Kahramanlar asıl unutulunca ölür
Geçtiğimiz günlerde yaş ortalaması 18-22 arasında değişen gençler ile hasbihal ettim.
Z kuşağına dair kategorileştirmeyi onlar ile birlikte sorguladık.
Bizler gibi düşünmediklerini anlamak için müneccim olmaya gerek yok, zaten bizler de babalarımız gibi düşünmüyorduk.
Bu farklılıklar bir yere kadar son derece normal farklılıklar çünkü Z kuşağının, yaşı bizim gibi yarım asrın üzerinde olanların yaşadığı birçok zorluğu yaşamadığı da bir hakikat.
Nihayetinde tamamı internet çağında doğdular ve büyüdüler ve bizi anlayabildikleri kadar anlıyorlar.
2. Dünya Savaşı başlamadan evvel doğmuş bir babanın son evladıyım.
Babam ve onun nesli çok büyük zorluklar ve yokluklar görmüşler. Onun babası ise Çanakkale Harbini ve Millî Mücadeleyi görmüş, Yunan postallarını görmüş ve bir varoluş mücadelesi vermiş.
Hülasa her nesil kendi gerçeklerinin içeresine doğuyor ve o gerçekler içerisinde bir şekil alıyor. Burada üzerinde durulması gereken husus, gençlerimizi bu şartlarda nasıl yetiştireceğiz, onlara nasıl örnek olacağız ve dünyada olan biteni en duru haliyle gençlerimize nasıl aktarabileceğiz.
Bu liste uzar gider ama benim temas etmek istediğim konu bu değil.
Gençlerden bir tanesi 24 Kasım öğretmenler gününde vizyona giren ‘Aybüke öğretmen oldum ben’ isimli filme gitmiş. Bu gencimiz diyor ki; sinemada toplasanız beş kişi yoktu lakin yan salondaki filmde oturacak yer yoktu.
Üzülmüş bir kahraman öğretmenin hain terör örgütü tarafından katledilmesini anlatan filme olan ilgisizliğe.
Bu konu o salona ait münferit bir olay da olabilir, bilemiyorum elimde net veriler olmadan yorum yapmaktan genelde kaçınırım ama 24 Kasım öğretmenler gününde şehit edilmiş bir öğretmenin anısını bizlere aktaran mezkûr filmi bu ülkede kaç öğretmen arkadaşımız izlemiştir mesela?
İşte bunları genç arkadaşlardan dinlerken 15 Aralık tarihinde vizyona giren ‘Nefes- Yer Eksi İki’ isimli film aklıma geldi. Gerçek bir hayat hikayesinden derlenerek sahneye uyarlanmış olan film, hem terörle mücadele yıllarında yaşadığımız acıları hatırama getirdi hem de terörle mücadelede geldiğimiz noktayı bir kez daha anlama şansımız oldu.
1993 senesinde eldeki imkanlar kısıtlı olmasına rağmen, kahramanlar bu vatanın dağında taşında kanları ile destanlar yazdılar.
Kimi çocuğunun doğduğunu göremeden bu dünyaya veda etti kimi yavuklusu ile kurduğu hayallerini gerçekleştiremeden.
Nice vatan evladı Yunus Emre’nin dizelerinde dile getirdiği gibi gök ekin iken toprağa düştüler. Büyük Yunus erken yaşta toprağa düşenler ile ilgili üzüntüsünü şu mısralar ile dile getiriyor;
Miskin âdem oğlanını benzetmişler ekinciye,
Kimi biter kimi yiter yere tohum saçmış gibi.
Bu dünyada bir nesneye yanar içim, göynür özüm.
Yiğit iken ölenlere, gök ekini biçmiş gibi.
Bu ülkede bunlar yaşandı ve bitmedi.
Asıl sorun da tam burada başlıyor.
On binlerce vatandaşımızın katledilmesine, binlerce Mehmetçiğimizin gencecik yaşta şehit edilmesine sebep olan bir terör örgütü elebaşısı için TBMM’deki vekil sıfatlı kişiler methiyeler düzüyor, düzebiliyor.
Bu şartlar altında bizlerden olanın bitenin tarihin yapraklarında kalmış birer hadise olduğuna inanmamız isteniyor. Oysa sadece 6 ay evvel yapılan seçimlerde başka bir sonuç çıksaydı, ülkenin ne hale geleceğini bugün yaşanan kavgalar üzerinden daha net anlayabiliyoruz.
O günlerde Kemal Kılıçdaroğlu için rakip eksiltmekle memur edilmiş satılık kalemler, bugün adeta aydınlanma yaşarcasına Allah bizi muhafaza etmiş diyebiliyorlar.
Çıktığım ekranlarda, kaleme aldığım yazılarda ısrarla vurguladığım bir hakikat var, o da şu: Bu topraklar medeniyetler beşiği olduğu kadar aynı zamanda da medeniyetler mezarlığı. Bu topraklardaki sayısız medeniyetin yerinde bugün yeller esmekte.
Geriye dönüp baktığımızda ne Asurlular kaldı ne Frigyalılar ne Hititler kaldı ne de Roma ve Bizans.
Tüm eksik ve aksayan noktalarımıza rağmen bu coğrafyada asırlardır varlığımızı sürdürme başarısı göstermekteyiz ve göstermeye de devam edeceğiz biiznillah.
Bu elbette kolay olmadı.
Nice yiğitler gök ekin gibi toprağa düştü ve düşmeye devam ediyor.
Nesilleri bilimsel anlamda X, Y ve Z gibi kategorilere ayırabilirsiniz, buna bir itirazım yok lakin yediden yetmişe topyekûn bir farkındalık olmazsa olmazımızdır.
Bu sebepten unutmayacağız, unutturmayacağız ve her daim müteyakkız kalacağız.