Gazze: Bir imtihan coğrafyası Türkiye: Bir umut ülkesi
Gazze, artık sadece Filistinlilerin değil, insanlığın vicdanını ölçen bir turnusol hâline geldi.
Bombardımanlar, kuşatma, açlık, ilaçsızlık… Tüm bunların arasında, Türkiye sessiz kalan dünya düzenine karşı bir ses olarak her zaman Filistinlilerin ve insanlığın vicdanının sesi oldu.
TİKA, Kızılay ve Diyanet Vakfı gibi kurumların sahadaki koordinasyonu, Türkiye’nin “insani devlet” kimliğinin güçlendiğini gösteriyor.
Mehmet Güllüoğlu’nun atanması da bu zincirin son halkası; sadece bir bürokratik görevlendirme değil, devletin vicdanının kurumsallaşmış hâli.
Güllüoğlu’nun daha önceki Kızılay Genel Müdürlüğü, AFAD başkanlığı, büyükelçilik görevi ve Yeşilay Başkan Yardımcısı olarak yaptığı görevlerden sonra Gazze Yardım Heyeti Koordinatörü olarak atanması geçmiş görevleri ile de gayet uyumlu bir görev olacak; bu görevi de başarılı bir şekilde gerçekleştirecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin meselesini hiçbir zaman konjonktürel bir başlık olarak görmedi.
Davos’taki “One minute” çıkışını takiben BM kürsüsünde “Dünya beşten büyüktür” derken aslında Filistin’in sesini duyuruyordu.
Mavi Marmara’dan itibaren Türkiye, bedel ödemeyi göze alarak adalet çizgisinde yürüdü.
Bugün Gazze’de atılan her adım, o stratejik ve ahlaki mirasın devamıdır.
Türkiye, sadece ateşkesin değil, insanlığın yeniden inşasının da öncülüğünü yapıyor.
Bu atama, kişiden öte bir anlayışı temsil ediyor.
Türkiye’nin insani diplomasi doktrininde “yardım”, bir güç gösterisi değil; bir değer beyanıdır.
Gazze’de Mehmet Güllüoğlu’nun görevlendirilmesi, Türkiye’nin sadece siyaset değil, merhamet üretme iradesinin de sürdüğünü gösteriyor.
Filistin davası, Türkiye için ne bir dış politika meselesidir ne de geçici bir duyarlılık.
Bu dava, tarihimizin, inancımızın ve vicdanımızın bir yansımasıdır.
Kuzey Kıbrıs’ta kritik seçim
Bu pazar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı seçimleri var.
Seçimlerde Kıbrıs Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar ile CTP Genel Başkanı ve daha önce başbakanlık yapan Tufan Erhürman yarışıyor.
Türkiye’nin tezi iki devletli çözüm ve bu konuda taviz verilmeyeceği kesindir.
Üstelik bu konuyu Başkan Erdoğan “Kim seçilirse seçilsin bizim politikamız değişmez.” şeklinde net bir şekilde dile getirmiştir.
Federasyon modelini savunanlar da aslında iki devletli çözümün en doğru model olduğunun farkındadırlar.
Rum tarafı her geçen gün İsrail ile birlikte silahlanıyor. Bu silahları da Türklere karşı alıyorlar. Bunu da herkes biliyor ama bilmemezlikten, görmemezlikten geliyor.
Sonuç olarak; ‘Kıbrıs Türk’tür’ diye başlayan mücadele hâlen devam etmektedir. Bunun yolu Rumlara tekrar katliam yapacak, Kıbrıs Türkü’nü yok sayacak bir fırsat vermek yerine güçlü bir Türkiye, KKTC işbirliği ile Kıbrıs’ın sorunlarını çözme iradesi olacaktır.