İçimizdeki İrlandalılar, İrlanda’dan insanlık dersi almalı

Okuduğunuz Yazı
İçimizdeki İrlandalılar, İrlanda’dan insanlık dersi almalı

İçerik

Türkiye sosyalist hareketini 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası itibarıyla ele almak gerek.

Öncesinde sosyalist hareketin demokrasi kültürü yoktu, şiddet eğilimliydi ama dürüsttü, namusluydu, emekten yanaydı, antiemperyalistti, sapına kadar vatanseverdi.

Sol hareketler ve partiler,12 Eylül 1980 darbesinden sonra iğdiş edildi. Kökünden budandı adeta. Geriye kalanların oluşturduğu yeni sosyalist partiler ve sol yapılanmalar ise CHP’den yayılan sol soytarılığa teslim oldu. Simbiyotik bir yaşam formuyla CHP’nin içinden büyüyüp semireyim derken kendi soytarılaştı.

Ülkemizin çıkarlarına ters ve ABD emperyalizmi tarafından kodlanan Batı ile uyumlu bir performans sergilemekte sakınca görmediler. Bunu da Batı’nın “hukuk ve demokrasi” yalanıyla perdelediler. “Kürt hareketi” diye idealize ettikleri, ABD tarafından silahlandırılan ve Türkiye’nin enerjisini tüketme amacıyla motive edilen PKK’nın gerçek yüzünü görmekten kaçındılar. Şiddetle enfekte olmuş yarı felçli aydın prototipine dönüştüler. Muhalif oldukları hükümete karşı ABD’nin ve onun ülkemizdeki uzantıları partilerle (CHP, İyi Parti vb.) iş birliği yapmaktan utanmadılar.

Geçmişte onların hakiki kimliğini teşhir eden ve turnusol kâğıdı işlevi görecek pek çok olay yaşandı. Şimdi aynını GAZZE ile tecrübe ediyoruz.

Biz onlara yakın dönemde İÇİMİZDEKİ İRLANDALILAR demeye başladık.

İlk kez eski Milli Takım Teknik Direktörü Mustafa Denizli’nin İrlanda ile yapılan maç sonrası söylediği, “İrlanda’yı yendik ama önemli olan içimizdeki İrlandalıları yenmek” lafıyla Türkiye’nin siyasi literatürüne kazandırılan bir terim oldu İçimizdeki İrlandalılar. O kadar benimsendi ki adeta atasözüne dönüştü. Halk arasında, toplumda huzursuzluk çıkaran, sağ gösterirken sol vurmaya çalışan, insanların yüzüne gülerken arkasından sinsice iş çeviren insanlara deniyor artık. Aslında “Tehlikenin dışarıdan beklenirken içerden gelmesi” diye tanımlamak daha doğru.

Tabii bu tanımın böyle bir arka planla dilimize yerleşmesi İrlandalılara büyük haksızlık oldu.

Ulyesse ile modern edebiyatın kurucuları arasında başı çeken, sanırım pek çok kişinin okuduğu Dublinliler adlı romanın yazarı James Joyce, mizahıyla bir döneme damgasını vurmuş oyun yazarı Bernard Show, “Godot’yu Beklerken” adlı eseri dünya edebiyatına kazandıran, modern edebiyatın önde gelen kurucularından Samuel Beckett, U2, Enya, 68 kuşağının efsanevi futbolcusu George Best’i yetiştiren bu bereketli toprakların üzerinde yaşayan İrlandalıların bir özelliği daha var:

Geçen yüzyılın başından itibaren, topraklarını işgal eden, bugün İsrail Siyonist faşizminin yaptığı gibi onları açlığa mahkûm eden İngiliz emperyalizmine karşı verdikleri bağımsızlık mücadelesi.

Acılarla dolu, on binlerce insanının açlıktan öldürüldüğü bu bağımsızlık mücadelesini yürüten ve daha sonra da aynı adla partileşen hareketin adı SİNN FEİN’di. Sonunda özgürlüklerine kavuştular ama ülkenin kuzeydeki bir parçası İngiltere işgali altında kaldı. Katolik olan İrlandalılar, Protestan olanlardan daha azdı kuzeyde. İngiltere bunu bahane ederek orayı işgal altında tutmayı sürdürdü.  Sinn Fein’in içinden merkez sağ ve solda birkaç parti çıktı. Ama o devam etti. Kuzey İrlanda’da İngiltere’ye karşı bağımsızlık mücadelesini sürdüren İrlanda Kurtuluş Ordusu’nu (İRA) destekledi. Çok kan döküldü Kuzey İrlanda’da, çok acılar çekildi.

Bugün Sinn Fein İrlanda’da bir milletvekili farkla muhalefette. Son 2020 seçimlerinde en yüksek oyu alarak birinci parti oldu. Sinn Fein birinci parti olsa da parlamentoda merkez sağ Fianna Fail en çok sandalyeye sahip parti konumuna geldi.

Önceki gün SİNN FEİN’İN LİDERİ MARY LOU MCDONALD’ın halka seslenişini dinledim. Konuşmasının bir bölümünü, Türkiye’deki “İçimizdeki İrlandalılar”ın, el etek öpen hokkabazların, sosyalist geçinen, “Putin’e Sovyetler Birliği’ne son verdiği için kırgınım” diyen yarı cahil “sosyalist parti” liderlerinin, ABD ve Batı’nın Rusya’ya karşı öne sürdüğü Proxy savaşçısı Ukrayna’yı destekleyen dangalakların dikkatine sunuyorum:

“Şu an dünya liderleri için uluslararası hukukun hesaplaşma anı. İnsan hakları, demokrasi, hukuk ve barışa karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri için bir test. Şunu soruyoruz, uluslararası hukukun korunması nerede? Gazze’de öldürülen her çocuk için, öldürülen çocuğunun soğuk bedenini tutan her Gazzeli anne için hükümet ‘İsrail’in cezasız kalarak yaptığı bu zulme devam etmesine daha fazla izin verilemez’ diyor. Buna katılıyorum.  Ve İsrail yaptıklarının sonuçlarına katlanmak zorundadır. İşte tam da bu yüzden İrlanda hükümeti öncü olmalı ve İsrail’i uluslararası ceza mahkemesine götürmeli ve İsrail’deki büyükelçisini geri çağırmalıdır.

İsveç’teki sosyalistleri gördünüz mü?

Trampetler çalarak ve “Leve Palestine, Krossa Siyonizme” diyerek haykırmakta on binlercesi.

Fransa’dakiler, Almanya ve İngiltere’dekiler, ABD’dekiler; hepsi meydanlarda. Bir insanlık dersi veriyorlar.

Bizdeki İrlandalılar kayıp.

CHP’yi boş verin. Hakikaten söz ziyanı onlar için kelime etmek.

940 bin oy alan TİP nerede?

63 bin oy alan TKP, 78 bin oy alan Sol Parti! İyi uykular. Ama uyumadığınızı, uyur gibi yaptığınızı biliyoruz, bu yüzden sizi uyandırmak zor.

Ya 4 milyon 800 bin oy alan YEŞİL SOL PARTİ?

Avrupa’da yuvalanan PKK’ya zarar gelir diye ödünüz patlıyor değil mi?

ABD, YPG’ye silah vermez, desteğini çeker diye korkuyorsunuz tabii.

Ruhlarını satmış, vatanlarını satmaya hazır çakma solcular.

Meydanlar burada siz neredesiniz?

En başta ne demiştim 12 Eylül 1980 öncesi sosyalist hareket için?

“Öncesinde sosyalist hareketin demokrasi kültürü yoktu, şiddet eğilimliydi ama dürüsttü, namusluydu, emekten yanaydı, antiemperyalistti, sapına kadar vatanseverdi.”

Şimdiki tanımımı merak ediyor musunuz?

Cümlelerimi tersten kurgulayın ve ona bir de “şeref” kavramını ekleyin.

Gazze’de bugün muazzam bir mücadele veriliyor Gazzeliler tarafından.

BU BİR MİLAT.

Belki yenilecekler ama hiç mühim değil.

Emperyalizm ve onun köpeği İsrail çoktan yenildi.

Bu yazıyı madem İrlandalılardan açtık öyle bitirelim. İrlanda’nın efsane yazarı Samuel Beckett’in o ünlü sözüyle:

“Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil.”

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Fuat UĞUR