İddianameden önce ve sonra CHP’de değişim
Türkiye’nin ana muhalefet partisi yol ayrımında…
Kurultay Davası neticelendi.
Ekrem İmamoğlu davasında “iddianame” yayınlandı ve dava süreci konuşuldukça toplumun zihni netleşmeye başladı.
Bu iddianameye “boş” demek İmamoğlu’nu “suçsuz” yapmayacağı gibi “dolu” demek de peşinen suçlu yapmaz.
İddianamenin belgeleriyle ve şahitleriyle birlikte “dolu” olduğu ortada!
CHP yönetimine düşen ise hukuk içinde kalarak bu iddiaları şayet yapabiliyorsa çürütmektir.
İddianamede 76 tanık var; bunların 15’i kamuoyu tabiriyle “gizli tanık” iken kalan 61 kişi ismiyle, cismiyle açık tanıktır.
Yani dava “gizli tanıklar” üzerine kurulu değildir.
“İtirafçılar” diye geçen isimlerin ortak özelliği; “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile iş yaptık. Alacağımız için yahut iş yapmak için rüşvet istediler, verdik” şeklindedir.
Savcılık; kişilerin bu beyanları doğrultusunda verdikleri tarihe bakarak HTS kayıtları, banka hareketleri gibi pek çok veriyi belge olarak iddianameye koymuş durumda.
Mevzu artık mahkemede.
CHP daha önce topyekün Ekrem İmamoğlu’nun arkasında iken iddianame sonrası özellikle seçmen tabanı ve genel merkezden bazı isimler hareketlenmeye başladı.
Seçmenlerin tamamı olmasa da önemli bir kısmı giderek “Mahkeme kararını” sükunetle beklemenin daha sağlıklı olacağını düşünmeye başladı.
CHP yönetimi buna mukabil yeni bir yol haritası belirledi ki henüz tüm detaylar netleşmedi.
Bu yol haritasını uygulayacaklar mı?
Bekleyip göreceğiz.
Yeni yol haritasında muhalefetin mahkeme koridorları üzerinden değil Türkiye’nin meseleleri üzerinden hareket ederek CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i “cumhurbaşkanı adayı” olarak hazırlama düşüncesi var.
Mansur Yavaş ne olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu tüm iddiasından vaz mı geçti? Sırtındaki “hançerlerle” yaşamaya devam eder mi?
Bunların hepsi “seçim sath-ı mailinde” konuşulur; fakat birileri “kulis kazanlarını” daha erken kaynatabilir.
CHP içi mücadelenin kısa vadede başlayacağını öngörüyorum. Umarım “centilmence” geçer.
Türkiye siyaseti 2023 denkleminden çok farklı olacak.
6’lı masa başarısızlığı, Akşener’in dönme ihtimali, Müsavat Dervişoğlu’nun henüz kendini ispatlayamamış ve İyi Parti’ye ivme katamamış olması, DEM Parti’nin alacağı siyasi pozisyon, CHP’de adaylık yarışının centilmenlik dışına çıkma ihtimali gibi pek çok unsur 2027 sonu yahut 2028 baharındaki seçimlere yön verecek.
Seçmenler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olmasını kesin olarak istiyorlar.
Özgür Özel de buna itiraz etmeyeceğinin sinyallerini verdi.
2028 ve sonrası, Allah kısmet ederse, Recep Tayyip Erdoğan için zirve olacak ve dünya liginde kronikleşmiş sorunlara neşter atılan bir “Kızılelma Dönemine” girildiğini göreceğiz.
Evet, ekonomi ve emeklilerin sorunları var; bunları özellikle Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dünya piyasalarını bilen tecrübesi ve uzun vadeli planlarıyla atlatacağız. İlk adım enflasyonun giderek azalması idi ve bu hedef her geçen ay gerçekleşiyor. Bakan Şimşek çok gerçekçi hareket ediyor ve verdiği sözlerin tamamını adım adım bir kararlılıkla gerçekleştiriyor.
Türkiye’nin sadece savunma sanayii değil pek çok alanda dünyaya damga vurma vakti geldi. Bunu ancak “inananlar” gerçekleştirebilir.
“İMAMOĞLU VE ERGENEKON DAVALARI”
Bu iki süreci birbirine benzetmek tarihi ve vahim bir hatadır.
Konuyu hiç uzatmadan, Ergenekon-Balyoz döneminde tutuklanan Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ’un 2016’da Atatürk Üniversitesi ve ADD’nin davetlisi olarak Erzurum’da söylediği sözleri hatırlatayım:
”Ergenekon ve Balyoz gibi davalar Türk devletine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik büyük bir komploydu. Şunu açık yüreklilikle itiraf etmeliyim ki, bu mücadeleyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan daha iyi ve daha başarılı başka kimse yapamazdı. Devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz eden ve bugün Türkiye’nin başına bela olan Paralel Yapı 2007’de harekete geçti ve 2011’de de ilk darbe girişiminde bulundu. 17-25 Aralık yargı darbe girişimi başarıya ulaşsaydı, çok geçmeden Türkiye’nin tıpkı İran gibi bir Humeyni’si olacaktı.”
SON SÖZ: Dünya öyle hızlı değişti ki nereye gideceğini kestirmek giderek zorlaşıyor. “İç cepheyi” güçlendiren devletlerin hakimiyet kuracakları bir dönem çoktan başladı.




