FETÖ’NÜN TEMEL ÖZELLİKLERİ

Okuduğunuz Yazı
FETÖ’NÜN TEMEL ÖZELLİKLERİ

İçerik

Dini alanda gizli faaliyet gösteren, denetime kapalı olan ve özellikle mali kaynakları şeffaf olmayan yapıların, her türlü şaibe ve karanlık ilişkiyi içinde barındıracağı muhakkaktır.İşte Fetö PDY’da bu manada dizayn edilmiş bir terör örgütü olarak karşımıza çıkıyor. Uzun yıllar boyunca yapılanmasını tamamlama adına çeşitli faaliyetlerini gizleyip, toplumda imajını bozmama adına her türlü ilişkiye giren bu terör örgütünü gelin daha yakından tanıyalım.

Örgütün açık ve gizli katmanları, kendi içlerinde “hücre oluşumlarından” meydana gelir. Bunlar arasındaki iletişim, “imam, abi, abla” gibi sempatik ve halk arasında masum isimlendirmelerle anılan hücre görevlileri aracılığı ile sağlanmıştır.

Örgüt mensuplarının, kendilerine verilen talimatları sorgulamaksızın ve sonuçlarını düşünmeksizin yerine getirmeleri esastır. Örgüt, din yolunda hedef saptırarak Allah’a yöneltilmesi gereken “itaat ve teslimiyeti” ihanet şebekesinin liderine yönlendirmiştir. Buda bize örgütün, kelime anlamı “Tanrı’nın işi” anlamına gelen İspanya Madrit’de, 2 Ekim 1928 yılında, bir Papaz tarafından kurulan Katolik Opus Dei örgütünün yapısına ve yine suikastçılar olarak adlandırılıp, Şi’a din adamı Hasan bin Sabbah tarafından, 1090 yılının Eylül ayında, Elemüt Kalesi’ni zaptettiğinde kurulmuş olan, Haşhaşi örgütünün yapısından esinlendiğini göstermektedir.

FETÖ, böylesine mutlak bir itaati sağlamak için mensupları üzerinde her basamakta farklı maddi ve manevi baskılar oluşturmuştur. Her bir üye, konumu gereği sahip olduğu bilgi, birikim ve yeteneklerini örgütün menfaatleri için seferber ederken bir kısmı adanmış, bir kısmı kandırılmış, bir kısmı ise programlanmış yüz binlerce insandan büyük bir emek ve enerji akışı sağlanmıştır. FETÖ PDY örgütü Haşhaşi örgütlenmenin günümüzde ki modernleşmiş hali olarak karşımıza çıkmıştır.

Örgüt içerisinde “liderin masumiyeti” fikri yaygın olup, hain elebaşının hatadan arınmış ve sorgulanamaz olduğu iddiası yıllarca üyeler arasında yayılmıştır. Halbuki yüce dinimize göre, peygamberler dışında hiç kimsenin günahtan korunmuşluk niteliği yoktur.

FETÖ yapısının kilit noktalarından olan “ışık evleri”, kapıları bütün Müslümanlara açık olmayan sansürlü mekanlardır. Gençleri cami bütünlüğünden kopararak bu evlerde toplayan örgüt, İslam’ın “aleni davet” e dayalı yapısını hiçe saymıştır. Gizliliğe dayanan bu yapı, medreseleri ve dergahlarıyla herkesi bağrına basan Anadolu ilim ve irfan geleneğimizle de taban tabana zıttır.

Örgütü Ehl-i Sünnet’in ana gövdesinden ayıran en önemli sapma, “olduğundan farklı görünme” yani “takiyye” davranışlarına pervasızca izin vermesidir. FETÖ mensuplarının gayrimeşru adımlar atarken uyguladıkları temel taktiklerinden biri olan takiyye, ” hedefe götüren yol mübahtır” düşüncesinden beslenmektedir. Bunun doğal sonucu, yalan, ikiyüzlülük, riya, inandığından farklı konuşma ve yaşama gibi birçok ahlak dışı tavra onay vermeleridir. Gerçek niyetlerini sürekli gizleyen örgüt elemanları, gayelerine ulaşmak için her türlü sınırı ihlal etmekten çekinmemiş, “harp hiledir” hadisini istismar ederek kendilerine dayanak yapmıştır. Örgüt, tevazu maskesi altında kibir yüklü olan liderlerinin etkisiyle, kendileri dışındaki bütün Müslümanları, dini gurupları, cemaatleri dışlayan ve aşağılayan bir yapıya sahiptir.

Örgüt, kendisine bağlı her bireyin kişisel kararlarını, ailevi ilişkilerini, çocuklarının eğitimlerini, maddi yatırımlarını kısacası bütünüyle “kamusal ve özel varlığını” kontrol altında tutmaya çalışır. Baskı, sevgi sunumu, hipnoz, inkar, kafa karıştırma, toplumdan soyutlama gibi yöntemlerle beyinlerini yıkar. Guruba uyumlu olma, lidere kayıtsız şartsız bağlılık gösterme, yeni ve farklı fikirlerden uzak durma, örgüt dışındaki Müslümanları değersiz görme gibi tutumları onlara aşılar.

Dini eğitim almaları için aileleri tarafından örgütün okullarına verilen gençler, önce ailelerine ve akrabalarına, sonra kendi ülke ve toplumlarına ve nihayet İslam ümmetine ait olma inancını ve bilincini kaybetmiştir.

Örgüt içinde hapsolan gençler için aileleri adeta bir rakip hatta düşman olarak gösterilmiş, akrabalarıyla bağları kesilmiş, emir-komuta zinciri içinde evlendirilmeleri sağlanmıştır.

İşte böylesi adeta kurumsallaşmış bir terör örgütü ile karşı karşıyayız ve özellikle 15 Temmuz 2106’dan sonra bu örgüt ile mücadele de çok yol kat edilmekle beraber, mücadelenin hiç hız kesmeden ve asla acıma hissi içinde olmadan devam etmesi gerekmektedir. Bizler her daim her şeye ramen formatında Devletimizin yanında durmaya devam edeceğiz. Ya sizler?

Sinan Öztekin.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Sinan ÖZTEKİN