Hangisi daha değerli: Rusya’nın gazı mı Avrupa’nın parası mı?
Dünyanın gözü önünde bir düello yaşanıyor… Bu düellonun bir tarafında Rusya var. Diğer tarafta Ukrayna görünse de ABD’den İngiltere’ye, Avrupa ülkelerinden AB ve NATO gibi kurumlara kadar çok farklı aktörleri görmek mümkün.
Sürece dair pek çok şey konuşuldu. Olasılıkların hepsi masaya yatırıldı. Bu senaryoların hemen hepsinin dayandığı temel nokta doğal gaz oldu. “Avrupa mı Rus gazına daha çok bağımlı yoksa Rusya ekonomisi mi Avrupa’dan aldığı doğal gaz parasına mı?” sorusunun yanıtı cevap aranan en önemli konulardan biri olarak karşımıza çıktı.
Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Petrol ve Gaz Direktörü Sohbet Karbuz ile hem bu soruların yanıtını hem de olası bir enerji krizinde Türkiye’nin muhtemel rolünü konuştuk.
Kısa ve orta vadede tek yol Rus gazı
Karbuz, konuya doğrudan bir giriş yapıyor ve “Avrupa’nın bir gaz krizine girmemesi için kısa ve ortada tek yol Rus gazıdır. Özellikle Avrupa Birliği için.” cümlesiyle aslında net bir yanıt veriyor.
AB ülkelerinin tükettiği gazın yüzde 80’ini dışarıdan ithal ettiği bilgisini veren Karbuz, bunun dörtte üçü boru hatlarıyla, dörtte birinin ise sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) yoluyla gerçekleştiğini söylüyor.
Rusya’nın AB gaz arzındaki toplam payının yüzde 35 civarında olduğunu da ekleyen Karbuz, “Rusya’dan gaz akışı tamamen kesilmesi durumunda bunu herhangi bir yerden telafi etmek mümkün değil. O yüzden burada önemli olan Rusya’dan gelen gazın ne miktarda, hangi hattan ve ne kadar süreyle kesilme olasılığıdır” görüşünü paylaşıyor.
Rusya için felaket senaryosu olmaz
Karbuz, meselenin diğer aktörüne de objektifi yöneltiyor ve Rusya’nın Avrupa’ya gaz satamaması durumunda ekonomisinin bunu taşıyıp taşıyamayacağı sorusuna yanıt veriyor:
“Avrupa gibi bir müşteriye gaz satamamak Rusya için felaket senaryosu değil. Gaz satışından elde edilen gelir Rusya federal bütçesinin yüzde 6,5’ine karşılık geliyor. AB’ye satılan gazın bütçedeki oranı haliyle daha düşük.
Bu miktar Rusya’yı ne kadar etkiler diye bakılabilir belki… Rusya Merkez bankası 630 milyar dolar döviz rezervine sahip. Yani bırakın döviz cinsinden borcunu, ki döviz cinsinden olan 480 milyar dolarlık borcun yarıdan fazlasının ödeme tarihi 2023 sonrasında, bu miktarla 2022 yılında yapacağı ithalatı bile karşılamaya yeter.
Bu arada Rusya’nın petrol, gaz ve kömürden elde ettiği gelirin toplam ihracat içindeki miktarının da eskisi gibi büyük olmadığını da hatırlamak gerekir. Buna 130 milyar dolar üstündeki altın rezervlerini de kattığınızda Rusya, Avrupa’ya hiç gaz ihraç etmese bile finansal anlamda bunun altından kalkabilir.”
SWİFT işin içine girerse dengeler değişir
Karbuz her ne kadar mevcut durumda Rusya’nın avantajlı olduğunu düşünse de önemli bir ayrıntıdan daha bahsediyor ve “Ancak, uluslararası ödemeler sistemi olan SWIFT’e Rusya’nın erişimi engellenirse durum farklı bir hale gelir. Bu pek ihtimal dahilinde değil çünkü o zaman Rusya’nın petrol, gaz ve kömür satışlarının çoğunun sekteye uğraması söz konusu olur ki bu da küresel enerji krizine kapı açmak anlamına gelebilir. O zaman da fiyatları kimse tutamaz.” değerlendirmesinde bulunuyor
Ortada trajikomik bir durum olduğuna dikkat çeken Karbuz’a göre, 2009 yılında Rusya-Ukrayna krizi ve Kırım’ın ilhakından sonra Kremlin yönetimi Avrupa’ya ve fosil yakıt ihracatına olan bağımlılığını azaltma yolunda çaba gösterdi. Ancak aynı süreçte Avrupa ise Rusya’dan ithalata daha bağımlı hale geldi. “Bu oldukça trajikomik” diyor Karbuz.
Kuzey Akım’dan gelen gaz kötü de Ukrayna’dan gelen gaz iyi mi?
Yakın bir geçmişe kadar Avrupa’nın enerji politikaları konuşulduğunda üzerinde en çok konuşulan proje hiç şüphesiz Kuzey Akım 2 oluyordu. Ancak krizin ardından Almanya bir açıklama yaptı ve Kuzey Akım 2’nin milyarlarca dolarlık yatırıma rağmen iptal edildiğini duyurdu.
Bu noktada iki temel sorumuz oluyor Karbuz’a… Söz konusu projenin iptali Rusya ile Avrupa arasındaki dengeyi nasıl etkiler ve bu süreçte Türkiye’nin temel rolü ne olur?
“Avrupa enerji sektöründe yaşanan bir diğer trajikomedi de aslında Rusya’dan gelen gaza değil hangi yoldan geldiğine karşıt bir tavır takınılmasıdır.” cümlesiyle yanıtına başlıyor Karbuz ve devam ediyor:
“Yani gaz Kuzey Akım 2’den gelirse hayır ama Ukrayna üzerinden gelirse evet… LNG olarak gelirse de evet… Olay tamamen jeopolitik çekişme olsa da AB’nin Ukrayna’yı transit geliri kaybından dolayı finansal anlamda sübvanse etme zorunluluğunda hissetmesini de göz ardı etmemek gerekir.
‘Arz çeşitliğini arttıralım’ sloganı Avrupa’da 30 yıldır konuşuluyor. Ancak Avrupa bu konuda çok fazla yol kat edemedi. Güney Gaz Koridoru bir başarıydı ancak yıllık 31 milyar metreküp hayalleri 10 milyar metreküple sınırlı kaldı. Bu miktar belki biraz daha arttırılabilir ileride.”
Burada şüphesiz Türkiye’nin önemi göz ardı edilemez. Trans-Hazar projesinin gerçekleşmesiyle Türkmen gazının Avrupa’ya akışı veya Kuzey Irak gazının Avrupa’ya akışı Türkiye ile işbirliği yapılmadan hayata geçirilecek projeler değil. Her hâlükârda uzun vadede Ankara ilaç olabilir.”
Katar ve ABD’den gelecek LNG Avrupa’yı kurtarmaz
Sohbet Karbuz ile son olarak LNG meselesine değiniyoruz… LNG gerçekten de sihirli bir değnek mi yoksa etkileri sınırlı olabilecek bir dolgu mu?
Avrupa’nın kısa ve orta vadede güvendiği tek kaynağın LNG olduğuna değiniyor Karbuz ve yakın zaman önce kıtada rekor LNG ithalatı gerçekleştiğini hatırlatıyor. Amerika ve Katar’dan daha fazla LNG alınması meselesini anımsatıyoruz Karbuz’a ve şu yanıtı alıyoruz:
“Avrupa’nın geçen sene LNG ithalatında en fazla paya sahip olan üçüncü ülkenin Rusya olduğu yine göz ardı ediliyor. Amerikan LNG’si parayı en fazla kim verirse oraya gider. Avrupa’daki fiyatlar Asya’daki fiyatlardan daha yüksek olduğu için bir ayı aşkın süredir Avrupa’ya LNG girişinde tarihi rekorlar gördük. Katar LNG’si biraz daha karmaşık… Çünkü Katar’ın LNG anlaşmalarının büyük çoğunluğu uzun vadeli ve nihai teslim noktası Asya’daki alıcılarla belirlenmiş durumda.
Bazı tahminlere göre Katar’ın toplam LNG ihracatının ancak yüzde 10 civarında bir kısmı Avrupa’ya ek olarak gönderilebilir. Kısacası ne Katar ne de Amerikan LNG’si Rus gazına alternatif olabilir…
Bunu başka kaynaklarla desteklemek gerekir. Avrupa’nın geleneksel tedarikçilerinden olan Norveç belki bir süreliğine boru gazı ihracatını arttırabilir. Benzer şekilde Cezayir de. Bu iki kaynaktan toplamda yaratılacak ek kaynak herhalde 10-15 milyar metreküp olur. Kısacası sadece dış tedarikle Rusya’dan muhtemel gaz kesintisini telafi etmek olanaksız. Avrupa iç piyasasında ek önlemler gerekir. Yani Gröningen sahasından üretimi arttırmak gibi.
Kaldı ki bu da yetersiz olacaktır… O zaman gaz talebini yönetebilecek ek çarelere başvurmak gerekir. Nükleer santrallerin kullanım oranını artırmak, her ne kadar sınırlı sayıda olsa da gaz santrallerinde alternatif yakıt kullanımına geçmek ve talebi düşürmek akla ilk gelenler. AB’deki politikacılar ve birçok uzmanın savunduğu gibi rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımların artırılması yönündeki çözüm önerileri bence kısa ve orta vadede çözüm olmaktan çok ama çok uzak.”