Hiçbir zaman yalnız kalmadık
“İman varsa imkan vardır.”
İman varsa yalnız değilsinizdir.
Eğer inanmışsanız arkanıza dönüp bakmazsınız, “kim var” diye.
“İnanıyorsanız üstünsünüz” vaadine iman etmek, dünyadaki tüm oyunları bozan ana mihenk taşıdır çünkü.
Melekler görünmez yoldaşınızdır. Kaybetmek diye bir şey olmaz lügatınızda.
Ya nefesi teslim eder şehit olursunuz, ya da Hakkı haykırmanın tarif edilmez hazzını yaşatırsınız kendinize. İlki nasip işi, ikinci ise irade meselesi.
İman işte böyle alt üst eder tüm hesapları.
Rasyonel dünyanın artılı-eksili işlem haritası çöp olur.
Çünkü risk haritası çıkarırken pozitivist birileri, kalbinde iman taşıyan potansiyel bir Türk vatandaşının neler yapabileceğini, reflekslerini kestiremezler.
İnanmış, hayatını adamış, kafasında kefenini giyerek siyaset yapmış bir Cumhurbaşkanı’nı çözümleyemezler. Böyle bir profilin bir darbe gecesi neler yapabileceği büyük sürprizdir.
Bu profil kaçar mı? İmanı yüreğinde taşıyan vatandaş susar mı?
“Vatan sevgisi imandandır” düsturunu iki yaşındaki oğluna belleten millet ne yapmaz ki?
Ve olan oldu. Tüm dünya gördü. Amerika sustu.
Darbe girişimi, tarihin çöplüğüne gitti. Çanakkale yeniden hayat buldu. Çanakkale’nin ruhu ölmezdi ki… Her an bizi kuşatmaya hazır bir halet-i ruhiyedir o.
15 Temmuz’un ortak paydası imandır, hiç şüpheniz olmasın.
O gece; sınıflardan, cinsiyetten, yaş-nesil ayrımından münezzeh bir şekilde kalbinde en ufak bir iman kırıntısı taşıyan ve vatan sevgisiyle yanıp tutuşan herkes ama herkes “bayrağım” dedi. Minarelerden yükselen selalar, Anadolu’nun “sürprizli” sakinlerinde “saklı kodları” harekete geçirdi.
Üniversitedeki hocamız,
Reklamcı abimiz,
İşçimiz,
Memurumuz,
Lisedeki talebemiz,
Milyoner iş adamımız,
İşsiz delikanlımız,
Kadınımız,
Erkeğimiz,
Yaşlı amcamız,
Genç mühendisimiz,
Doktor kardeşimiz,
Öğretmen ablamız,
Tekkedeki dervişimiz,
Kafedeki gençlerimiz,
Suriyeli dostumuz,
Baba, oğul, torun, amca, teyze, ve ninelerimiz…
Şehir-kasaba ayırt etmeksizin ülkemin her yerinden hemşehrimiz…
Hep birlikte oradaydık.
Aramızdan iki yüz elli bir kahraman seçildi cennete.
Gazilerimiz ise bir şeref destanının canlı göstergeleri oldu.
Makam-ı âlî olsun dediklerimizden Şehit Prof. İlhan Varank’ı hatırladım. Darbeci alçak FETÖ’cülere karşı vatanını savundu. İstanbul büyükşehir Belediyesi’nin önünde şehit düştü.
Mücadelenin verildiği simge yerlerden biriydi Saraçhane.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sene 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde İstanbul Saraçhane Meydanı’nda millete seslenecek. Merhum Şehit Varank gibi diğer şehitler de sesimizi duyacaklar mı? Onu bilmem ama ruhlarına hediye edeceğimiz Fatihaların kabir dünyalarına ulaşacağı kesin. Cennet bahçelerinden bir bahçe olsun köşeleri… Ahirette buluşmak nasip olsun tüm şehitlerimizle. Çanakkale’deki Seyit Onbaşı, Gaziantep’teki Şahinbey, Fatih Sultan Mehmed Han’dan Abdülhamid Han’a Liva-ül Hamd sancağı altında buluşmak ne güzel olur. Olur mu, olur.
Hayaller, gerçekleşmek için var.