İNSAN OLUN
Sanatın ve sanatçının birçok tanımı mevcut sözlüklerde…O kadar geniş ve kapsamlı bir konu ki… Sanat. Bir de farklı farklı sanat dalları ve bunların da icracıları var tabiki…Hani genel anlamıyla sanatçı diye ifadelenen…
Sanatçının en yalın haliyle tanımı ise; Bir düşünceyi ya da görselliği en güzel şekilde yansıtan veya ifade edebilen kişi demek olsa da toplumları yönlendirme kabiliyetine haiz bir konum itibariyle sanatçı dedğimiz kişilerin diğer bireylerden farklı olarak çok fazla ve özel yeteneklere de sahip olması gerekiyor; yani üreten insan da sanatçı tanımının içine giriyor. İşte bu sanatçıların, bulundukları sanat dalında üretim yapabilmeleri için de çeşitli kaynaklardan beslenmeleri gerekiyor. Burada doğal olarak tertemiz, billur gibi kaynaklar geliyor aklımıza tabi ki…Konu sanat ve sanatçı olunca…
Hah işte günümüz dünyasında artık bu işler böyle olmuyor maalesef. Yazılı, görsel ve özellikle yeni nesil medya sayesinde sanatı da…Sanatçıyı da…Karıştırır olduk.
Çizme ve çantasıyla gündeme gelene de, Türk toplumunun gelenek ve göreneklerinde hiç olmadığı şekilde sadece absürd özel yaşamlarıyla gözönünde bulunana da bu yeni nesil medya sayesinde bizler sanatçı diyoruz. Yap bir şarkı yeter ki…azıcık kıvrak olsun hemen ünlü sanatçı (!) oluver. Bir de sansasyonel bir söz ya da olay patlat….Kal renkli ekranda günlerce…İşte son dönemdeki sanata ve sanatçıya bakış açımız tam da bu…
Bir de haline bakmadan, özgürlük çığırtkanlığıyla devlet erkanını diline dolamak suretiyle gündemde olmaya çalışarak, ekmek yemeğe uğraşan sanatçı (!) eskileri var ki…İşte bunların ki..Tam içler acısı bir durum. Gülmek mi yoksa ağlamak mı lazım bilemedim.
Bu nev’i şahsına münhasır olanlardan, geçmişi şaheser (!), topluma büyük katkı sağlamış (!), Türk Milleti’ne önderlik yapmış(!), ufkunu açmış (!) sinema eserleri (!) ile dolu ve yetmemiş müzik piyasasına da adını altın harflerle (!) yazdırmış olan bir tane hanımefendi, İstanbul’un icraatlarıyla gündemde kalmayı başaran nadide (!), müstesna(!) semtlerinden birin de özel (!) bir mekanda sahne almış…Buraya kadar ne kadar normal bir durum değil mi…Eee ne yapsın canım Maksim, Caddebostan gibi gazinolar vardı da o mu çıkmadı yani…
İşte bu…İsmini zikrederken bile derin hayranlık (!) duyduğumuz zarif (!) sanatçı (!)eskisi hanımefendi, o müstesna mekanda program yaparken “Boş vermişim dünyayı isimli” şarkıyı müziğe uyumlu şekilde “Recep Tayyip Erdoğan hepsi boş, hepsi yalan, bir gün hayat bitecek dersin görmüşüm rüya” şeklinde uyarlamış,(Tam da yukarıda izaha çalıştığımız üretken sanatçı(!)tanımına uyan bir davranış)) ve ayrıca bu konuşurken kibarlığından sesini duyamadığımız, ayağının altında yumurta varmış da kırılacakmış gibi yürüyen sanatçımız (!) o gece bir yandan yeniden düzenlediği bu şarkıyı icra ederken, bir yandan da eliyle işaret yaparak izleyici kitlesine gösteriyormuş. O işareti de siz tahmin edin artık. Yetmemiş… Toplumca hakaret sayılabilecek bu hareketi tekrarlayıp, durmuş…
Asıl bomba ise…Sıkı durun…Hep söylediğimiz…Göstermek istediğimiz…Anlatmaya çabaladığımız ‘Yeni Türkiye’nin duyarlı, uyanık, basiret sahibi bir vatandaşı olayı görüntülemiş (işte bu akıllı telefonlar böylesine hayırlı işler için kullanılınca icat edene rahmet okumadan geçemiyoruz) ve 155 polis hattını arayarak, ihbarda bulunmuş, sonrası malum işte İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün savcılığa intikal ettirdiği görüntülerin bilir kişiler tarafından incelenmesi sonucu bu büyük(!) sanatçımız hakkında 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açılmış…
Demekki neymiş efendim…Sizin koyun diye aşağıladığınız bu millet artık kül yutmuyormuş… Yok öyle artık nasılsa kimse duymaz, görmez diye utanmadan, sıkılmadan, edepsizce ve fütursuzca ağzına her geleni söylemek… Sadece bu yüce millet ve vatan için gecesini, gündüzüne katan Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst makamına dil uzatmak cür’etini göstermek. Ha bir de son dönemde bu kadar TV dizisi enflasyonu varken, hiçbir şekilde rol kapamamış, sanat adına hiçbirsey ortaya çıkaramamış ve bu haline bakmadan da…’Cumhurbaşkan’ının elinden ödül almam’ diyen zavallı bir meczup var ki…Onu da unutmadık.İnsanın kamyon dolusu söz söylemek gelse de içinden adam yerine dahi koymak istemediğimizden,daha fazla konuşma gereği duymuyoruz.
Sonuç olarak artık hakların cesur ve yürekli bir şekilde arandığı, demokrasinin pik yaptığı ‘Yeni Türkiye’ var artık… En tepeden en alta kadar sindirilmiş, bastırılmış, ürkütülmüş, korkutulmuş, sessiz yığınlar yok artık…Bu böyle biline…
Herkes haddini ve yerini bilecek ve herkes bileğinin hakkıyla işinin gereğini yapacak.Burası artık bambaşka bir ülke. Ucuz numaralarla milleti kandırmaya kimse yeltenmesin. Ebediyyen tarihe gömülür. Esamesi bile okunmaz…
Onlar,hayasız ve fütursuzca histeri nöbetlerine kapıldıkça, etraflarında onları alkışlayan üç beş çapulcu da dahil olmak üzere bu yüce millet daima enselerinde olacaktır; zira zaman kaybetmeye, suni gündemlerle oyalanmaya,saçma sapan ve bize hiçbir artısı olmayan boş konularla uğraşmaya ne zamanımız ne de ruhumuz müsait.. Bizler en üst makamdan en alt makama kadar ‘Büyük Türkiye’ olma yolunda üzerimize düşenleri yapmaya gayret ediyoruz.
Ya insan gibi işinizi yapın…Ekmeğinizi kazanın.
Ya da bizim sizi duyamayacağımız ve göremeyeceğimiz şekilde ortalıktan kaybolun. İsterseniz de seven yığınlarınızın (!) karşısına nadide (!) mekanlar da çıkmaya devam edin ama mümkünse sessiz olun…
Dünya kadar sorunla birlikte milletin geleceğini inşa etmeye uğraşan devlet büyüklerimizin ayaklarına dolanmayın.
Herkes yerini de…Haddini de…Bilsin artık…
Topluma zerre-i miskal faydanız olmadığından ve üretemedğinizden dolayı, sırça köşklerinize çekilin ve orada hayatınızın sonuna kadar zevk-i safa içinde yaşamaya devam edin. Mapushane havası filmlerdekine benzemez.perişan olursunuz…Bu yaştan sonra yazık size…
Selam ve Dua ile…
Meral SAVAŞ
Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%