Hiçbir taşın altını boş bırakmayan Erdoğan!
Ve beklenen günler yaklaştı… Devran yavaş yavaş dönerken artık “yeni bir devrin” kapısına geldik. Elimiz kapı kolunda, çevirsek açılacak; bir miktar daha vakit var.
Türkiye her taşın altından çıkmıyor ama hiçbir taşın altını da boş bırakmıyor. Alınacak yollar, aşılacak nice engeller, varılacak hedefler var elbet; umudu ve enerjiyi kaybetmediğimiz müddetçe alınır, aşılır, varılır.
Son 2 ayda Batı bloğundan oluşan NATO Zirvesi, Rusya ve Ukrayna ile art arda ve ayrı ayrı görüşme, Avrupa’nın merkezinde en önemli mevziler olan Balkanlar’ı tek tek ziyaret, Doğu Bloğundan oluşan Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi ve şimdi ABD New York’ta Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu…!
Tüm bu saydıklarımı son 2 ayda yapabilen dünyadaki tek lider Recep Tayyip Erdoğan!
O sebeple Fransa medyası kendi siyasetçilerine çok kızgın; “Neden Macron değil de hep Erdoğan yapıyor, eskiden biz yapardık” diyorlar. Fransızların sözleri bizim yegâne referansımız değil ama oradaki durumu da bilmek elzemdir.
Son 20 yılda Türkiye çok değişti. Asla bir “eksen kayması” yaşanmadı, ancak yaşanan konjonktürel değişimler “Türkiye ekseni” çerçevesinde kırılan “içerideki ve dışarıdaki” vesayet zincirlerinin büyüklüğüne göre değişti.
Artık “ebedi müttefiklik” yahut “gölgesinde yürünülen ortaklıklar” yok; dünya değişti! Dünya değişirken Türkiye yerinde sayamazdı ve saymadı!
Birileri “sürdürülebilir düşman” olmak zorunda değil! Batılı devlet başkanları dün söyledikleri bir sözü “şartların değişmesi” üzerine revize edince halklar nezdinde şaşkınlığa sebep olmuyor.
“Düşmanlık” ve “dostluk” stratejileri de değişti. Sanayi Devrimi sonrası oluşan dünya artık yok; dijital kuşatmalar var. Pazarlar, sömürgeler tüm hızıyla sürüyor ancak bu kez hedef sadece Afrika, Güney Amerika vs. değil; bizzat sömürgeden yararlananlar da çemberin içine girdi. Hiçbir millet “güvencede” değilken Türkiye daima “tek strateji, hep düşman, daimi müttefik” denklemine mahkûm kalırsa cendereye giren millet olur.
Başkan Erdoğan bu süreci çok iyi okuyor. Yeni yüzyılda Türkiye’de yaşayan insanlar hiç kimsenin tahakkümü altına girmeyecekse bunun yegane yolu “küresel ve bölgesel alanın değişen şartları etrafında yenilenen dış politika, işbirliği, rekabet” olmak durumundadır.
Bu sebeple Birleşik Arap Emirlikleri düne kadar tartıştığımız ancak bugün yeni köprüler kurduğumuz bir ülke oldu. Suudi Arabistan, Mısır, İsrail ve bunların karşısında Türkiye’nin aldığı tutum “ikiyüzlü” siyaset değil “rekabetçi ve şartları okuyan” siyasettir.
“Dün kötüydünüz, bugün neden birdenbire dost oldunuz” sorusunun cevabını karşı tarafa da sormak lazım! Hiçbir ülke tamamen bir diğerinden kopuk değil; mesela Suriye’den bahsediyorsanız dolaylı olarak Rusya ve İran’dan da adlarını anmasanız bile bahsediyorsunuzdur. Hatta onların Suriye halkının geleceğindeki söz hakkı mevcut durumda Suriye’yi yönetenlerden fazladır.
Başkan Erdoğan’ın diğer devlet başkanlarından farkı her ahval ve şerait karşısında “mazlumları” gözetmesidir!
Geçen Perşembe günü çıktığımız Özbekistan yolundan sonra Semerkant’tan başlayan ve 13 saatten fazla süren bir uçuşla Amerika’nın New York şehrine geldik.
Sizce Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda en çok “kimin konuşması” merak ediliyor? Çoğu devlet başkanı ezberler üzerinden “eşitlik, adalet, özgürlük” literatürü parçalarken kalıplara karşı en güçlü konuşmayı yine Başkan Erdoğan yapıyor. Bu sebeple ne söyleyeceği mütemadiyen merak konusu oluyor.
Türkiye daima yenilenen dış politikası ile çağı yakalamış vaziyette ve bunda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun payı büyük! Yeri geliyor Ukrayna Lviv’de Potocki Sarayı’nın duvarının üstüne oturup Dmitro Kuleba ile sohbet ediyor, yeri geliyor en çetin bürokratlarla dünyanın nabzını tutuyor.
Milli Savunma’da yeni konsept üreten Bakan Hulusi Akar’ın tecrübesi ve ufkunun enginliği ile sınır ötesinde kimlerin titrediğini görüyoruz. Bakan Akar’ın öncülüğünü yaptığı “ilgi ve etki alanları” konsepti ileride çok daha iyi ve net anlaşılacaktır.
Türkiye artık “merkez ülke” olmak zorunda, tarih ve talih bunu gerektiriyor! Başkan Erdoğan ve ekibinin “tek hedefi” yok; çok merkezden gelen verilerle oluşturulan bir “Türkiye ekseni” var.
Başkan Erdoğan’ın 20 yılda yaptıkları sadece “reform, yatırım, ilerleme” değildi. Eğer sağlam basmaya devam edilirse Türkiye’nin 300 yıllık tarihi planlanmış olacak. Birilerinin “niye ve ne ile” mücadele ettiğini iyi anlayın ve bu hususlar sakın gözünüzden kaçmasın!
Amerika’da BM’nin 77. Genel Kurulunu takip etmeye devam ediyoruz. Ülkemiz için hayırlı ve bereketli olması duasıyla…!