Karabağ’daki yangın
Tarih, biraz geride kaldıkça efsaneleşen, korkunçlaşan, ilahileşen veya bayağılaşan öykülerle doludur. Tarih çok nadir tarafsızdır. Tarihi yazan insandır ve bence insan tarafsız olamaz.
İnsan ancak bir tarafa meylettiğini bilirse, hatasını telafi için kendisini dengelemek üzere bir çaba gösterir. Gösterir de ne kadar başarılı olduğunu, olacağını bilemeyiz.
Hele güncel olaylarda, yaralar açıkken, acının orta yerinde tarafsız olmak, adil olmak, edepli olmak ne kadar mümkündür, tartışılabilir.
Belki de bu sebeple, Mustafa Kemal Atatürk, henüz Batı Anadolu’da Yunan işgali devam ettiği sırada, bir grup gazeteciye kendi aralarında bir grup kurarak, Yunan ordusunun geri çekildiği yerlere gitmelerini ve gördüklerini yazarak, film ve fotoğraf çekerek belgelemelerini önerdi.
Bu öneriye Falih Rıfkı Atay, Halide Edip Adıvar ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu olumlu yanıt verdiler ve 1921-22 tarihlerinde yaptıkları gezilerde dinlediklerini “Tetkik-i Mezalim heyeti” imzasıyla bir kitap olarak yayınladılar.
Belgelenen önemli gerçeklerden biri, 9 Eylül’de, Kuvayı Milliye kıtalarının kente girerken, henüz Yunan askerlerinin elinde bulunan semtlerde bir yangının başlamasıdır. Bu yangınla mücadele edecek yerel bir yapı yoktu. Kenti İngiliz ve ABD kuvvetleri 11 Mayıs 1919 günü işgal etmiş ve yönetimi Yunan yarbayı Nikolaos Zafeyriyu’ya devretmişlerdi. Daha sonra komutanlar değişmiş ama İzmir Belediyesi daima işgal kuvvetlerinin denetiminde kalmıştı. Yangını başlatan işgal genel karargâhı işe belediye binası ve itfaiye deposundan başlamıştı. Kısaca, İzmir’de yangını söndürecek itfaiye yoktu.
Dağlık Karabağ’da Azerbaycan kuvvetleri kesin bir zafer kazanınca Rusya’nın (muhtemelen Ermeni silahlı kuvvetlerinin tamamen yok olmasını önlemek amacıyla) Ermenistan’ın imzalamaya zorladığı mütareke, Ağdam, Laçın ve Kelbecer bölgelerinin kan dökülmeden geri verilmesini öngörüyordu. Bu bölgelerde henüz çarpışmaların ulaşmadığı üç kent ve çok sayıda köy bulunuyordu.
28 yıldır Ermenistan işgali altında bulunmakla birlikte bu kentlerde ve köylerdeki evlerin ve kamu binalarının çoğu, işgalden önce orada oturan Azerbaycanlılara aitti. Sovyetler Birliği zamanında Azerbaycan içinde özerk bir bölge olan Dağlık Karabağ’da elbette yerli Ermeniler de vardı; ama 1992-94 arasında süren Ermenistan-Azerbaycan savaşı sırasında, Ermeni Ordusu, yerli Ermenilerin oturmadığı Azerbaycan 7 ilini de işgal etmişti. Ermeniler bu yerleri bugünlerde boşaltacaktı.
Tıpkı Mustafa Kemal’in İzmir’e girdiği sırada, ona alevler içinde bir İzmir bırakan Yunan generalleri gibi, Ermeni komutanlar da kül olmuş bir Kelbecer bırakmaya çalışıyorlar.
1922’de TV’ler, uydular, Internet yoktu. Belki de o yüzden, İzmir’in yandığına dair haberler, ABD’de, Avrupa’da hemen hiç yayınlanmadı. Kelbecer’in alevler içindeki videoları neden, örneğin, konuya Minsk Üçlüsü olarak taraf olan Fransa’da yayınlanmadı?
Avrupalılar “İzmir yangınını Türkler çıkarttı” diye öğrendiler. Bakalım Karabağ yangını nasıl yansıyacak?