İdlib, El-Bab da Neymiş Tüm Mezopotamya’ya Bir Vali Yeter.

Okuduğunuz Yazı
İdlib, El-Bab da Neymiş Tüm Mezopotamya’ya Bir Vali Yeter.

İçerik

İdlib, El-Bab, Cerablus, Afrin, Zeytindalı derken toplum olarak ciddi ciddi Mezopotamya topraklarını öğrenmeye, hakkında fikir sahibi olmaya başladık.

 

Üstad Cemil Meriç; “Önce kaybolan hafızamızı yeniden inşa etmek zorundayız. Kimiz, neyiz, nasıl bir tarihin çocuklarıyız” der ve devam eder;

“Türkiye Osmanlının varisidir ve hiçbir devletin ve ulusun sahip olamayacağı bir tarihi mirasa sahiptir. Ancak Türkiye, babasından kendisine kalan mirası çarçur eden mirasyedi evlat gibi tarihi misyonunu tüketiyor. Tam bir tarihyedi edasıyla…”

Peki, adına “Avrupalı küstahın Ortadoğu dediği ama bizim dünyamızda Mezopotamya isimli” bu sancılı bölgede, Osmanlı’nın ve onun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin misyonu nedir? Bu soruyu ve bölgedeki yabancı etkisini anlayabilmek için yakın tarihi ve bölgede yaşanan trajik hadiseleri çok iyi bilmek gerekir. Papa 2. Urbanlar, Papaz Piyer Lermitler, Çar Deli Petrolar, Yahudi Teodor Herzler dün neyse, o bölgede ne yapmak için varsalar bugün de aynı işi yapmak için torunları bulunmaktadır,

“ Bölgenin toprak ve insanına sahip olmak ve dünyadaki tüm Müslümanların kökünü kazımak…”

İşin vahim olan tarafı ise, onlar öyle düşünürlerken biz senelerce bu fikrin aksini iddia etmedik ve onların ortaya attığı bu iddiayı destekler şekilde hareket ettik. 2002’li yıllara kadar bu durum böyle devam ederken yani Türkiye açısından edilgen bir pozisyon söz konusu iken Türkiye’deki iç refleks, devlete ve sermayeye rağmen bir tepki gösterdi. Maneviyatçı ve Osmanlı’nın mirasına sahip çıkacağını tüm dünyaya deklare eden, Türkiye’yi AB önünde eli bağlı bir şekilde beklemekten kurtarıp Mezopotamya ile Asya’nın patronu rolüne hazırlayan bir hükümete idare hakkını verdi. Nitekim Financial Times Gazetesi yazarı David Gardner o senelerde kaleme aldığı bir makalede,

“Türkiye’nin Kuzey Irak ve bölge yönetimleriyle petrol ve doğalgaz anlaşması yapma planlarını “Osmanlı sonrası pasif düzeninin sona ermesinin işareti” olarak değerlendirdiğini tüm dünyaya ifade etti.

Osmanlı Ortadoğu’da neler yapmıştı? O İlay-ı Kelimetullah aşkına çağlar kapayıp, çağlar açan cihangir insanların yaptıklarını tek tek anlatmaya imkan var mı? Yalnız şu kadarla ifade etmek gerekirse eğer, Onlar her şeyden önce adildiler. Kapitalist Avrupa gibi herhangi bir bölgeye askerle, topla, silahla, gözyaşlarına ve akıtılan kanlara rağmen girmezdi, sadece selam verip girerdi. Nitekim Bosna savaşında bir Boşnak Milletvekili bölgeyi denetlemeye gelen Türk heyetine;

“Sizi neden seviyoruz biliyor musunuz? Siz bu bölgeye onlar gibi silahla bizleri öldürmek için girmediniz, Selam verip soframıza oturdunuz ve kardeşliğimize talip oldunuz. Sizi bu yüzden seviyoruz” demişti.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu’daki varlığı, 16. yüzyılın başlarındaki Yavuz Sultan Selim’in bölge üzerinde sürdürdüğü “İslam Birliği” siyaseti ile başlamış, 20. yüzyılın başlarına kadar kesintisiz 400 sene devam etmiştir.

Osmanlı Devleti, Arabistan’ı 401 yıl, Suriye’yi 404 yıl, Irak’ı 386 yıl, Mısır’ı ise 365 yıl sadece birer vali ile idare etmeyi başarmıştır. Neydi Osmanlı’nın elde ettiği bu başarının sırrı? Nitekim asırlar boyu birer vali ile idare edilen bu sıkıntılı bölge bugün, kapitalist ve emperyalist Avrupa tarafından cetvelle bin parçaya bölünmüş, tarihi hiçbir dayanağı olmayan ve sonradan oluşturulan bir sürü yapay devletçiklerle doldurulmuştur. Bu sonradan oluşturulan devletçiklerle birlikte bölgede bulunan ve binlerce yıllık tarihe sahip olan, Mısır ve Suriye gibi devletlerin her birinin birer meclisleri, onlarca bakanları, komisyonları, başbakanları, cumhurbaşkanları bulunmaktadır. Fakat kan, gözyaşı, darbe, haksızlık, zulüm bölgeden eksik olmamaktadır. Bu yüzler ve hatta binlerle ifade edilen devlet adamları nasıl oluyor da, Osmanlı’nın bir tek vali ile bölgede tesis ettiği huzur ve güven ortamını sağlayamamaktadır.

Sözün özü; Devlet-i Âli Osman nasıl mı bir tek vali ile 400 sene bugün binlerce devlet adamının idare edemediği bu sancılı bölgeyi idare etti? Cevap çok basit;

“İnsana insan gibi davrandı. Bölgeye vahşi Avrupa’nın gittiği gibi askerle topla tüfekle değil, mimarla, mühendisle, hocayla, gitti. Askeri kışla yapmadı, han yaptı, köprü yaptı, hastane, medrese, cami, kervansaray, yol yaptı. Yaşlısına baktı, çocuğunu okuttu, bekârını evlendirdi, işsize iş, topraksıza toprak verdi. Yarın ruz-i mahşerde Allah hesap vereceğini bildiği için Müslim gayrimüslim ayrımı yapmaksızın herkese tıpkı gözümüzün ve gönlümüzün nuru, Allahın resulu’nun davrandığı gibi eşit davrandı ve sadece bu yüzden;

OSMANLI İMPARATORLUĞU BUGÜN KAN DERYASI OLAN ORTADOĞU COĞRAFYASINI MECLİSLER, PARLAMENTOLAR, BAKANLAR BAŞBAKANLAR, CUMHURBAŞKANLAR İLE DEĞİL SADECE BİR TEK VALİ İLE HUZUR İLE MUTLULUK İLE GÜZELLİK VE KARDEŞLİK İLE İDARE ETTİ.

Vesselâm. 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Ahmet ANAPALI