İmamoğlu CHP’nin 12. katına yürürken Fatih Portakal Sözcü TV’den fitili ateşledi

Okuduğunuz Yazı
İmamoğlu CHP’nin 12. katına yürürken Fatih Portakal Sözcü TV’den fitili ateşledi

İçerik

Her şey gözümüzün önünde oluyor.

Kendisinin hiçbir partiyi desteklemediğini söyleyen (burada gülebilirsiniz) Sözcü TV Ana Haber Sunucusu Fatih Portakal seçimden sonra aradan iki gün geçmeden açık çağrıda bulundu:

“Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, hemen istifa edin lütfen!”

Aslında siyaseten doğru bir çağrı. Kılıçdaroğlu’nun da çok sık referans aldığı Batı demokrasilerinde yalnızca bir seçim kaybeden siyasi parti genel başkanları bile istifa ederler. Bu durumda 12. kez seçim kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu anlayışa göre 10 yıldır yazlıktaki villasında torun torba muhabbeti yapıyor olması gerekirdi.

Gel gelelim kazın ayağı öyle değil.

Fatih Portakal başka bir senaryo ve seçenek olmasaydı, dahası “yükselen ve desteklenen” bir “GÜÇ” arkasında durup ona start vermeseydi bu çağrıyı yapabilir miydi sizce? Tabii ki hayır.

Tüm umutlarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gitmesine bağlayan muhalif medya ise tam bir çöküntü içinde. İrili ufaklı televizyonların teker teker batma trendine gireceği belirtiliyor ve ellerinde finansör olarak kullanacakları artık tek bir enstrüman var; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu. Zaten öteden beri bir takım televizyon kanallarına ve internet sitelerine para akıttığını bildiğimiz Ekrem İmamoğlu’nun Sözcü TV için de tek çıkış yolu olduğu artık muhakkak. Sözcü’nün sahibi firari Burak Akbay’ın Türkiye’ye dönebilme ihtimali de suya düştü malum. Gazete satışları artık o kadar çok azaldı ki televizyonu reklam ya da satış gelirleriyle karşılayabilmesi tamamen imkânsız. Geriye kalıyor tek seçenek, o da Ekrem İmamoğlu.

Dolayısıyla İmamoğlu’nun üniversite ve ev arkadaşı Fatih Portakal bu çağrıyı yaparken tüm bu gelişmelerden azade bir motivasyonla hareket etmiş olabilir mi?

Ekrem İmamoğlu yaptığı konuşmalarda ve düzenlediği toplantılarda artık açık açık CHP genel merkezini işaret ediyor.

Yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklardır. Kendisinin Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yaptığı yurt içi gezilerde gittiği her şehirdeki CHP delegeleriyle buluştuğunu, toplantı yapıp yemek yediğini yazmıştım. Bunun sebebi açıktı. Kılıçdaroğlu’nun delegeler üzerindeki mutlak hâkimiyeti. Bunun en bilinen sebebi de CHP delegelerinin mezhebi yapısının CHP’ye oy veren kitlenin yüzde 80’inin mezhebini temsil etmemesi. Bu yüzden bir Sünni olan Ekrem İmamoğlu’nun onlara teminat vermesi ve güvenlerini kazanması gerekiyordu.

Anladığım kadarıyla İmamoğlu bu konuda epey mesafe aldı. CHP Genel Merkezi’nin 13. katında FOX iltisaklı Erdoğan Toprak var. Bir ara FETÖ ile suçlanan Rasim Bölücek’in ikamet ettiği gizemli 14. kat da eminim İmamoğlu’na destek veriyordur.

Ancak bu satırları yazdığım sırada Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’nin bir iddiası da önüme düştü. Selvi’ye göre İstinaf Mahkemesi yerel mahkemenin İmamoğlu hakkındaki 2 yıl 7 aylık hapis cezasıyla siyaset yasağını onayladı. İstinaf Mahkemesi’nin kararları kesindir ama Yargıtay’a götürebilme yolları da var malum. Bu da eklenirse Ekrem İmamoğlu’nun 6-7 ay gibi bir zamanı var ve bu süre içinde CHP Genel Başkanı olmayı başarması gerekiyor.

Halk TV ise şimdilik mesafeli duruyor ama edindiğim izlenimlere göre bu televizyonun militan unsurları şu sıcak günler geçtikten sonra teker teker tasfiye edilecekler. Halk TV daha ana akım bir kanal gibi çalışma kararını çoktan verdi. Yani birtakım meczuplar ve PKK’ya şapka çıkarttıran militan ekran yüzlerinin o ekranda boy göstermesi mümkün olamayacak.

Bunun da Ekrem İmamoğlu ile bağlantısı olduğunu düşünüyorum.

Kısaca önümüzdeki günler CHP açısından herkesi SICAK BİR YAZ bekliyor.

NUREDDİN NEBATİ’NİN HATASI

Kabine üyelerinin ve milletvekillerinin yeni yasama dönemi açılmadan evvel iletişim dilini öğrenme konusunda bir seminer almasında fayda var. Sevgili Fahrettin Altun biraz bu konuya vakit ayırsa çok iyi olur zannımca.

Kimi isimler konuşmalarıyla hakikaten canlı bomba gibi ortalıkta dolaşıyor.

Onlardan biri de bazen sempatik bulunsa da Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati.

İşin kötü yanı, üstlendiği bakanlık (devam edecek mi bilmiyoruz) sık sık konuşmasını gerektirmekte.

İki gündür muhalif medyada onun “Uçağa geç gelmesi ve yolcuları bekletmesi” iddiasıyla ilgili bir video dönüp duruyor. Videoyu izlediğimizde de yolcuların protestosuyla Nureddin Nebati’nin “Uçağa en son bakanlar biner, AK Parti kazandı seçimleri, artık hazmedin” şeklindeki sözleri duyuluyor.

Bu videoyu izlediğimde bekledim, başı sonu farklıdır diye. En azından Nureddin Nebati’nin kendisi de açıklama yapsın istedim ki yaptı.

Nebati olan bitenin kamuoyuna çarpıtılarak yansıtıldığını belirterek özetle şöyle diyor:

1- Öncelikle, uçağın kalkış saatinde yaşanan gecikmenin şahsımla hiçbir ilgisi yok. Rötar yaşanmasının tek sebebi, diğer yolcularla birlikte bana da bildirilmiş olduğu üzere hava muhalefeti.

2- Kaldı ki ben uçakta yerimi aldıktan sonra bazı diğer yolcular da bindiler.

3- Uçaktaki yerimi aldığım esnada, bir CHP milletvekilinin (CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi) provokatif yönlendirmesi sebebiyle, millet iradesini içine sindirememiş bir grubun sözlü sataşmasına maruz kaldım. Gecikmenin sebebi hava muhalefeti olmasına rağmen, sanki benden kaynaklanıyormuş gibi bir algı yaratmaya çalışarak olmadık suçlamalarda bulundular.

4- Ben de bunun üzerine, bu şahıslara yaşanan rötarın sebebini ve milletimizin demokratik tercihlerini artık kabullenmeleri gerektiğini açık ve net bir şekilde hatırlattım. Bu hatırlatmayı da sadece bu birkaç şahsa yönelik yaptım.

Sayın Nebati, tamam. Olan biteni anladık. Rötarın sebebinin siz olmadığını da ama sizin iletişim dilinizle ilgili bir sorun var ortada ne yazık ki.

Nitekim yukarıda da paylaştığım açıklamanızda bile bu yansımakta.

Bir milletvekili kışkırtmış olabilir ama orada yolcular var. Onlara yalnızca GERÇEĞİ anlatmalı, onun dışında başka hiçbir cümle kurmamalıydınız. Sadece rötarın sebebini izah etmekle yetinseydiniz, sizden sonra binenler de olduğunu işaret etseydiniz ve ilave olarak “Eğer hâlâ buna rağmen beni sorumlu tutuyorsanız başım gözüm üstüne” deseydiniz provokatörler açığa çıkacaktı. Ama siz, size tepki gösterenlere “Millet iradesine saygı gösterin” diyorsunuz. Bu sözleri her ne kadar iki kişiye yönelik söylediğinizi ifade etseniz de yüzbinlerce insanın izlediği videoda öyle yansımıyor.

Soruyorum, konunun “millet iradesi” ile ne alakası var Allah aşkına?

Karşınızdakilerin sübjektif niyetlerinden söz etmeyin, çünkü önemli değil.

Bir de üstelik “Artık bunu öğrenin Bakanlar uçağa en son biner” diyorsunuz. Bu dediğinizle “Benden sonra binen yolcular da oldu” sözlerinizi boşa çıkarmış olmuyor musunuz? Bir de neden bakanlar en son binermiş, ben de onu anlamıyorum. Böyle bir genelge, yönetmelik ya da kanun mu var?

Sayın Nebati, ilk kez bu seçimde biz sandıkta Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı vatandaşların arkasında sırada beklerken gördük.

Bundan biraz ilham alsaydınız keşke

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Fuat UĞUR