İlişkilerde kriz-kopuş bekleyenler hayal kırıklığına uğradı

Okuduğunuz Yazı
İlişkilerde kriz-kopuş bekleyenler hayal kırıklığına uğradı

İçerik

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında gerçekleşen zirvenin başarılı geçtiğini iki lidere muhalif olan ve ilişkileri koparmak isteyen kesimlerin gösterdiği sert tepkilerden de anlayabiliyoruz. Amerikan medyası, bu görüşmeden dolayı Trump’a ağır suçlamalar yöneltirken, içerideki muhalefet de görüşmenin başarısız geçtiği suçlamasıyla Erdoğan’a saldırdı.

New York Times, Washington Post ve CNN Televizyonu, Erdoğan ile yapılan görüşmede ABD’nin “hangi kazanımları” elde ettiğini gündeme getirerek Trump’a yüklenmiş. New York Times, başyazısında “Türk Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinden Amerika Birleşik Devletleri tam olarak ne elde etti” diye sorduktan sonra, “anlaşılan Erdoğan’ın bu ziyareti ‘iyiliğe karşı iyilik’ temelinde gerçekleşmedi. Erdoğan’la yapılacak Beyaz Saray görüşmesi, ABD ve dünya için açık ve somut dış politika kazanımları sağlamalıydı” demiş, hayıflanarak.

Tabii, aslında şu yönden haklılar; Amerikan tarafı bu tür görüşmelerde hep “kazançlı” taraf olarak görülür, Türkiye’nin payına düşen ise her zaman “ne kadar verdik” türü zayıflık içeren sorgulamalar olurdu. Erdoğan, bu alışıldık ilişki dengesini ve statükoyu bozduğu için Trump, Amerikan medyasının hücumlarından kurtulamıyor.

Bu durumu en iyi CNN Televizyonu’nun zirveyle ilgili analizindeki şu ifade ortaya koyuyor: “Hiçbir lider, Erdoğan kadar, Trump’tan istediğini elde edemedi.”

Türkiye’de de iki liderin görüşmesini karalamak isteyen “muhalif medya”nın tutumu Amerika’dakinden farklı değildi. Amerikan medyasının içerideki muadili sayılan, hatta doğrudan ABD medyasının Türkiye kolu olan FOX TV ana haber sunucusu Fatih Portakal’ın, zirve başlar başlamaz Erdoğan’ın senatörlerle buluşmasını “diplomatik rezalet” olarak nitelemesi ve Cumhurbaşkanı’nı ABD Başkanı karşısında “güç gösteremekle” itham etmesi açık bir manipülasyon hevesini yansıtıyordu. Erdoğan’ın senatörlerle buluşmasının ardından Lindsey Graham’ın, ABD Senatosu’nda yapılan sözde Ermeni Soykırımı tasarısının görüşülmesini bloke ettiğini duyurması ve “tarihi senatörler yazmamalı ve olduğundan farklı göstermemeli” sözleri, Portakal’ın gazetecilik değil, manipülatörlük yaptığını ortaya koymaya yetti.

Erdoğan ve Trump arasındaki görüşmenin, iki ülke arasında yaşanan kriz konularında kalıcı çözüm üretmediği muhakkak. Bu zirvede gündeme gelen pek çok konu başlığının önümüzdeki dönemde de tartışılmaya devam edeceği ortada. Ne S-400’ler meselesi, ne sözde “Ermeni soykırımı” şantajı, ne de diğer yaptırım tehditleri gündemden çıkmış değil. Bu konu başlıklarının her biri Türkiye’ye karşı şantaj ve tehdit dosyaları olarak zaman zaman gündeme gelecek, zaman zaman kaşınacaktır. Ancak tüm dünyayı karşısına alma pahasına -Fırat Kalkanı, Zeytindalı, Barış Pınarı harekatı ile- Türkiye’nin başardığı ve ABD’ye de kabul ettirdiği şu gerçeği Erdoğan’ın sağlam duruşunun getirdiği bir başarı örneği olarak görebiliriz: “Vatanımızı ve bağımsızlığımızı koruma konusunda baş veririz ama asla baş eğmeyiz.”

Dışarıdaki ve içerideki Türkiye karşıtı bütün lobileri çılgına çeviren işte bu somut başarıdır.

HİLAL KAPLAN-TRUMP DİYALOĞU

Erdoğan-Trump zirvesinin buradaki sosyal medyada yansıması da tabii ilginç oldu. Basın toplantısı sırasında Trump’a yönelttiği bir soru sebebiyle Sabah Gazetesi adına zirveyi takip eden Hilal Kaplan lince uğradı. Sosyal medyadaki linç kampanyasını görünce Hilal ne demiş de lince uğramış merak ettim gerçekten. Diyalog şöyle: “H.K.: Obama’nın kusurlu dış politikasını devraldınız. Bu kusurlardan birisi ABD’yi terörist gruplarla ortak ettirmekti. PKK ve Suriye’de YPG… Siz bunun ABD ilişkilerine verdiği hasarı düzeltmeye çalışıyorsunuz. Ancak siz aynı zamanda YPG’nin sözde liderini Beyaz Saray’a davet ettiniz. İsmi Mazlum Kobani. Bu kişi Türkiye’de en az 18 terörist saldırıdan sorumlu. Bu saldırılarda 184 askerin ve 48 sivilin ölümüne sebep oldu. Bugünkü toplantıdan sonra hâlâ onu Beyaz Saray’a çağırmayı düşünüyor musunuz? Ki böyle bir şey gücendirici ve onur kırıcı.”

Donald Trump: “Gazeteci olduğuna emin misin? Türkiye hükümeti için çalışıyor olmayasın?”

Bu diyalogdan sonra Hilal Kaplan’ın payına neden sosyal medya tarihinin en büyük linci düştü? Anlayan var mı? Ya da hâlâ anlayamadınız mı?

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
100%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Kurtuluş TAYİZ