Filistin, Suud ihaneti ve Ankara
ABD Başkanı Trump’ın “yüzyılın planı” olarak sunduğu Filistin’in tarihten silinmesini getirecek olan proje bölge için yaklaşan tehlikenin boyutlarını da gözler önüne serdi. Katar’ı dışarıda tutarsak, diğer Körfez devletleri, Trump’ın arkasında Filistin’in imha planına açıkça alkış tuttu. Dolayısıyla bu devletler, bundan sonra gelişecek her olayda yine ABD ve İsrail’in tarafında yer alacaklar.
Bu tablodan da anlaşılıyor ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye olmasa Filistin’in tarihe karışması an meselesi. Ankara olmasa Filistin’i iki güne tarihten silerler. Bu anlamda Filistin’in kaderi Ankara’ya bağlı, Suudilere değil. Suudlar, BAE ve Mısır yönetimi, ABD ve İsrail adına, apaçık bir şekilde bölgede “Truva atı” rolü oynuyorlar.
Trump’ın açıkladığı plan gösteriyor ki, ABD ve İsrail, bundan sonra daha da pervasızlaşacak ve İslam coğrafyasını hedef alan saldırılara hız vereceklerdir. Kudüs’ü düşürdükten sonra sıra Müslümanların diğer kutsal şehirlerine, mabetlerine, değerlerine gelecek. Bu planların önüne kim dikilecek olursa onu da ortadan kaldırmaya çalışacaklar.
İslam coğrafyasının bugün Batı’ya karşı ürettiği tek direnç odağı Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye’dir. Erdoğan’ı düşürdükleri gün domino taşı gibi İslam coğrafyasındaki diğer direnç odakları da ortadan kalkacak.
Filistin’i yutmaya çalışan Batı, Türkiye üzerinde baskı kurarak direnç gösteren odakları ortadan kaldırmaya çalışacak. Ancak bu işleri çok kurnaz bir şekilde sırayla, sabırla, adım adım gerçekleştirdiklerini de görmeliyiz. Bir yandan içeride beş benzemez muhalefeti örgütleyecek, FETÖ ve PKK’yı el altından destekleyecek; diğer yandan terör örgütü YPG’yi güney sınırlarımızda toparlayarak yanı başımızda “garnizon devlet’’ baskısı kurmaya çalışacak.
Mikro çıkarlar, üç beş günlük geçici ittifakları bir tarafa bırakırsak aslında bölgede Türkiye tek başınadır. Bakınız Rusya’ya; Astana anlaşmasına rağmen Suriye’de bir yandan Esed rejimini kullanarak üzerimizde baskı kurmakta, diğer yandan Barış Pınarı Harekatı’yla imha olma noktasına gelen YPG’yi toparlamak için sinsi sinsi uğraşmakta.
Ne var ki, yüz yıl sonra ayakları üzerine dikilen bir Türkiye var artık. Kendi gücümüze güvendiğimiz sürece kaybetmeyiz. Barış Pınarı Harekatı’nda olduğu gibi gücümüz, biraz da ABD ve Rusya’yı gerektiğinde karşımıza almaktan geliyor. Filistin’in gidişatını durduracak olan da Ankara’dan başkası değil. Bundan sonra bölgede devletler için de işler biraz farklı yürüyecek; cesur olan yönetimler ayakta kalacak, korkaklar değil!