Göç ve sığınmacı politikaları şekilleniyor

Okuduğunuz Yazı
Göç ve sığınmacı politikaları şekilleniyor

İçerik

Ülkemiz, gündemi yoğun bir ülke olarak, Avrupa devletlerinin on yılda ele alması gereken meseleleri bir yıl içinde karara bağlamak zorunda kalıyor. Bu hızlı çalışma zorunluluğu sadece göç ve sığınmacı politikalarıyla sınırlı değil; birçok alanda benzer bir durumla karşı karşıyayız.

Örneğin, Kafkasya jeopolitiği, Suriye iç savaşı, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Yunanistan sorunları, Libya ve Doğu Akdeniz, Filistin işgali ve İsrail meselesi, terör örgütleri ve PKK ile mücadele, ABD ve Avrupa Birliği ilişkileri, Türk Devletleri Teşkilatı’nın güçlendirilmesi gibi birçok küresel mesele, ülkemizin gündeminde yer alıyor. Bu konular, tek bir ülkeyi onlarca yıl meşgul edecek ağırlıktadır.

Türkiye’nin bu meseleleri ele alırken ulus-devlet paradigmasının katı ve dışlayıcı tutumu yerine, tarihsel misyonuna uygun olarak daha kapsayıcı bir yaklaşımla hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu durum, Osmanlıcılık tartışmalarına indirgenmemelidir. Türk halkının, cumhuriyet ve demokrasi ile bir sorunu yoktur; aksine, AK Parti, cumhuriyeti demokratikleştirip ülkeyi Avrupa standartlarına yükseltmiş bir siyasi harekettir.

Bugün dünyanın dört bir yanında Türkiye’nin kalkınması ve büyümesi dikkatle izleniyor. Cumhurbaşkanımızın bu misyonu güçlü bir şekilde temsil etmesi ve Batı dünyasının oluşturduğu adaletsiz düzene meydan okuması, Türkiye’ye karşı özel bir ilgi doğuruyor. Türkiye’yi takdir eden milletlerin çoğu Türk değil, ancak yüzyıllar boyunca Batı’nın Müslüman dünyasına yönelik “Türk eşittir İslam” yaklaşımı bu durumun köklerindedir. Osmanlı, Müslümanların tek lideri olarak, farklı milletlerin ve inançların bir arada yaşadığı geniş bir imparatorluk kültürü oluşturdu.

Osmanlı Devleti’nin bu yüksek kültürü, bugün hâlâ Balkanlar’dan Kahire’ye, Arap ülkelerinden Afrika’ya kadar birçok yerde saygıyla anılmaktadır. Ulus-devletlerin tarihsel örneklerinden biri olan İngiltere bile, sömürge geçmişinde oluşturduğu sistemle farklı milletlerle ilişkilerini sürdürmekte ve çıkarlarını merkeze alarak politikalar geliştirmektedir.

TÜRKİYE’DE GÖÇ VE SIĞINMACILAR KONUSU

Türkiye’de göçmenler ve sığınmacılarla ilgili birçok araştırma yapılmış ve bu konuda kamuoyunda yanlış bilinen doğrulara dair ilk çalışmalardan biri tarafımızca hazırlanmıştır. Zaman zaman AK Partili yöneticilerle bu konuda çalıştaylara katıldık. Türkiye Cumhuriyeti, geleneği olan bir devlettir ve bu konuda zaman zaman inişli çıkışlı tutumlar sergilese de rasyonel bir zemine ulaşmayı başarır.

Göçmen ve sığınmacı yükünün ağır bir yük olduğunun farkındayız. Devletin, seçim dönemi dışındaki süreçlerde bu konuyu sıkı bir şekilde gündemde tutması ve rasyonel yol haritalarını toplumla paylaşması gerekiyor. Muhalefetin, genellikle seçim dönemlerinde bu meseleyi gündeme getirip sonrasında unutması, meselenin çözümüne katkı sağlamıyor. Bu nedenle hükümete bu süreçlerde daha aktif bir politika izlemek düşüyor.

GÖÇ VE DİASPORA VAKFI’NIN RAPORUNDAN ÖNERİLER

Göç ve Diaspora Vakfı’nın “Türkiye Göçmen Hareketliliği” raporunun sunumuna katıldım. Vakıf Başkanı Recep Seyyar’ın sunduğu raporda iki öneri dikkatimi çekti:

1. Çalışma izinlerinin hızlandırılması: İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’ın da dile getirdiği gibi, hayati öneme sahip sektörlerde çalışan sığınmacıların çalışma izinlerinin hızla verilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu sayede, yüz binlerce çalışanın vergi kapsamına alınarak hem devletin hem de çalışanların istismarının önüne geçilecektir.

2. Genç göçmenlerin statüsünün elirlenmesi: Ülkemizde doğmuş, eğitimini burada tamamlamış gençlerin okul sonrası vatandaşlığa alınması ya da göçmen statüsünün düzenlenmesi gerektiği vurgulanıyor. Türkiye’de eğitilen yüz binlerce genci Avrupa’ya göndermek yerine, ülkenin kalkınmasında değerlendirmek daha rasyonel bir politika olacaktır.

DAHA ADİL BİR SİSTEM MÜMKÜN

Türkiye’nin göç ve entegrasyon politikalarını ticaret hayatını da göz önünde bulundurarak ele alması gerekiyor. Batılı devletler genellikle en nitelikli bireyleri seçerek göç alıyor. Türkiye, bu tecrübeyi ve kendi birikimini, Batılı devletlerin ve Afganistan savaşı sırasında Pakistan’ın edindiği deneyimlerle harmanlayarak daha adil bir düzen kurma kapasitesine sahiptir.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş