Hulusi Akar’la buluşmamızdan notlar
Geçtiğimiz Salı öğleden önce Kara Havacılık Komutanlığı’nda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’la bir mülakat gerçekleştirdik. Çarşamba günü de Yeni Akit’te okudunuz. Haberden sonra çok soru geldi, merak edilen hususlar vardı. Birkaç gazeteci arkadaşımızla oradaydık. Tabii bizler Ankara gazetecisi olunca “Kulis bilgileri” beklentileri yüksek oluyor. Ancak gazetecilik her şeyi boca edip anlatmak değildir; hakiki bilgilerle haberi doğru verip toplumu doğru aydınlatmaktır.
“BEKLENEN ORDU”
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar “Bakan” sıfatına tam olarak uyan bir profil çiziyor. “Asker-sivil” bütünleşmesinin ve “TSK-Millet” gerçekliğinin güzel bir modelini oluşturdu. Mülâkat öncesinde hazırlanan “üs bölgesi” örneğini gezdik. Askerlerle diyalogları hem disiplin hem sevgi çerçevesinde! Soru sorduğu askerler öyle heyecanlanıyorlar ki birkaç saniye bekleyip, kelimeleri seçip cevap veriyorlar. Görseniz güzel bir atmosfer ve ne güzel askerlerimiz var. Sayın Akar hazırlanan ekmekleri kendi elleriyle bize ikram etti. Mehmetçik ruhu bu işte! Er’inden General’ine “beklenen ordu” bu! Bir ara Sayın Akar, “İsraf etmemeye azami özen gösteriyoruz” deyince ben de “Sayın Bakanım yiyiniz, içiniz, masraf etmeyiniz” dedim. “Evet o söz Kayseri’de geçerli” diye ufaktan bir hemşehrilik latifesi yapmayı da ihmal etmedi.
“GİZLİ AJANDA YOK”
Hulusi Akar lafı eğip bükmeyen, gizli ajandası olmayan, net bir Komutan ve net bir Bakan! Gergin konuları yaptığı latifelerle maksat hâsıl olacak şekilde anlatıyor. S-400’ler konusu öyle şeffaf ki arka planda ek bir bilgi ihtiyacı bile yok, her şey ortada! Bakan Akar; “Gizli ajandamız yok” diyerek Türkiye’nin milli güvenlik menfaatlerine vurgu yapıyor.
“TÜRKİYE’NİN ETKİ ALANI”
“Kimsenin topraklarında gözümüz yok” sözünü bilirsiniz. Ancak Hulusi Akar Türkiye’nin bir “ilgi ve etki alanına” sahip olduğunu Azerbaycan’dan Kıbrıs’a, Yunanistan’dan Libya’ya, Suriye’den Rusya’ya, Ukrayna’dan ABD’ye kadar çizdiği çerçeveyle gösteriyor. Bütün buralar Türkiye’nin “ilgi” alanı ve tamamında varız.
“KAYBOLAN NEŞE”
Askerlerle diyaloglarında neşeliyken 104 Emekli Amiral Bildirisi’ni sorduğumuzda tüm neşesi kayboluyor. Bu bildiri gördüğüm kadarıyla Sayın Akar’da sadece “hukuki boyutlarıyla” değil “mesleksel boyutta” da tam bir hayal kırıklığına sebep olmuş. “Nasıl yaparlar?” diye iç geçirir bir vaziyetteydi ve duruşu yine gayet netti; “Bedelini ödeyecekler” diyordu.
“BEDEL”
Bu bildirinin bir bedeli var ve bu bedeli topluma ödeteceklerdi; ancak ters tepti ve ortada bir hesap var. Sayın Akar, “TSK içinde uzantılarıyla” ilgili savcılığın gereğini yapacağına inanıyor. Anladığım kadarıyla “muvazzaflar arasında” bu bildiriden haberi olanlar var ancak öyle büyük bir grup değiller.
“SARIKLI AMİRAL”
Bana sorarsanız “kim olursa olsun” sarık takmasında sakınca yok. Ancak bu durumu toplum olarak bir türlü normalleştiremedik. Kıyafetler üzerinden devam eden bir algı var. Sayın Akar bu algının farkında olduğu için TSK’ya buradan bir yüklenme olmasını istemiyor diye anladım. Emekli Amiraller yazdıkları bildiriye bu mevzuyu da ekleyince algı yönetimi aldı yürüdü. Bu mevzu gördüğüm kadarıyla “TSK içindeki disiplin” olarak görülüyor. Bugün ordumuzda askerler İslami ibadetlerini rahatça yapıyor. Mescidler açık, sıkıntı yok. Doğal olan da bu! Artık kıymetli subaylarımız sadece cenaze namazlarında değil vakit namazlarında da camilere gelebiliyorlar. Algıların çoğu yıkıldı ama her algı yıkılamadı. Sarıklı amiral diye adlandırılan mevzu iç prosedürle bir neticeye varacak gibi duruyor. Keşke bu konuda da normalleşebilseydik.
“MONTRÖ SÖZLEŞMESİ”
Hulusi Akar’la Montrö mevzusunu direkt konuşmadık, çünkü ana konumuz “milli savunma” ve emekli amirallerdi. Ancak kendisine Boğazlar’dan yılda 43 bin geminin geçtiğini hatırlatarak bunun bir milli güvenlik sorunu olup olmadığını sordum. Verdiği cevabı tekrar aynen yazıyorum, lütfen tane tane dikkatle okuyun: “Sorumlu bakanlıklarımız, onların altındaki genel müdürlükler, Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetlerimiz sorumluluk ve ilgi sahamıza giren bu ve bunun gibi konuları çalışıyor. Bunu üniversitelerimizle beraber çalışıyoruz. Sivil asker ayrımı olmaksızın temel değerlerimizle herkes 780 bin kilometrekare vatan toprağı, semalarımız, denizlerimiz, 84 milyon vatandaşımız için hep beraber çalışacağız. Hakkımızı, menfaatimizi koruyacağız.”