Giorgia Meloni’nin faşistliği nereden çıktı?

Okuduğunuz Yazı
Giorgia Meloni’nin faşistliği nereden çıktı?

İçerik

Bütün dünya kaynıyor: Fransız gazetelerinden ABD televizyonlarına kadar İtalya’da yeni hükümeti kurarak başbakan olmasına muhakkak gözüyle bakılan Giorgia Meloni’nin “aşırı sağcılığı” hatta “faşistliği” sayfalarda, ekranlarda başköşelerde. CNN’den Le Monde’a, kendisinden “şirret, cadaloz, dişi Mussolini” diye söz edilmesi, acaba parti programında yer alan “aşırı sağ” siyaset önermelerinden mi kaynaklanıyor?

Bir partinin programını istediğiniz gibi yorumlayabilir, size göre “aşırı” noktalarına işaret edebilirsiniz. Ya da bir siyasetçinin demeçleri, konuşmaları size bu kanıyı verebilir. Ama bütün ABD ve Avrupa basını (birkaç istisna dışında) topluca bir siyasetçiye yüklenme cesaretini buluyorsa, bunun bir başlangıç noktası, nedenleri olmalı. Gerçekten de böyle bir başlangıç noktası var ve bu nokta, Avrupa Birliği’nin bakanlar kurulu görevini yapan komisyonun başkanı Ursula von der Leyen.

Sürekli bu Brüksel bürokratından, üstelik hep olumsuzluklarını göstererek söz etmemi “Bu kişiye karşı tarafsız olmamak” olarak niteleyebilirsiniz. Ancak, bir ülkenin 2008’den bu yana ilk kez seçimle işbaşına gelecek olan başbakanını karalamak da Brüksel bürokratlarının bile kolay kolay yapabileceği bir şey değil ve Von der Leyen, bunu başarabilen bir kişi.

Fratelli d’Italia (İtalya’nın Kardeşleri) partisinin lideri Giorgia Meloni 45 yaşında, 30 yıldır çeşitli partilerin ve gençlik derneklerinin içinde. Von der Leyen, Meloni’nin girip çıktığı partileri ve dernekleri “Şüpheli kökleri olan kuruluşlar” diye niteleyerek, sadece bu siyasetçiye değil ama ona oy veren İtalyan seçmenlerinin dörtte birini de siyasal tercihleri dolayısıyla suçladı. Avrupa’nın başbakanı konumundaki Von der Leyen, Meloni’nin seçimleri kazanacağı ağırlık kazanınca “İşler zor bir yöne doğru giderse, elimizde çeşitli araçlar var!” diyerek, seçilmiş bir başbakan adayını açıkça tehdit etti.

Meloni, milliyetçi, muhafazakâr, inançlı bir kişi olduğunu gizlemiyor. Ancak eski başbakan, liberal Matteo Renzi bile, Meloni’ye yöneltilen faşistlik suçlamasını reddediyor. Renzi, “Meloni her zaman rakibim olacak, daima kavga edeceğiz ama onun İtalya’da demokrasiye yönelik bir tehdit olduğu şeklindeki Brüksel kaynaklı suçlamaları reddediyorum” dedi. Peki, Brüksel’den kaynaklanan ve faşistliğe varan bu suçlamanın sebebi ne?

Elbette, Meloni Libya ve Afrika’dan ülkesine olan düzensiz göçmen akımının durdurulmasını istiyor; sık sık din ve inanç tabanlı konuşmalar yapıyor ama çok daha önemlisi, Brüksel bürokratlarının ülkesinde bir o hükümeti devirip, bir öteki hükümeti kurmasından AB’yi sorumlu tutuyor. AB’den çıkmak istemediğini söyledi ama İtalyan halkından artık AB’nin İtalyan hükümetlerini zorla devirmesini önlemek için kararlı şekilde oy vermesini istedi. Zira İtalya’da son sekiz hükümet, Roma’da değil, Brüksel’de yapılan pazarlıklarla, siyasetçi olmayan kişiler tarafından kurulmuştu. 14 yıldır ilk kez İtalyan halkı, meclise hükümet kurmaya yetecek çoğunlukta üç parti gönderdi.

Brüksel (ve bu arada Fransa lideri Macron), İtalya’yı yönetme imkânını ellerinden kaçırdılar. Meloni’nin faşistliği efsanesi de böylece başlamış oldu.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
50%
Beğendim
50%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Hakkı ÖCAL