Kararsızlar karar veriyor

Okuduğunuz Yazı
Kararsızlar karar veriyor

İçerik

Bütün siyasi partilerin şartlar ne olursa olsun kendisine oy vermeye devam eden sabite yakın bir seçmen kitlesi vardır. Partiden partiye bu oran değişiklik arz eder. Sabit seçmen HDP’de yüzde 80 civarında iken kitle partilerinde daha düşük oranlardadır.

Kararsız seçmenlerin yüzde 8’e indiği günlerdeyiz. Böyle günlerde siyasi partilerin kitlelere dönük mesajları daha çok önem kazanıyor.

Kararsız seçmenlerin eğilimleri seçimden seçime değişiklik gösterse de, daha çok ayrıldıkları partilerine dönük bir yüzleri vardır. Gönlünün alınmasına bakarlar.

Mart ayında AK Parti oylarında bir durağanlık gözlemlemiştik. Daha önceki bir yazımızda, iktidarın deprem bölgesinde canla başla çalışmasının çok kıymetli olmasına rağmen, siyaset meydanının boş bırakılmasının uygun olmayacağını vurgulamıştık. Kuşkusuz can pazarının yaşandığı günlerde ucuz polemiklere tenezzül etmemek, elini taşın altına koymak doğruydu. Fakat meydan muhalefete bırakılamazdı.

Erdoğan sokaktan gelmiş bir siyasetçi. Onun kadar sokağı bilen, sokaktaki insanla onun gibi iletişim kurabilen siyasetçi yok desek buna kimse itiraz etmeyecektir. Doğal olarak ne zaman sokağa çıksa, Ankara’dan göründüğü gibi olmayan vatandaşın gerçeklerini hemen tespit edip gereğini yapıyor ve yeni icraatlarıyla oylarını artırıyor.

Bunu korona salgını zamanında da görmüştük. Pandemi yüzünden mağdur olan vatandaşların sorunlarını yerinde tespit edip çözüm üretmiş ve oylarını yüzde 40’lara çıkarmıştı.

Türkiye’nin sosyolojisine göre siyasi partiler büyük oranda liderlerin yaklaşımlarına göre şekilleniyor. Lider ve ekip ilişkisi, AK Parti’de de farklı değil. Erdoğan siyasi hayatını ve kampanyalarını vatandaşla yüz yüze iletişim kurarak yürütmeye büyük önem veriyor. Sesi kısılsa bile mitinglerini iptal etmiyor.

Çok iyi hatırlıyorum, üniversite yıllarımızda ilk Beyoğlu seçimlerini örnek alarak, bir uçtan bir uca Bursa’nın bütün esnafını ziyaret etmiş ve hiç abartısız her kapıyı çalmıştık. Sahadan aldığımız bilgileri/tepkileri, parti yetkililerine aktarır ve bunları müzakereye açardık.

Son on gün içinde AK Parti ve cumhurbaşkanlığı oylarında bir yükselme eğilimi var. Sebebini anlamak zor değil, çünkü AK Parti sokağa çıktı.

Kampanya, kararsızları ikna etmek için yapılır sözünü duymayan kaldı mı? Seçime kısa bir süre kala, bütün partilerin kararsızları etkilemek için yoğun bir çabası var, fakat bu konuda AK Parti daha avantajlı gibi duruyor. Kitleleri hareketlendirme konusundaki deneyimi ve örgüt yapısının yaygınlığıyla AK Parti, sokağa indiğinde kısa sürede anketlere yansıyacak fark yaratabiliyor.

Yeri gelmişken muhalefetin soğan kampanyasını da unutmayalım. Halka inmeyi, sokaktaki vatandaşla iletişim kurmayı soğan-ekmek fiyatlarını konuşmak zannediyorlar. Daha önce de “Ekmek için Ekmeleddin” kampanyasını yapmış ve kaybetmişlerdi; fakat ders almamışlar gibi duruyor. Şunu hâlâ anlayamıyorlar, bu halk Türkiye’nin bağımsızlığının teminatı olan savunma sanayiinde başarılı olması için, gerekirse hiç yüksünmeden soğan-ekmek yer, yeter ki Türkiye’ye diz çöktürmesinler. Yeter ki Türkiye uçağını ve arabasını kendisi yapabilsin.

Akıllanmıyorlar… Daha önce de genelde yalnız yaşayan beyaz yakalıların tercih ettiği bazı marketlerin raflarından fotoğraflar paylaşarak kampanya yapmışlardı. Batılı ülkelerdeki gibi adetle veya dilimle satılan meyve fotoğraflarını paylaşarak, bu durum sanki sefalet yüzündenmiş gibi, sosyal medya kampanyası yapmışlardı.

Seçim sürecinde hükümetin ve muhalefetin avantajlı ve dezavantajlı yönleri vardır. Vatandaşın alım gücünün düşmesi eleştirilerin başında geliyor. Fakat bilerek ya da bilmeyerek bir nokta gözden kaçıyor: AK Parti, yarınları düşünerek yirmi yıldır bütçenin önemli kısmını altyapı çalışmalarına harcadı. Yatırımların neredeyse tamamlanmasından dolayı artık bütçenin hatırı sayılır kısmının milletin refahına, ar-ge ve teknolojik yatırımlara harcanma imkânı var artık.

Parlamenter sistemi güçlendirme vaadiyle bir araya gelen muhalefet, ne ilginçtir ki bol keseden cumhurbaşkanlığı yardımcılığı vadederek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni daraltmak yerine genişletiyor.

Ulufe dağıtır gibi kimilerine koltuk, kimilerine altın, kimilerine bol keseden para vadediyor. Solcu Ecevit Amerikan filmlerinden esinlenerek “Her sabah kapınızda süt ve ekmek olacak” demişti, Çiller herkesin “iki anahtarı” olacağını vadetmişti. Muhalefet ise popülizmde rekora koşuyor, freni patlamış kamyon gibi ilerliyor.

Türkiye’de seçmen o kadar çok seçim gördü ki adeta siyaset profesörü oldu. Dünya Kupası’nda heyecanlanmadan penaltı atar gibi oy veriyor halkımız. Bakalım kim kazanacak…

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş