İstikrarlaştırıcı güç Türkiye
Pakistan Senatosu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. Daha önce, ABD’li eski Pentagon yetkilisi Dov S. Zakheim de Cumhurbaşkanı Erdoğan için aynı teklifte bulunmuştu. Bu, -ülkede bir kesim inatla kıymetini bilmese de- belki gelecekte bile sıkça bahsedeceğimiz büyük bir başarı.
Ve tabii ki hiçbir başarı tesadüf değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2022 yılının son günlerinde yıl boyunca yapılanları 254 maddede sosyal medya hesabından paylaştı. Paylaşılan özette Türkiye’nin dış siyasette elde ettiği başarılara da yer verildi. Türkiye’nin son zamanlarda uluslararası arenadaki en büyük başarısı dünya barış, istikrar ve güvenliğine sağladığı katkı oldu. Rusya ve Ukrayna arasındaki en başarılı arabulucu olarak Türkiye taraflar arasında bir tahıl anlaşmasının imzalanmasını sağlayarak dünyayı olası bir gıda krizinden kurtardı. Libya’da savaş suçlusu Hafter’in ilerlemesini engelleyerek ülkede istikrarın geri dönmesi için büyük çaba sarf etti. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ meselesinin çözümlenmesinde en büyük emeği Türkiye sarf etti. Tekrar Türkiye sayesinde düşman ülkeler arasındaki ilişkiler bile normalleşmeye başladı. Afrika kıtasında izlediği başarılı “kazan-kazan” stratejisi ve insani yardımlarla Türkiye yine gönülleri kazandı. Özetle, Kafkasya’dan Afrika’nın bir ucuna Türkiye bir gönül köprüsü kurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadeleriyle, Türkiye artık “istikrarlaştırıcı güç olarak daha adil bir dünya idealinin bayraktarlığını yapıyor”.
Sorunlar bir bir çözülüyor
Şimdi diyeceksiniz ki, evet Türkiye birçok farklı coğrafyada barışı sağlamayı başardı ancak birçok ülkeyle de sorun yaşadı. O zaman gelin sorun yaşanan ülkelerle ilişkilerin normalleşmesi hatta daha ileriye gitmesi için neler yapıldığına da bir bakalım.
Öncelikle Körfez ülkeleriyle başlayalım. Malumunuz Katar’a uygulanan ambargodan sonra özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile birçok tatsız olay yaşanmıştı. Ancak ambargo kaldırıldıktan sonra bölgedeki buzlar erimeye başladı. Türkiye de Körfez ülkeleri ile sorunlarını bir bir çözmeye başladı. Bugün Fransız basınında Körfez petrodolarının Türkiye’ye aktığına dair haberler okuyabilirsiniz. Tabii ki söz konusu ülkeler Türkiye’de gerçekleştirdikleri yatırımlarla hem zenginleşmeyi hem de nüfuz alanlarını genişletmeyi amaçlıyorlar. Hepsi ABD’ye sonsuza kadar güvenilmeyeceğini anlamış durumda.
Aslında Mısır için de aynı durum söz konusu. Ülke ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor. Güçlü bir ordusu olan bölgesel güç Mısır ile ilişkiler, 2013 yılında eski Cumhurbaşkanı Mursi ordunun askeri müdahelesiyle devrildiğinden beri donmuş durumdaydı. Ta ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, beklenmedik bir şekilde Mısırlı mevkidaşı Sisi ile Doha’da el sıkışana kadar. Bu tokalaşma hakkında dünya basınında çok yazıldı, çizildi. Ancak bundan çıkarılması gereken tek sonuç, Türkiye’nin hiçbir ülkeyi kendisine ezeli bir düşman olarak görmemesi. Mısır’la henüz tam bir yakınlaşma söz konusu değil. Ancak Doha’da kameralara yansıyan görüntüler bile Mısır’ın Doğu Akdeniz’deki müttefiki Yunanistan’ı panikletmeye yetti.
Biraz da huysuz komşu Yunanistan’a bakalım o zaman. Yunanistan ile Türkiye arasında birçok önemli sorun mevcut. Yasa dışı şekilde silahlandırılan Ege adalarından tutun da Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki maksimalist ve haksız yaklaşımına, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye düşmanlığına kadar aşılması gereken birçok problem mevcut. İki ülke arasındaki bütün gerginliklere rağmen sorunları çözmek için atılan adımlar da var. Örneğin, aralık ayında, Ankara ile Atina arasındaki iletişim kanallarının yeniden canlandırılması için Türkiye, Almanya ve Yunanistan heyetleri Brüksel’de üçlü görüşme gerçekleştirdi.
Son olarak da en çetrefilli konuya değinelim. Belki de son zamanların en beklenmedik gelişmesi, Türkiye’nin Rusya aracılığıyla Suriye ile sorunlarını çözmek için attığı adım oldu. 2022 yılının son günlerinde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan Rusya’da Suriyeli mevkidaşlarıyla görüştü. Üç ülke arasında Suriye’deki savaşın başından beri ilk kez böyle bir toplantı gerçekleşti. Yakında iki ülkenin Dışişleri Bakanlarının, sonra da liderlerinin görüşmesi bekleniyor. Tabii ki Suriye ile sorunların çözülmesinin Türkiye’nin terörle mücadelesine ve mülteci meselesine büyük katkısı olur. Hâl böyleyken ABD Türkiye-Suriye yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Ne de olsa iki ülke sorun yaşarken, YPG/PKK terör örgütü ile iş tutup ülkenin petrolünü çalmak ABD’nin işine geliyordu.
Yaptığım özetten de anlayacağınız üzere, “Türkiye Yüzyılı” savaşın ve sorunların hâkim olacağı bir yüzyıl olmayacak. Cumhuriyet’in 100. yıldönümünde, Türkiye güçlenirken barış ve istikrarın da bir elçisi olmaya kararlı. Hem bizzat kendisinin sorun yaşadığı ülkelerle sorunlarını çözüp hem de kendi aralarında sorun yaşayan ülkeler arasında diyaloğu sağlayarak Türkiye, insan ve barış odaklı diplomasinin en önemli temsilcisi hâline gelecek.