Filistin meselesi insanlığın vicdanını kanatıyor

Okuduğunuz Yazı
Filistin meselesi insanlığın vicdanını kanatıyor

İçerik

Birinci Dünya Savaşı hâlâ bitmedi. Batı’nın sömürgeci medeniyeti, insanlığın başına gelmiş en büyük felakettir. Batılı sömürgeci güçler, iki yüzyıldır kendi refahlarını ve geleceklerini güvence altına alırken dünyanın geri kalanını savaşlara ve sefalete mahkûm etti. Bugün Batı’nın sömürgeci medeniyetinin düzen kurma kabiliyeti kalmamıştır, çünkü evrensel diye addettikleri tüm haklar ve değerler fiiliyatta yalnızca kendileri için geçerlidir.

Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’da kurduğu bir barış düzeni vardı. Bu düzen yıkıldıktan yüz yıl sonra bölgede onlarca devlet kuruldu. Bu devletlerin her biri dolaylı olarak müstemleke ruhlu yöneticiler eliyle Batılı sömürgeci devletlere bağlandı. Müslüman nüfusun yoğun olduğu bölgeler, sancılı bir sürecin sonunda zımni bir bağımsızlık statüsü kazandı. Bu sırada Filistin halkı tam 70 yıldır İsrail Devleti’nin soykırım eylemlerine ve gaddarlığına terk edildi.

Aslında Yahudilik, Hristiyanların sorunudur. Hristiyanlar, iki ilahi din olan İslâmiyet’i ve Yahudiliği doğal hâlleri ile kabul etmedi. İslâmiyet’i putperestlik olarak reddederken Yahudileri kendi peygamberlerini öldüren kimseler olarak aşağıladılar. Müslümanları Avrupa topraklarına kabul etmedikleri için savaşlar dışında Müslümanlarla iç içe yaşamıyorlardı.

Yahudiler ise Batı şehirlerinde yarı göçebe, yarı sığınmacı gibi yaşıyorlardı. Gündüz şehir merkezine dağılıyor, gece gettolara kapatılıyorlardı. Orta Çağ’ın Batı kentlerinde Yahudiler cüzzamlı hastalar gibi görülüyor, her türlü kötülüğün, hatta manevi lanetlilerin Yahudilerden geldiğine inanılıyordu. Örneğin İspanya’da komşuları kendilerini Hristiyan zannetsin diye Yahudilerin evlerinde domuz eti bulundurulurmuş.

Zannedilmesin ki Hristiyanların Yahudi düşmanlığı Nazilerin yaptıkları ile sınırlıdır. Hristiyan sosyolojisindeki Yahudi düşmanlığı, Yahudilere yönelik kin ve nefret 15. yüzyılın sonundaki İspanya sürgününden sonra Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde nüksetmiştir ki bugün bu nefret toplumsal dip dalgada hâlâ mevcuttur.

Sonuç olarak Yahudiler kin, nefret, ötekileştirme, gettoya kapatılma, Orta Çağ İngiltere’sinde yarı hayvan, yarı yaratık olarak algılanma, sürgün, katliam gibi her türden zulümleri Hristiyanlardan görmüştür. Fakat bu kötülükler karşısında bugün Hristiyanlardan gördüklerinin aynısını Müslümanlara uyguluyorlar. Diğer bir ifadeyle dünün mazlumu bugünün zalimi hâline geliyor.

Yahudilik bir Avrupa problemi idi. Siyonistler, Yahudilerin rotasını Vadedilmiş Topraklar’a çevirdiler. Batılı devletler de Yahudilerden kurtulmak için onların Filistin topraklarına göç edip yerleşmesini teşvik ettiler.

Bir TV yayınında Fetullahçı Terör Örgütü’nün gedikli haini Cemal Uşak, Siyonizm’i doğru bulduğunu savunmuştu. Bunların o dönemde hainlikleri henüz tescilli değildi. Sureti haktan görünmeye devam ediyorlardı. Kendisine dedim ki bütün milletlerin toprak edinme hakkı vardır, fakat işgal, gasp ve zulüm ile elde edilmiş bir hakkı kabul etmiyorum. Bu cümleyi ancak emperyalistler sizin kadar rahat kurabilir diye tepkimi gösterdiğimde kendisi sessizce geri çekilip susmuştu.

İsrail’in belirlenmiş, meşru sınırları yoktur. Siyonistler, Vadedilmiş Topraklar’ı milenyum çağında yeniden elde etmek istiyor. Kendi hesabıma ben Yahudiler adına ümitsizim. Yahudilerin Ortadoğu’da yaşayabildiklerine şükretmesi gerekir, zira yarınları bugünlerinden daha güvenli olmayacak.

İsrail, kurulduğundan bugüne dek hiç hız kesmeden Filistinlileri katletmeye, sürgün etmeye, topraklarını işgal edip şiddet yanlısı katil yerleşimcileri bu topraklara yerleştirmeye devam etti. Âdeta Filistinlilere diyorlar ki biz sizi yavaş yavaş yok edeceğiz, lütfen ölürken gürültü çıkarmayın.

Son İsrail-Filistin Savaşı şunu göstermiştir ki İsrail bir terör devletidir. Din, hukuk, ahlak, insan hakları veya uluslararası hiçbir anlaşma İsrail’i sınırlandırmıyor. Bir terör örgütü ile bir devleti birbirinden ayıran en önemli fark, devletlerin terör örgütlerinin aksine hukuka bağlı olma zorunluluğudur.

İsrail, ABD’nin DEAŞ’ı; Rusya’nın Wagner’idir: Son on yıldır bazı devletler hukuk dışı işlerini oluşturdukları milis güçler ile yürütüyorlar; çünkü büyük devletler, uluslararası hukuka bağlı olmak zorunda olduğundan savaş suçu sayılacak icraatlarını kiralık örgütleri eliyle yapıyorlar. Batı’nın sömürgeci medeniyeti İsrail’i Ortadoğu’da Wagner hükmünde kullanmaktadır.
Devletler köreliyor, vicdanlar uyanıyor: Filistinli sivillerin karşı karşıya oldukları soykırımı dünya âlem görüyor, âdeta köpekler serbest, taşlar bağlı. Bilerek, kastederek sivillerin soykırıma tabi tutulmasını insanlık vicdanı kabul etmiyor.

Başta İslâm ülkeleri olmak kaydıyla dünyada Filistin meselesi tekrar vicdanları kanatmaya başladı. Kıyamete kadar Siyonistler korku içinde yaşayacaklar. Demir Kubbeleri gibi korku imparatorlukları da bir gün çökecek. 1970’li yıllarda olduğu gibi Filistin insanlığın kalbinde tekrar yer edinecek.

İsrail zulmü, en karanlık hâliyle genç, çocuk, yaşlı demeden her Filistinliyi katlediliyor. Kâinatın bir kaidesi var: “Zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur.” Bu şiddet, karşı şiddeti büyütmekten başka bir işe yaramaz.

Bir Siyonist akademisyen Türkiye’de bir TV kanalında, “Bizim çocuklarımızı kesip biçenleri kesip biçmeyelim mi?” diyerek zalimlerin içlerindeki çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu, ahlaksızlığı dile getirdi. Bu, kirli bir zihniyetin dışavurumudur. Kuvvet, kudret sahibi Cenab-ı Hak’tır.

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş