliştirilen “FETÖ metre” uygulamasının başarısı ortada.

Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı’ nın geliştirdiği uygulama ile kripto unsurlara vurulan darbe takdire şayan.

Keza bu sistemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda da kurulup eklemelerle zenginleştirilerek uygulamaya sokulmasıyla yakalanan başarı da hepimizin malumu…

FETÖ metre sistemini daha da geliştirip oluşturdukları sisteme KAİDE yani, Kara Kuvvetleri Adli İdari Durum Değerlendirmesi adını vermişler.

FETÖ’ nün TSK içindeki davranış profilini somut verilerle ortaya koyan matris sistemindeki 75 temel ve 263 alt kriter Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ na uyarlanmış. Son zamanlardaki gerek kripto unsurların gerekse mahrem imamların bir bir ele geçirilmesinde FETÖ metre sisteminin başarı payı büyük…

Peki şimdi sesli düşünelim.

Devletimizin başı Cumhurbaşkanımızın FETÖ konusundaki hassasiyetini bilmeyen yok.

Daha yeni TRT ekranlarından mücadelenin ne kadar önemli olduğunun altını bir kez daha çizdi.

17- 25 Aralık girişiminden sonra devletin Kırmızı kitabına giren ve 15 Temmuz’ dan önce mücadele için devletin tüm kurumlarına emir verilen bir terör örgütünden bahsediyoruz.

17 Şubat 2016 tarihli 29626 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan” Milli Güvenliği tehdit eden örgüt ve yapılarla irtibatlı kamu çalışanları ile ilgili” Başbakanlık genelgesi tüm Kamu kuruluşlarına duyurulmuştu. Yani hain darbe girişiminden 5 ay önce hazırlanan 2016/4 sayılı genelge o kadar açıktı ki, terör örgütleriyle mücadele kapsamında çıkartılan yol haritası ayrıntılı olarak anlatılmıştı. Bu genelgenin muhatabı tüm kamu çalışanları, kontrol ve uygulama noktasında ise inisiyatif yöneticilerdeydi. Ancak bu genelgeye rağmen yöneticilerin konunun önemini ve ciddiyetini kavradıklarını söylemek mümkün değil.

Amerika’ yı yeniden keşfe gerek yok.

Önümüzde başarısı kanıtlanmış bir mücadele yönetimi varken bu sistemin tüm Kamu Kuruluşlarında uygulanıp FETÖ yapılanmasını çökertmek için girişimde bulunulmamasının kabul edilebilecek bir mazereti yok..

Hep söylerim FETÖ ile mücadeleyi savsaklayabilirsiniz, ertelenmesine sebep olabilirsiniz ama asla ve asla engelleyemezsiniz.

Bir de çok yanlış bir algı var ona da dikkat çekmeden geçemeyeceğim.

Biraz da medyanın yönlendirmesiyle milletin kafasındaki FETÖ cü tiplemesi konusunda bir mutabakat yok.

Yani genel algının peşinde, yüzeysel kriterlerle değerlendirme yapılıyor.

Medyanın da yanlış yönlendirmesiyle bir kişinin FETÖ cü olup olmadığı konusunda sıkıntılı bir şablona hapsedilmiş bir tanımlama var.

Halbuki işin aslı çok farklı.

Yıllarca çeşitli maskelerle milleti kandıran ve renk değiştirmede bukalemunu bile kıskandıracak bir yeteneğe sahip bu ihanet şebekesini iyi tanımalıyız.

15 Temmuz’ da Akıncı üssünde rütbeli subaylara emirler veren at kuyruklu Harun Biniş’ i getirin gözlerinizin önüne…

Kafanızda yarattığınız FETÖ tiplemesine taban taban zıt bir görüntü var.

Solun en ucunda marjinalliğin doruk noktalarında her sayısında Erdoğan’ a hakaret ve tehditler savuran Türk Solu Dergisi’nin genel yayın yönetmeni Gökçe Fırat’ı düşünün ya da…

Bırakın sağı, solun da fersaf fersah ötesinde bir noktada FETÖ nün koçbaşlığını yapan bir müptezelin çocukluk yıllarından itibaren özel olarak yetiştirilmiş azılı bir militan olabileceği aklınıza gelir miydi?

Kendisini sivil toplumcu bir aktivist, özgürlükler bağlamında ayırımcılığa karşı demokrasi savunucusu olarak tanımlayan Devrimci Sosyalist İşçi Partisi üyesi Mücteba Kılıç’ ın, gençlik yıllarında FETÖ papazının dizinin dibinde ağlayarak salya sümük şiir okuyan video kayıtlarının olduğu gerçeğini hep hatırlayın…

Atatürkçü maskeli Can Dündar’ın 17-25 Aralık savcısı FETÖ cü Celal Kara’ yla omuz omuza verip ülkeye ihanet senaryoları yazabileceğine ihtimal verir miydiniz?

Kemalist, laikçi, ulusalcı, Cumhuriyetçi görünümlü CHP’ nin, FETÖ’ ye destek verebileceğine, FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanan danışmanların, eski, yeni milletvekillerinin olduğu gerçeğine ne demeli?

Hepsini geçin her konuşmalarında her eylemlerinde Cumhuriyetin yılmaz bekçileri olduklarını, laiklik ve Atatürkçülük vurgularını ısrarla tekrarlayan TSK’ da en üst askeri yapılanmada görev alan generallerin neredeyse % 50 sinin FETÖ terör örgütü üyesi olup darbenin baş aktörleri olabileceğini rüyanızda görseniz, inanmak mümkün olur muydu?

FETÖ papazının kirli atletinin bir parçasını cüzdanının içinde saklayıp, yalnız kaldığı zamanlarda bu parçayı koklayıp gözyaşı döken 1 değil yüzlerce generalin olduğunu bilmek insanın içini acıtsa da gerçek değişmiyor.

O yüzden 15 Temmuz öncesi olayları ve aktörleri de iyi analiz edip, MHP ‘nin ele geçirilmesi sürecinde Milliyetçi, Ülkücü…

Baykal’ın kasetle partinin başından uzaklaştırılıp Kılıçdaroğlu’ nun getirilmesi sürecinde Atatürkçü, Ulusalcı, laik…

Ayrılıkçı terör örgütüyle mücadeleyi başarısız kılıp, toplumu ayrıştıracak kumpaslarda Kürtçü, Halkların kardeşliği yaygaracısı…

Gezi olaylarında ve sonrasında mezhep bölücülüğünü kaşımak için radikal mezhepçi…

Ülkenin sınırlarında kurulmak istenen terör devletini engellemek için Beka mücadelesi veren devletine karşı, barışsever, terör kisveli insan hakları aktivisti…

Ülkenin gördüğü ve göreceği en kanlı darbe girişimi başarısız olunca soluğu ihanet odaklarının yuvalarında alıp, İslam’ ın ilk yıllarında yaşanan sıkıntıları, yasalar çerçevesinde devletin örgütle yaptığı mücadeleyle aynı görüp kendileriyle özdeşleştirecek kadar din düşmanı ve sapık bir terör örgütü var karşımızda.

Ülkücü, devrimci, alevi, sünni, Atatürkçü, Kürtçü maskeli yüzlerce değil binlerce hain var etrafımızda. Hepsi devleti parçalamaya and içmiş…

Hepsi Erdoğan düşmanı…

Hepsi bekamızı yıkmaya programlı hainler topluluğu…

O yüzden ne hamileliğini kullanıp duygu sömürüsü tüccarlarına…

Ne Meriç nehrinin bulanık sularını küçücük çocuklarını atacak kadar vicdan yoksunu, kansızlara…

Ne Amerika’ nın kucağında Türkiye’ ye her alanda kumpaslar kuran haymatloslara…

Ne yerel seçimlerde Ak Parti başarısız olsun diye olmadık fırıldaklıkları çevirip, şeytanla bile iş birliğine girebilecek şarlatanlara…

Ne de bir gün 15 Temmuz’un milletten rövanşını alma hevesiyle yanıp tutuşacak kadar katil ruhlu sapıklara, asla ve asla merhamet edip acımayın.

Yaklaşan Yerel Seçimler üzerinden AK Partinin oy ve Belediye Başkanlığı kaybı hesabıyla attıkları kirli adımları devlet bilmiyor, görmüyor zannetmeyin. FETÖ terör örgütünün AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı üzerinden sürdürdüğü kirli planları, hangi siyasetçilerle ve hangi siyasi partilerle hayata geçirme çabalarını da biliyor devlet. Cezasız kalan ihanetlerinin bedelini ödemekten kaçış yok. Bu gün ya da yarın. Ama mutlaka hesap sorulacak şüpheniz olmasın.

Eli kanlı terör örgütün her zerresinin ezilip yok edilmesi devletin birinci önceliğidir…

Kamuda ihanet kozasına bürünüp, zehrini kusmak için fırsat kollayan hainlerin tek tek tespit edilip belirlenmesi için bürokratların aymazlığına dur demek gerekiyor artık

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Tahsin YILDIZ