Hürriyetin ve birliğin arkasında durmazsak hep birlikte kaybederiz
Küresel efendilere boyun eğmiyoruz artık. Geçmişe bakıp hayıflanmayı bıraktığımız ve geçmişteki bütün karanlıkların sebebi, bugünün bütün acılarının kaynağı olan yerleşik düzene kafa tuttuğumuz bereketli bir döneme girdik. Zamanın ruhu bize fırsat verir gibi üzerinde durduğumuz büyük hikâyeyi, aidiyetimizi ve geleceğimizi işaret ediyor.
Bizimle ilgili son umutları kaldı, yeniden kelepçe vurmak, yeniden ayağımıza zincir takıp istikamet vermek için ellerinde son kozları kaldı; birliğimizin bozulması.
“Parça parçayız biz, aramıza girip her parçamızı bir yere çekebilirsiniz” dersek hevesle ve zevkle aramıza yerleşip bizi yeniden geri götürebilirler. Bir arada kalırsak, onların adil rekabete zorlayabiliriz. Kendi zenginliğimizi kaptırmak yerine aramızda bölüşüp kalkınabiliriz.
Türkiye artık sandığa gittiğinde devleti yönetmek için, devlet olmak için gidiyor. Halk kime oy verirse onunla birlikte devletini kendi yönetiyor. Bu hürriyetin ilk adımıdır. Bu gerçek hürriyetin tecellisidir. Şimdi ya yine memleketi kulislere, gizli toplantılara, grupların, hiziplerin hesaplarına teslim edeceğiz ya da “küresel güç” diye tepemizde dolaşan eskinin efendilerine “gel bakalım sen benim göz hizama” diyerek hadlerini bildireceğiz.
48 gün sonra sadece Türkiye’nin değil bölgemizin de tarihi yazılacak. Sadece bir kaç yıl sonra dünyanın başka milletleri, “15 Temmuz’da bir araya gelip işgale direnen kahraman Türkiye 24 Haziran 2018 de hep birlikte sandığa giderek bilinen bütün siyasi tuzakların hepsini bozguna uğrattılar. Elleriyle devleti yeniden kurdular ve bugün dünyanın 10. Büyük ülkesi oldular” diye bahsedecekler bizden.
Sadece 48 gün sonra dünyayı yönettiğini zanneden küresel güç bozuntularına aslında kimin güçlü olduğunu, onlara boyun eğmediğimizi ve kendi kararımızı kendimizin verdiğini kanıtlayacağız. Yoksa hürriyet ve birliğin arkasında durmazsak, kapımızın hemen arkasında boynumuza tasma takmak için bekleyenlere karşı hep birlikte kaybedeceğiz.
