FETÖ’NÜN PROPOGANDA FAALİYETLERİ

Okuduğunuz Yazı
FETÖ’NÜN PROPOGANDA FAALİYETLERİ

İçerik

Fetö’nün 50 seneye yaklaşan geçmişine bakıldığında imaj ve propokanda çalışmalarının sistematik ve profesyonel bir biçimde yapıldığı göze çarpmaktadır. Örgütün, toplumsal yapıyı dikkate aldığı fakat aynı zamanda çeşitli güç dengelerini de hesaba kattığını söylemek mümkündür. Bir taraftan mütedeyyin ve milliyetçi kesimlerin desteğinin alınması planlanırken diğer taraftan seküler ve Kemalist kesimin sempatisinin kazanılmaya çalışılması, aynı zamanda yurt dışındaki muhataplarına yönelik mesajlar, bu zamana kadar Türkiye’de hiç bir cemaat veya oluşumun kurgulamadığı bir husustur. Örgütün neredeyse toplumun tüm kesimlerine hitap edecek şekilde kurgulanması, Fetö karşısında muhalif seslerin güçlü şekilde duyulmamasında büyük etkendir.

Fetö PDY terör örgütü tarafından üretilen argümanlar hem kendi kurdukları medya unsurları hem de bağlantılı oldukları medya kuruluşları üzerinden propoganda faaliyetleri ile kamuoyuna ulaşmış ve oldukça da etkili olmuştur. Bu argümanlar nelerdi? Şimdi onları inceleyelim.

* Eğitim faaliyetleri: Örgüt lideri Gülen’in 60’lardaki sohbetlerinden başlayan eğitim vurgusu ve Fetö’nün eğitime önem verme hadisesi hemen her dönem öne çıkartılan husus oldu. Örgüte adam devşirmek adına işleyen eğitim kurumları herkes tarafından takdirle karşılandı. Daha önce yurtlar, yaz kampları gibi aktivitelerle tutulan gençler, 1983’te özel okul açma imkanının doğmasıyla bu okullara yerleşti. Eğitim faaliyetlerine paralel olarak yurt dışına giden binlerce kişi o ülkelerde Türkiye’nin temsilini üstlendiğini söylüyordu. Afrika ya da Orta Asya’nın bilinmeyen bir ülkesinde okul açan ‘açtırılan’ örgüt, bu temsil görevini devlet adına orada yürüttüğünü dile getiriyordu. Bu Türkiye sathında hüsnükabul gören bir durumu doģurdu. Nitekim Türkiye’nin özellikle 90’larda örgütün gittiği bazı yerlerde temsilciliģi bile yoktu. İleride Türkiye’yi değil sadece kendi yapılarını temsil ettikleri ortaya çıksa da bu argüman senelerce kullanıldı. Bu kullanışlı argüman Türkiye’de ki birçok kesimin sempatisinin kazanılmasında büyük rol oynadı. Bu sempatinin somut göstergesi olarak Türkçe Olimpiyatları’nı gösterebiliriz.

Fetö’ye yapılan operasyonlar ve ortaya çıkan belgeler göstermiştir ki yıllardır sürdürdüğü eğitim faaliyetlerinde sadece örgüt çıkarları amaçlanmış ve bu organizasyonlar illegal yollara da bulaşılarak sürdürülmüştür. Fetö’nün TC’nin kurumlarını ele geçirmeye yönelik planının temelinde kendilerine bağlı yetişmiş eleman gücü gelmektedir. Eğitim faaliyetlerinin amacının ordu, emniyet, yargı, bürokrasi ve devletin her kademesine kendi elemanlarını yerleştirmek olduğu anlaşılmıştır. Bu yetiştirdikleri elemanlar belirli yerlere geldiklerinde örgüt için çeşitli faaliyetler gerçekleştirmişlerdir. KPSS, askeri okullara giriş sınavı gibi imtihanlarda sorular Fetö yandaşlarına verilmiş ve böylece onların sınavları kazanmaları sağlanmıştır. Farklı düşüncedeki insanlar birtakım yöntemlerle o kurumdan uzaklaştırılmış ve meydan sadece Fetö mensuplarına kalana kadar bu uygulamaya devam edilmiştir.

* Ilımlı İslam ve dinler arası diyalog: Ilımlı İslam ve dinler arası diyalog söylemleri her ne kadar Türkiye’de özellikle mütedeyyin kesimlerce şüpheyle karşılansa da aslında bu, yurt dışına yönelik bir propoganda hareketiydi. Evvel ‘ ılımlı’ sıfatının kullanılması satır arasında radikal bir görüşün olduğundan da bahsetmek anlamına geliyordu. Zaten Türkiye’deki insanlar yüzyıllardır geleneksel bir İslam anlayışı içinde yaşıyorlardı. Radikal anlayışlar Türkiye’de belki çok küçük guruplar içerisinde olabilirdi fakat bu yüzdeye bile girecek düzeyde değildi. Bu özellikle yurt dışına yönelik ortaya konulan bir argüman olarak önümüzde durdu ve Fetö’nün uluslararası arenadaki en kullanışlı söylemi oldu.

Dinler arası diyalog söylemi Türkiye’de mütedeyyin kesim tarafından şüpheyle karşılanan bir durum oldu. Dinler değil dindarlar arası diyaloğun olacağı tezi vurgulansa da Gülen hareketi ısrarla bu kelimenin üzerinde durdu. Bu meyanda yapılan toplantı ve organizasyonlarda İslam akaid ve fıkhına ters düşecek fikir ve uygulamaların olması, Türkiye sathında pek memnuniyetle karşılanmasa da yurt dışında kullanışlı bir malzeme oldu. Böylece uluslararası arenaya açılacak bir kapı da aralandı. Gülen’in 1998’de Papa 2. Jean Paul ile görüşmesi, cemaat STK’larının diyalog toplantıları, “Medeniyetler Buluşması” gibi organizasyonlar, Fetö’nün yurt dışında kullandığı en büyük argümanlardan biri oldu ve imajına büyük katkı sağladı.

* Türkiye temsili : Fetö’nün yıllarca propoganda malzemesi yaptığı, “Türkiye’yi, insanımızı yurt dışında temsil ediyoruz” söylemi gerçek amaçları ortaya çıkınca tam tersi bir hal almıştır. Fetö yapılanması deşifre olunca örgüte ait yurt dışındaki kurumlar Türkiye aleyhine çalışmaya başlamıştır. Bu alyehte çalışma öyle bir hal almıştır ki Birleşik Krallık Avam Kamarası Üyesi Edward Garnier’a para ödeyerek Türkiye’yi insan hakları ihlalleri ile suçlayan ve karalayan bir rapor dahi yazdırılmıştır.

* Kişilerin itibarsızlaştırılması : Fetö medyası diğer unsurlarıyla beraber örgüt için tehlikeli bulduğu kişileri itibarsızlaştırma vazifesi görmüştür. Fetö’nün emniyet, yargı, ordu ve bürokrasideki kişilerle ortak yürüttüğü işlemlerin kamuoyunu ikna etme kısmı örgüt medyasına kalmıştır. Medya yaptığı kara propogandayla Fetö’ye karşı olan bu kişilerin farklı suçlama ve iddialarla kamuoyu nezdinde gözden düşmlerine yardımcı olmuştur.

* Kurumların itibarsızlastırılaması : Fetö medyasının diğer bir propoganda faaliyeti ise muhalif ya da kendisine destek olmayan kurumları hedef almaktır. Ticari kurum ve sivil toplum kuruluşları, Fetö yapısına destek olmadıkları, muhalif oldukları ya da kesişen çıkarlar bağlamında örgüt medyasının hedefine oturuyordu. Feto medyası bu kurumların itibarsızlaştırılması noktasında görev alıyordu.

* Türkiye’nin itibarsızlaştırılması : Bu manada yine Fetö medyası devreye giriyordu. 2013 yılından itibaren örgüt medyası aleni olarak Türkiye’nin aleyhindeki yayınların adresi olmuştur. Fetö medyasının yurt dışına yönelik yayınları Türkiye karşıtlarının dayanak noktası halini almış ve belirli bir imajın oluşmasında bu kara propoganda faaliyetlerinin etkisi olmuştur. Türkiye’nin İran’a ambargoyu deldiģi, DEAŞ’a silah ve lojistik yardım yaptığı, insan haklarını ihlal ettiği gibi kara propoganda malzemeleri, yurt dışındaki Türkiye algısına yönelik adımlardır. Hükümeti yıpratmak için son dönemde MİT’e yönelik operasyonlara hız veren Fetö sosyal medyadada yüksek görünürlülüğe sahip olan elemanlarını da kullanmıştır. Örneğin Emre Uslu Türkiye alehinde uluslararası kamuoyu oluşturmak amacıyla örgütün İngilizce yayın yapan Today’s Zaman isimli gazetesinde 6 Ekim 2013 tarihinde kaleme aldığı köşe yazısında hükümetin, El Kaide militanlarının Türkiye sınırından Suriye’ye geçmesine göz yumduğunu, hatta bu guruplara MİT’in yardım ettiğini iddia etmiş ancak herhangi bir delil sunamamıştır. Bu ve buna benzer girişimlerinin hepsi Türkiye’yi itibarsızlaştırma girişimleridir.

* 17- 25 Aralık Operasyonları : Türkiye, Kuzey Irak’la petrol ve doğalgaz rezervini dünyaya açma konusunda anlaştı. Aylık 100 milyon doları bulan ciro ABD bankalarında değil devletin bankası olan Halkbank’ta tutulacaktı. Türkiye, ekonomik ambargo içinde olan İran’dan doğalgaz alıyor ve karşılığında altın ödüyordu. Bu alışveriş BM kurallarına uygun olarak işliyordu. Pakistan ve Hindistan’da yasal çerçeve içinde İran’la alışverişini Halkbank üzerinden yapmaya karar verdi. Bu durum, ABD’nin uluslararası ticaret sistemine zarar vermesine neden oldu. Halkbank’a operasyon düzenlendi ve Halkbank Genel Müdürü’nün evinde bulunan bir vakfa ait paraları rüşvet iddiası çerçevesinde değerlendirdi. Fetö medyasının dünyaya servis ettiği görüntülerde Türkiye, İran’la ambargoyu delen yasa dışı bir alışveriş içerisinde gibi gösterildi. Bu kara propogandayla Türkiye’nin hem imajı zedelendi hem de devlet bankası zarar etti.

* MİT tırlarının durdurulması : Türkiye’nin Suriye’deki Türkmenlere gönderdiği yardım malzemesi taşıyan tırlar, 19 Ocak 2014’te Fetö operasyonuyla Adana’da durduruldu. MİT çalışanları kimliklerini göstermelerine ramen Fetö’cü askerler tarafından gözaltına alındılar. Operasyonda Fetö muhabirleride hazır bekliyorlardı. Hiçbir açıklama yapılmamasına ramen operasyon dünyaya “Türkiye DEAŞ’a yardım götürüyor” propogandasıyla servis edildi. Daha sonra bu algıyı pekiştirme adına 29 Mayıs 2015’te Fetö, Can Dündar’a bir takım fotoğraflar verdi. Fotoğraflarda tır içinde Türkmenlere giden mühimmatların görüntüleri vardı. Fotoğraflar dünyaya “DEAŞ’a giden silahlar işte bunlar” diye tekrar servis edildi. Dünya nezdinde Türkiye DEAŞ’a yardım eden devlet durumuna düşürülmeye çalışıldı. BM’nin harekete geçebileceği dillendirilmeye başlandı.

Fetö’cü Albay Çokay’ın avukatları asıl niyetlerini bir açıklamasında ağzından kaçırıp “Kim suç işlemiş? Tır olayı, Lahey’e gidecek. Türkiye’nin terör örgütlerine silah sağlama suçundan uluslararası mahkemelerde yargılanacağını haykırıyorum” diye demeç verdi. Devlet, bu tırların Türkmenlere gittiğini defalarca açıkladı fakat dünya medyasında yeterince yer almadı. “Türkiye DEAŞ’a destek veriyor” yalanı her şeyden önce mantıki olarak saçma bir iddiaydı. Türkiye, DEAŞ terör örgütü ile zaten mücadele ediyordu. Aynı şekilde DEAŞ açıkça Türkiye’ye savaş ilan etmiş, askerlere yaptığı saldırıların haricinde yüzlerce sivil vatandaşımızı da katletmişti. Bu saçma iddia senelerce Türkiye aleyhine işlenen bir propoganda malzemesi oldu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bile terörist başı Gülen, hala bu asılsız iddiayı dünya medyasına tekrar tekrar dile getiriyordu.

Bütün bunların dışında, Fetö medyası, her fırsatta Türkiye’nin imajını zedeleyecek yayınlar yaptı. Diğer medya kuruluşlarından satın aldıkları kişilerle beraber bu çalışmaları sürdürdü. Sahte rapor ve araştırmalarla Türkiye’yi dünyaya şikayet etti. Fetö yapısına ait medya organlarının yayınları 15 Temmuz’dan önce kesildiği için darbe girişimi sırasında kara propoganda faaliyetlerini uygulayamadılar. Darbe girişiminde son ve en büyük kozlarını oynayan Fetö, devlet yetkililerinin dik duruşu, milletin canını hiçe sayarak darbeye geçit vermemesi ve medyanın cunta karşıtı yayınları nedeniyle başarılı olamamıştır.

Fetö’nün yıllardır oluşturmaya çalıştığı ve medya vasıtasıyla yaydığı imaj ve propoganda faaliyetleri, 15 Temmuz gecesi şüpheye mahal bırakmayacak şekilde tarihin karanlık sayfalarına gömülmüştür.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
67%
Beğendim
33%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Sinan ÖZTEKİN