Kazakistan’ı kim(ler) karıştırıyor?
Bütün dünya “Rusya Ukrayna’yı işgal edecek mi?” sorusuna kilitlenmişken birdenbire bütün gözler bambaşka bir ülkeye çevrildi: Kazakistan.
Ülkede, Fransa’da 2018 Kasım ayında akaryakıta yapılan zamma tepki olarak başlamış Sarı Yelekliler eylemlerine benzer kitlesel protestolar düzenleniyor. LPG ve akaryakıt fiyatlarına gelen zamlar sonrasında sokağa dökülen göstericiler hükümetin istifasına sebep oldu. Protestoların ülke geneline yayılması sonucu Almatı şehri ve Mangistau eyaletinde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. Protestocuların Almatı’daki uluslararası havalimanının kontrolünü ele geçirmesi ve ülkede internet erişiminin kesilmesiyle, Kazakistan adeta dünyadan soyutlandı. Cumhurbaşkanı Tokayev çareyi Rusya’nın da üye olduğu Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün (KGAÖ) ordularını “terör tehdidine” karşı yardıma çağırmakta buldu.
Protestoların gerek zamanlaması, gerek örgütlü gerçekleştiriliş tarzı, bu olayların gelişigüzel cereyan etmediğini gösteriyor.
Uzmanlar ilk bakışta Kazakistan’ı karıştıran güç konusunda haklı olarak Rusya’yı işaret ettiler. Bunun nedeni ise, Kazakistan’ın bir süredir Rusya güdümünden çıkmak için attığı adımlar. Örneğin ülkedeki Rus nüfuzunu kırmak için Rusça’nın yazı dili olma mecburiyeti kaldırıldı ve Latin alfabesine geçildi. Ülkedeki demografik yapının Rus değil de Kazak Türkü ağırlıklı olması için de etkili bir nüfus politikası hayata geçirildi. 40’tan fazla ülkedeki yaklaşık 5 milyona yakın Kazak ülkeye geri getirilerek Kazakların toplam nüfustaki payı 1991’de yüzde 50’yi bile geçmezken şu anda yüzde 70’lere ulaştı. Kazakistan’ın Çin’in “tek kuşak, tek yol” projesinde kilit rol oynayacak olması ve Türk Devletleri Teşkilatı’nda da önemli bir yer edinmesi Rusya’yı rahatsız eden diğer faktörler. Le Monde gazetesi, bugün yayımladığı bir yazısında Kazakistan’ın Rusya’ya rağmen Türkiye ile stratejik bir yakınlaşma içinde olduğunu da belirtmişti.
Hal böyleyken Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın Rusya’dan yardım talep etmesini Kazak gazeteci Nazgul Kenzhetay “Kazakistan kendi isteği ile Rusya’nın işgalini kabul ediyor” şeklinde yorumladı.
Peki ya Kazakistan’da olan bitenlerin arkasındaki güç Rusya değilse? Protestocuların “Rusya ile tüm ittifaklardan çekilme” talebi bu soruyu akıllara getiriyor. Her ne kadar Belarus, Bosna-Hersek ve Ukrayna’daki son gelişmelerde hep Rusya’nın parmağı var gibi gösterilse de Kazakistan’daki olayların Rusya’nın ABD ve NATO görüşmelerinin hemen öncesine denk gelmesi manidar. Kazakistan’da hâlâ aktif olan FETÖ yapılanması da hesaba katılırsa, ABD Kazakistan üzerinden Rusya’ya “Bak istersem yanı başında neler yapabilirim” tarzında bir gözdağı da veriyor olabilir.
Şimdilik Kazakistan’ı karıştıran güç(ler) kadar Türkiye’nin de bu gelişmeler karşısında nasıl bir rol oynayacağı belirsiz. Ayrıca Kazakistan’daki olayların bölgedeki diğer ülkelere de sıçrama olasılığı mevcut. Bütün bunlar Türk dünyasının birleşme projesine karşı küçük bir Sovyetler Birliği oluşturma girişimi mi, yoksa ABD’nin Orta Asya’da da hakimiyet kurma projesi mi? Gelecek günlerde bunu hepimiz göreceğiz.