İnsanlığı yaşatmak…

Okuduğunuz Yazı
İnsanlığı yaşatmak…

İçerik

Carleton Gajdusek diye bir adam var.

Nobel ödülü almış bir nörolog.

Yıllarca Papua Yeni Gine’de bir virüs üzerine çalışmalar yapmış.

“Kuru” adı verilen bu virüs insandan insana geçiyor.

Hastalığa kanibalizm yani yamyamlık sebep oluyor.

Gajdusek üzerinde çalıştığı insan topluluğunun neredeyse yarısının ölümüne sebep olan hastalığı incelerken ilginç bir durumla karşılaşmış.

Bu yamyam arkadaşlar savaştıkları düşmanlarının ölülerini değil de kendi arkadaşlarını yemeyi tercih ediyorlarmış. Ayrıca pişirme adetleri de olmadığından çiğ tüketim nedeniyle hastalık hızla yayılıyormuş.

Okuduğum bir kitapta rastlamıştım buna.

Ve aklıma Hucurat Suresi’ndeki o ayet gelmişti: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?”.

Gajdusek’in bilimsel araştırması hastalıklı ölülerin etini yemenin insanı öldürdüğünü ortaya koyuyordu; değişmez hakikat ise ölü eti yemek ile aynı anlama gelen kötü davranışların insanlığı öldürdüğünü…

İnsanı yaşatmak için bunca masraf ve çabanın yanında acaba insanlığı yaşatmak için ne yapıyoruz?

Koronavirüs salgını ile birlikte insandan insana geçen hastalıklar ve bunlara karşı korunma yolları hakkında her birimiz neredeyse lisans çalışmalarımızı tamamladık, lisansüstü ve doktora aşamalarına doğru ilerliyoruz.

Maske, mesafe ve hijyen bizleri virüslerden koruyor.

Hasta olmayalım diye devlet bütün kurumlarıyla seferber.

Yasaklar, kısıtlamalar, önlemler, uyarılar….

Keşke zihinlerimizi ve gönüllerimizi hasta eden virüsler karşısında da aynı seferberliği gösterebilsek.

Yemek yarışması adı altında her gün televizyon ekranlarında nimete hakaret ediliyor.

İzliyoruz.

Diğer yarışmalarda da insanlar birbirlerinin arkasından atıp tutuyor.

En acıtıcı laflar edeni kısa mesaj atarak destekleme yarışına giriyoruz.

İnternet ortamında ise her an gerçek katliamı ve zihniyet soykırımı ile karşı karşıya olduğumuzu fark etmiyoruz bile.

İnancımızdan kaynaklanan yüksek insanlık değerlerini hayat pratiği haline getirebildiğimiz yüzyıllar boyunca Dünya’ya merhamet taşımış bir milletin evlatlarıyız. Kuvvetin kaynağı işte orada…

Başka Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere bu hakikati hayat gayesi olarak seçenlerin üstün gayretleri ile ayaktayız.

Çok şükür çatı sağlam.

Ama içine sıkışmış bulunduğumuz tartışmaları tetikleyen anlamsızlıklar, temeli çürütmesin diye çatıya yakışan hassasiyette olmamız gerekmiyor mu?

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Serkan FIÇICI