İYİ Parti için çıkış yolu
İYİ Parti, kuruluşundan itibaren fazlasıyla konuşulan bir siyasi parti oldu. İYİ Parti’ye yönelik eleştiriler, daha çok partiden ayrılanlar tarafından yapıldı. Şu açık bir gerçek ki bir partinin kurulduktan kısa bir süre sonra %10 oy oranına ulaşması kıymetli bir siyasi başarıdır. Bilindiği üzere Türk siyasi arenasında faaliyet gösteren siyasi partilerin sayısı bir seçim pusulasına sığmayacak orana ulaşmış durumda. Bu orana bir de seçimlere katılmayan siyasi partileri eklediğimizde ortaya çıkan resim Türkiye siyasetinde onlarca tabela partisinin varlığına işaret ediyor.
Böyle bir siyasi arenada şayet bir parti Türkiye’nin ilk beş partisi arasında zikrediliyorsa o partinin üzerinde konuşulmaya ve tartışılmaya değer bir parti olduğu açık hâle gelir. İYİ Parti’ye özgü bir diğer husus, söz konusu partinin kendisine hâlen siyasi bir misyon belirleyememesinden ötürü siyasi arenada en çok tartışılan parti hâline gelmesidir. İYİ Parti ile ilgili dikkat çekici bir başka husus, partiden istifa eden her bir üyenin partiden ayrılma sebebinin diğerlerinden farklı olmasıdır.
İYİ Parti’den ayrılan partililerin öne sürdüğü iddialar fazlasıyla çeşitli: “Bu parti milliyetçi değil”, “Bu parti sağcı değil”, “Bu parti Atatürkçü değil”, “Bu parti laik değil”, “Bu parti HDP ile ittifak yaptı”, “Madem MHP olacaktık zaten aslı var.”
Siyasi kimliği ve misyonu oturmuş siyasi partilerden ayrılanlar üyeler, daha çok kişisel anlaşmazlıklar yüzünden partilerinden ayrılır. Dikkat edilirse İYİ Parti’den ayrılan partinin her bir kurucusu, sanki her biri farklı partilerden ayrılmış gibi siyasi beyanlarda bulunuyor. Kozmopolit niteliği haiz şehirler için kullanılan bir ifade vardır: “Hiç kimseye ait olmayan şehir herkese aittir.’’ İYİ Parti’yi kurulduğu günden bu yana kaos ikliminden çıkaramayan partililerin partinin bu iç zenginliğini kavrayabildiğini düşünmüyorum.
Bir siyasi parti kuruluşunun hemen ardından ya da hatta kurulmadan önce misyonunu, felsefesini ve ülküsünü tanımlamak durumundadır. Zira ilgili partinin yürüteceği siyaset, benimseyeceği söylemler bunlara göre şekillenir. Oysa İYİ Parti, kurulur kurulmaz büyük bir talihsizlik yaşadı. Bu talihsizlik, muhalif arenaya hâkim olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin politikalarının bir parçası olmasıydı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ifadesi ile İYİ Parti, CHP’nin “kuyruk partisi” olma tehlikesiyle karşılaştı. Uzun bir süre birlikte yürütülen bir siyasi müttefiklik sonucu İYİ Partililer CHP’nin doğasını çok iyi anlamış olmalılar. Tıpkı kendi içine kapanmış bir cemaat gibi CHP, kendi çıkarlarına hizmet etmeyen her kim varsa CHP’nin ötekisi olarak ilan etmiştir. CHP’nin sosyolojik sıkışmışlığının en önemli sebeplerinden biri bu olsa gerek. Özellikle CHP ile ittifak kuran siyasi partiler bir anda kendilerini muhalif arenanın ötekisi olarak bulabiliyorlar. Bu durum, CHP’nin tüm müttefiklerini nihai bir yenilgiye mahkûm ediyor. 2023 genel seçimleri Türkiye siyasetinin bu talihsiz durumunun son örneği oldu.
Peki kurulduğu günden bu yana siyasi bir kimlik, bir misyon, bir ideal, bir ülkü tanımlamakta zorlanan İYİ Parti bugün ne yapmalıdır?
Her ciddi siyasi parti, siyasi fikirleri ve misyonu ile ülkenin geleceğine dair iddialı bir tutum sergilemeli, bunları söylemleri ve politikaları ile hayata geçirmelidir. İYİ Parti’nin Türkiye’nin bugününün ve yarınının şekillendirilmesinde ciddi bir etkiye sahip olması için önünde hakiki bir fırsat vardır. İYİ Parti, yarın bu fırsatı bulamayabilir. Tekrar tekrar vurgulamamız gerekir ki her ağaç kendi kökleri üzerinde yükselir.