Japonya’da 50 bin ABD askeri olduğunu biliyor musunuz?
Türkiye’nin orta gelecekte ve doğru stratejilerle küresel önderliğe geçebileceğine ve mazlumlara hamilik yapacağına inanıyorum.
Önce rakibini tanı, gerçekleri gör!
Finlandiya ile beraber NATO’ya üye 31 devlet var.
Bunların “askerî olarak” en büyüğü ABD ve Türkiye…!
Amerika bizim görünüşte stratejik müttefikimiz ama esasında düşmanlarımızı besleyen ve terörü körükleyen kötü bir rakibimiz!
Türkiye’nin 2016 sonrası askerî harekatlarında ABD’ye rağmen operasyonlar yapıldı.
ABD’nin Türkiye’de İncirlik Üssü var, ama fazla askeri yok.
Bugün Japonya’da 50 bin ABD askeri var ve yıllık ortalama 2 milyar dolarlık tüm masraflarını Japonya ödüyor.
Almanya’da da 40 bin civarı ABD askeri var.
Dolayısıyla sizin Avrupa ve NATO dediğiniz yerlerin yönetim yeri askerî manada yine ABD oluyor.
Burada tamamen bağımsız bir Japonya ve Almanya’dan bahsetmek mümkün mü?
Güney Kore’de 25 bin, İtalya’da 12 bin Amerika Birleşik Devletleri’ne bağlı askerî personel var.
Böyle bir rakiple karşılaşıyoruz; ama bunlar göz korkutmasın!
Türkiye’nin ilgi ve etki alanları ABD’den çok daha büyük!
Burada en önemli unsur ve sihirli sözcük: “Teşkilatlanma”
En iyi teşkilatlanan kazanır!
Kitap yakmaya başlayan Avrupa gerçekten makyajlanmış bir barbar medeniyet…!
NATO’nun genel merkezi Belçika’da ve bu yörelerde teröristler cirit atıyor; fakat bu teröristler şimdilik AB’ye değil de Müslüman ülkelere zarar verdiği için onlara göz yumuyorlar.
Bunlar Avrupa Birliği’nin sonunu getirecek yahut uzun vadeli kayıplar dönemini körükleyecek.
Dünyada üç blok var.
Bunlar giderek belirgin hale gelecek. ABD, Rusya, Türkiye blokları…!
Türkiye’nin sağlam bir zemine basarak aşamayacağı hiçbir yüzyıl yok!
“DEĞİLLERMİŞ”
Gelelim iç siyasetin muhalefet kanadına…!
Abi-Kardeş gibi değillermiş!
Baba-Oğul gibi değillermiş!
O zaman bizi niye “akraba gibi” olduğunuza inandırdınız?
Niye milleti kandırdınız?
Aranızda ciddi ayrılıklar varmış da niye “numara” yaptınız?
Türkiye’yi hiç mi sevmediniz?
Neden “hayal kırıklığına” uğrattığınız seçmeni bir nebze olsun rahatlatacak söylemler geliştiremiyorsunuz?
“KEMAL BEY GÖTÜRMESİN”
CHP eğer herhangi bir kanun için Anayasa Mahkemesi’ne gidecekse bence bir yetkili yerine direkt Kemal Kılıçdaroğlu götürsün!
Başkası götürürse yanlışlıkla “Kemal Bey CHP’den istifa etsin” diye dilekçe verebilir; aman dikkat!
CHP’li bazı yöneticiler Kemal Bey’in artık “ebedi genel başkan” olduğuna inanıyor.
“ÜÇTE BİRİ AĞAÇLANDIRILMIŞ İLÇE”
Bir Ankara gazetecisi olarak şehrin her yanının giderek döküldüğünü görmek beni üzüyor.
Asfalt işi, ağaçlandırma işi Başkent’te âdeta durdu!
Mansur Yavaş verdiği ultra vaatleri tutmadı ve yapmaya da niyeti yok; nasılsa “algıyla” işi yönetmek daha zahmetsiz!
Neyse ki şehirde Etimesgut gibi ilçe belediyeleri var da Ankaralılar hizmet yüzü görüyor.
31 Mart seçimlerine MHP ve Cumhur İttifakı adayı olarak giren Enver Demirel Ağabey özbeöz Etimesgut evladı, bu ilçede doğmuş, büyümüş.
Amacım Mansur Yavaş’la birilerini karşılaştırmak değil; çünkü karşılaştırma yapabilmem için Mansur Bey’in elle tutulur işler yapması gerekir.
Etimesgut Belediyesi, sadece bir ilçe ve tek başına 40 bin depremzede ağırlamış.
İlçeye 15 kültür sanat merkezi, 10 spor tesisi, 14 eğitim birimi, altı kütüphane, beş emekli konağı, 18 sosyal destek projesi, beş kreş, 11 kapalı pazar, altı havuz, üç köy konağı, iki meydan, iki hanımlar konağı, üç cami ve türbe kazandırılmış; hiçbir borç alınmamış, kredi çekilmemiş, “mağduruz” diye ağlanmamış!
Dedim ya benim Ankara Büyükşehir’le burayı karşılaştırabilmem için Yavaş’ın da benzer hizmetler yapması gerekir; ama yok!
Vermeyince mabud, neylesin Sultan Mahmud…!
Etimesgut’a son 10 yılda 420 park, 4 milyon 500 bin metre kare yeşil alan, toplam 100 bin ağacın yer aldığı bin 200 dönümlük hatıra ormanı kazandırılmış.
İlçenin üçte biri ağaçlandırılmış!
Keşke Büyükşehir de Etimesgut kadar hizmet görebilseydi…
Neyse, 2024’te inşaallah…!
SON SÖZ: Her şey bitecek, ömür bitecek, herkes bir gün unutulacak; amma velâkin şair Bâki’nin dediği, “Baki kalan bu kubbede bir hoş sâdâ imiş” mısrasını iyi anlamak lazım. Zira o “hoş sedayı” bırakmak yerine bomboş algılarla iş yapmak maalesef ahirete de eli boş gitmekten başka işe yaramaz.