İŞİN ASLI FARKLI

Okuduğunuz Yazı
İŞİN ASLI FARKLI

İçerik

Sadece sınırlarımızın dışında değil, ülkemizde yaşananları da bırakın anlamayı, takip etmekte bile zorlanıyoruz.
Gündem yaratan her olayın, toplumu rahatsız eden her söylemin, siyasi aktörlerden şaşırtan çıkışların, masumiyet kisvesiyle servis edilen haberlerin, sosyal medyadaki kıpırdanmaların hepsinin aslında aynı senaryonun parçası olduğunu görmek bizi şaşırtmıyor.
Bu arada ülkenin kazanımlarını, diplomasideki başarılarımızı, sınırlarımızın ötesinde oyunbozan hamlelerimizi, savunma sanayindeki atakları öne çıkartmayı gölgeliyor gizli bir el.
Hep diyoruz ya Eski Türkiye artık yok diye. Biz ısrarla tekrar etsek de o “gizli el” ülkeye çelme takıp düşürmek için hamle üstüne hamle yapıyor.
Bu günün hesabı değil üstelik.
Geçmişi 1950 lere dayan bir kinin, öfkenin, nefretin günümüze yansıması.
60 darbesi.. 12 Mart… 80 darbesi… 28 Şubat… AK Partiyi kapatma davası… 27 Nisan e- muhtırası… 7 Şubat Mit kumpası… GEZİ… 17-25 Aralık Yargı ve polis operasyonu…15 Temmuz darbe ve işgal girişimi… Ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun koçbaşılığını yaptığı Erdoğan’ı ve Başkanlık sistemini yıpratma çabaları…
Milletin kanıyla canıyla yazdığı 15 Temmuz destanı sonrası, adına ister Vesayet imparatorluğu, ister küresel akıl, isterse ABD ve NATO gladyosu deyin, kirli bir elin Türkiye’ nin bekasına uzandığını görmek için uzman olmaya gerek yok.
Başkanlık sistemi…
Yeni bir Türkiye sayfasının açılmasıyla, anlamakta zorlandığımız gelişmeler, eksen kaymaları, kaypaklıklar, algı operasyonları, yalanlar, iftiralar, aba altından sopa göstermeler, milleti endişeye sevk edecek açıklamalar…
Ülkenin yakın tarihinde yaşadığı tüm sıkıntılarının altında bu yapının kirli izi var.
Misal mi?
Bu gün yaşadıklarımız…
Ülke gündemini meşgul eden konular…
Milletin içini karartan siyasetçiler…
Şöyle bir hatırlayalım isterseniz… Kronolojik bir takiple değil, aklımızda kalanlarla yürüyelim. Zira hayatın doğal akışına uymayan olayları tek tek anlatmaya kalksak sayfalar yetmez.

Bir zamanlar omuzlarında taşıdıkları yıldızların ağırlığını taşıyamayıp altında ezilmiş askerlerin hayal kırıklığı yaratan kışkırtıcı açıklamaları…
İlker Başbuğ’ un çıkışını da böyle değerlendirmek lazım.
15 Temmuz öncesi orduda bulunan 364 generalin yarıya yakınının FETÖ’cü olmasının ayıbını yaşamadan, 11 yıl önce Avrupa birliği kriterlerine göre hazırlanan ve demokratik bir ülkede olması gereken “ askerlerin özel yetkili mahkemelerde yargılanmasını sağlayan” düzenlemenin hayata geçirilmesini dillendirmesi manidardır.
Daha acısı emri altında çalışan silah arkadaşlarından da benzer çıkışların gelmesi, millete karşı hakaret gibi.
15 Temmuz darbe girişiminden 4 ay ön Başbuğ’un genelkurmay ekibinde yer alan Albay Dursun Çiçek’in CHP milletvekili kimliğiyle “ Bu omurgada paralel yapının oranı % 10 u geçmez” diye açıklama yapıp, “bu grup darbe yapamaz” demesini de unutmadık.
Milletin üstüne titrediği Peygamber ocağı olarak gördüğü bir kurumun en yetkili isimlerinin ihanet yapılanmasının örümcek ağı gibi orduyu ördüğünü fark etmemesini görmenin insana verdiği acının tarifi yok.
Oğlunun yemin törenine başörtülü diye alınmayıp tel örgülerin arkasında gözyaşları döken annelerin yaşadıklarını unutabilir miyiz?
Haydi bunları unuttuk diyelim, ülkenin Başbakanının eşinin GATA’ da tedavi gören bir sanatçıyı ziyarete gitmesini sırf başörtülü diye engelleyen bir zihniyetin temsilcileri kimlerdi?
Küresel şeytani yapı dünyanın her köşesinde harıl harıl çalışırken. Kılıçdaroğlu’ nun enerjimizi acımasızca emen kara delik gibi akla ziyan açıklamaları!
Rand corporation raporu mesela. Hani 15 Temmuz öncesinde de skandal raporla adeta darbeyi muştulayan CIA nın yan kuruluşu. Kağıt üstünde think thank kuruluşu olarak geçse de Amerika’nın bütçesiyle beslenen ve küresel çıkarları için projeksiyonlar sunan algı operatörü.
Bir anda gündeme düşürülen bir raporla “orta kademe askerler rahatsız yeni bir darbe olabilir” dedikodusu ne alaka!
Tüm hukuk kurallarını ayaklar altına alıp, müebbetle yargılanan bir ismi tahliye değil, “beraat” ettiren 30. Ağır ceza mahkemesinin skandal kararını da ekleyin buna.
Sanki bu kararı önceden haber alıp sosyal medyada GEZİ ile ilgili yeni kliplerin servis edilmesini de iyi niyetle okumak çok zor.
Kliplerde söylenen şarkıların sözleri ise ifade özgürlüğü ve demokratik hak kisvesine bile sığdırılamayacak kadar tehdit ve hakaret içeriyor.
“Her hikaye bitecek unutma”, “bitti artık tamam”
Direniyoruz, savaşıyoruz, yıkılacak Tayyip diktası”
“Varsa cesaret çık karşımıza, sen gitmeden bitmez bu kavga” sözlerinin altına Erdoğan’ın fotoğrafını kullanacak kadar fütursuzlaşan organize bir suç eylemi.
Bunlarla da sınırlı değil yaşananlar.
Silivri Sanayici ve İşadamları derneğinin etkinliğinde konuşan İ.Ü İktisat Fakültesi öğretim üyesi Profesör Doktor Arif Yavuz’un “ Sanayici ve iş adamlarının gözüne baka baka karamsar bir ekonomi ve Türkiye tablosu çizip, sözlerinin arasına “ Tedbirli olun, ya seçim, ya da başka bir şekilde iktidar değişecek” sözlerini de iyi niyetle okumaya çalışsanız da olmuyor.
Pusuya yatmış çakallar gibi, karanlık bir elin işaretini bekleyenlerin, mısır patlağı gibi gündeme düşüp algı operasyonlarını peş peşe millete dayatmaları normal değil.
Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’in 17-25 Aralık montaj tapelerini tekrar gündeme getirip “Yurt dışında bilirkişiye incelettik montaj değil ses kayıtları gerçek” açıklamasına nerenizle güleceğinize şaşırsanız da yukarıda anlattıklarımızla organik ilişkisi olan taammüden bir çıkış. Ve en acısı da FETÖ nün kanlı ve kirli elleriyle servis edilmiş olması.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’ un sosyal medya hesabından yaptığı ” Erdoğan’ın enkazını kaldıracağız” tehditini de düşünürseniz ülkeye çekilen operasyonun delilleri daha net anlaşılıyor.
Gazeteci kılıklı Can Ataklı denilen müptezelin Erdoğan’a : “Sen ne yaptın lan? 17 yıldır oradasın” diye hitap edebilecek kadar beyin uyuşması yaratan sebepleri de gözden kaçırmamak lazım.
Algı operatörlerinin yuvası dağıtılmış eşek arıları gibi hükümete, Erdoğan’a saldırmalarını tetikleyenin yine FETÖ organizasyonu olduğunu unutmayalım.
Biraz geriye gidip, Ankara’da metronun içinde vatandaşlara alenen FETÖ propagandası yapan provokatörleri de kafanızın bir kenarına yazın.

Tabii tüm bunlar bir ekip çalışmasının ürünü. Yani tek başına alınmış bir kararın hayata geçirilmesi değil.

“Bu düzen bu şekilde gidemez. Korkarım ki çok daha vahim olaylara sebebiyet verecek bu gidişat” sözlerinin sahibi marjinal bir örgütün sözcüsü, ya da tek amacı hükümeti yıpratmak olan bir parti başkanı değil.
Türkiye’nin en güzide takımlarından Fenerbahçe’ nin Başkanı Ali Koç’a ait. Sporla, centilmenlikle ilgisi olmayan, köklü bir spor kulübünün başkanı olmanın verdiği sorumlulukla söylenebilecek sözler değil. Bu çıkışta da tıpkı diğerlerinde olduğu gibi bir yerlere gönderme var.

Libya, Akdeniz’deki hidrokarbon savaşı, Suriye, Amerika’ nın ekonomik tehditleri, PKK ve FETÖ ile amansız mücadele gibi konularda kafa yorup milli bir duruş sergilemek gerekirken, vesayetin fedailerinin çapsız operasyonlarının kirli girdabında sürüklenmek…
FETÖ ile el ele tutuşup “siyasi ayak” güzellemelerini yapanlar, FETÖ nün taktiksel hamlelerinin figüranı değil, tetikçisi olduklarını fark etmeyecek kadar aymazlık içindeler.
“Kontrollü darbe” söyleminin bile FETÖ tarafından dikte edildiği savcılık fezlekelerinde açık açık yazıldığı halde bu kirli ilişkiyi sürdürüyorlar.
17- 25 Aralık sürecinden 1 hafta önce Amerika’da verilen vaadlere kanmanın bedelini kendileri değil, millete ödetiyorlar.
Sağcısı, solcusu vicdan sahibi herkesin görebildiği gerçeklere sırtını dönüp, FETÖ nün sufleleriyle siyaset yapmanın utancı yok yüzlerinde ve dillerinde.
FETÖ’ nün yıkımını el birliğiyle onarmak gerekirken, hem milletin moralini bozmaktan, hem de ülkenin verdiği en hayati mücadeleyi sulandırmaktan utanmıyorlar ne yazık ki.
Erdoğan’ı FETÖ’ nün siyasi ayağı ilan etmenin mantıksızlığını, vicdansızlığını ve ahlaksızlığını muhalefet yapmak zanneden biriyle tartışmaya girilmemeli.
Ama bu ahlaki temellere oturmayan siyasi duruşu onaylayıp alkışlayanların olduğu da bir gerçek.
Aslında okullara zorunlu FETÖ dersleri konulup, zamana ve mekana göre şekil değiştirip, ölümcül bir virüs gibi mutasyona uğrayarak varlığını sürdürmek isteyen bu terörist örgütü genç kuşaklara anlatmak lazım.
Ne yazık ki insanların kafasındaki şablon, FETÖ papazının yanında sümüklerini sile sile ağlayan aynı tornadan çıkmış yüz ifadelerine sahip silüetlerle sınırlı.
Halbuki işin aslı çok farklı.
Konulduğu kaba göre şekil alan sıvı misali, siyasi yelpazenin, toplumsal hayatın her yerinde varlar.
CHP’ nin her zerresinde, milletvekilinden, danışmanına, belediye başkanına kadar her kademede yer alan ve savcılıklarca FETÖ’ cülükleri tescillenmiş isimler buna en iyi örnek.
FETÖ ile mücadelenin, bir liderin ya da partinin değil tüm milletin ortak kararlılığı olması gerektiğini anlamıyorlar.
Kılıçdaroğlu attığı iftiraların, sorumsuz açıklamalarının, kurucu parti ruhu ile taban tabana zıt uygulamalarının yanlış olduğunu söyleyen birilerinin çıkmaması ya da yanlış yapıyorsun diyenlerin partiden uzaklatırılması sonucu siyaseti pisletmeye devam ediyor.
Tabii Kılıçdaroğlu’ nun kirli siyasetine, vesayet günlerinin özlemiyle yanıp tutuşan odaklardan destek gelmesine de şaşırmamak gerekir.
FETÖ nin siyasi ayağını arıyorlarmış! peh… peh…
Bu ihanet yapılanmasının ülkeyi ele geçirmek için yürüdüğü ihanet yollarına taşların hangi dönemlerde ve hangi yanlışlarla döşendiğini ne unuturuz ne de unuttururuz.
Vesayet imparatorluğunun bileşenleriyle, askerin, bürokratik oligarşinin, jüristokrasinin, medyanın, sermayenin el birliğiyle devlete, millete yaşattığı tüm acılarda bilerek ve isteyerek katkısı olanların geçmişe özlemlerinin kabusu olur bu millet…
İşte bu kirli darbe ve işgal girişiminin bizzat millet tarafından alaşağı edilmesini hazmedemiyorlar.
Böyle bir tavrın, böyle bir duruşun kalıcı olmasını engellemek için yayıyorlar bu dedikoduları.
Milletin önünde hiçbir gücün duramayacağını bildikleri için unutturmak, itibarsızlaştırmak istiyorlar 15 Temmuz ruhunu, karşı duruşunu.
Kılıçdaroğlu’nun başını çektiği algı operasyonlarıyla kendilerini Türkiye’nin geleceğini belirleyen güç olduğu yalanına inanmamızı umuyorlar.
Tıpkı 15 Temmuz’da milyonların nasıl organize olup ellerinde bayrak dudaklarından dökülen dualarla ölüme koştuklarını anlamadıkları gibi, bundan sonra kalkışılacak bu ve benzeri girişimlerde milletin öfkesini ve nefretini de kestiremiyorlar. Nasrettin hoca fıkrasında olduğu gibi “ya tutarsa”. Ama milletin nabzını tutmayıp, Amerika’nın kirli odalarında küresel çetenin taşeronluğuna soyunup, kirli ve kanlı senaryoların ucuz figüranlığını yapanlara son sözümüz.” Rüyanızda bile içinde darbe geçen bir cümle kurmaya kalkışmayın, sonu kabusla biter”

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Tahsin YILDIZ