İmran Han susturulmak isteniyor
Biz Türkler, Pakistan’ın eski başbakanı İmran Han’da bir Menderes, bir Demirel -hadi çekinmeyeyim, bir Erdoğan- gördüğümüz için midir, yoksa Pakistan’daki 1980, 1995 ve 1999 darbelerini hatırladığımız, Zülfikar Ali Butto’nun idamı ile kendi demokrasi şehitlerimiz arasında bağ kurduğumuz için midir, kriketten anlamadığımız halde, Pakistan’ın kriket yıldızı İmran Han’ı sevdik. Hem de çok sevdik.
Pakistan, Hint Yarımadası’ndaki Müslümanların Hindulardan ve Budistlerden ayrı bir ülkesi olması talebiyle başlayan ayaklanmalardan sonra bölgeyi işgalinde tutan İngiltere’nin bir gece yarısı kararıyla kurduğu 15 Ağustos 1947’den bu yana hiçbir başbakanın beş yıllık görev süresini sonuna kadar tamamlamadığı bir ülke. Genel valiler, cumhurbaşkanları, genelkurmay başkanları 1953’ten bu yana sayısız darbeler yaptılar; hükümetleri ve parlamentoları feshettiler. Orgeneral Ziya ül Hak, ülkede anayasanın mimarı, eski cumhurbaşkanı, başbakan Zülfikar Ali Butto’yu astırdı. Pakistan halkı bu cinayetin intikamını Butto’nun kızı Benazir Butto’yu partisinin başına ve başbakanlığa getirerek aldı. Ancak Pakistan Silahlı Kuvvetleri, eşinin siyasal nüfuzunu kullanmak için rüşvet aldığı iddiasıyla ülkenin ilk (ve son) kadın başbakanı olan Benazir Butto’yu iki kere görevden ayrılmak zorunda bıraktı ve sonunda onu bir suikastla ortadan kaldırdılar.
Pakistan Silahlı Kuvvetleri, bizim kendi kısa demokrasi tarihimizde gördüğümüz her türlü askeri-sivil vesayet sistemi müdahalesini uygulamıştır. Tıpkı bizdeki gibi, yüksek yargı organları, var olan bir yasal hükmü, öyle ya da böyle elde edilen sözde kanıtlarla uygulamaya sokar ve hükümeti suçlar ya da parlamentodaki bir grup, bu vesayet odaklarının teşvik, tahrik ve tehditleriyle, koalisyonlardan desteğini çeker ve sonuçta bu asker-sivil seçkin grubunun hoşlanmadığı işleri yapan siyasetçi istifa eder, yerini askerlerin istediği ekip alır. Şu anda böyle bir parlamento manevrasıyla görevde bulunan Başbakan Şahbaz Şerif’in ağabeyi Navaz Şerif de yine bir komplo sonucu başbakanlıktan uzaklaştırılmıştı. Bu bakımdan, İmran Han’a oynanan oyuna Şahbaz Şerif’in alet olması anlaşılır gibi değil. Üç gün sonra askerler ya Amerika’nın ya bir Avrupa ülkesinin telkiniyle kendisi de bir oyuna getirilebilir.
İmran Ahmet Han Niyazi, Ukrayna’ya karşı harekâtında Rusya’yı destekleyerek, Rusya-Çin ekseninde yer alarak, ABD’deki Neo-Con Küreselci ittifakının Çin’e karşı oluşturmaya çalıştığı ittifaka ağır darbe vurmuştu. Ancak İmran Han, bugüne kadar kendisine parlamento içinde komplo kurulan öteki başbakanlar gibi, köşesine çekilmedi. Belki spor yıldızı şöhretiyle, kısa dört yıl içindeki başarılarının halk nezdindeki etkisine dayanarak, İmran Han, parlamentoda kendisine karşı verilen güvensizlik oyunun bir uluslararası komplo olduğunu söyleyerek, karşı mücadeleye başladı. Ne var ki Pakistan’daki vesayet odakları şimdi İmran Han’ı tümden susturmak için “vatana ihanet” iddiasıyla mahkemeye vermek üzere kolları sıvadılar.
Pakistan’daki sivil siyasetçilerin, kendilerini birbirlerine karşı kullanan vesayet sistemini ortadan kaldırmak için ellerinde hâlâ fırsat vardır. Özellikle Başbakan Şahbaz Şerif, önce kendi ağabeyine, şimdi de İmran Han’a oynanan oyunu görmeli ve buna engel olmalıdır.
Biz Türkler, Menderes ve Butto’dan sonra bir Pakistanlı siyasetçinin daha yasını tutmak istemiyoruz.