Kılıçdaroğlu neden şimdi de “Gel buraya Ekrem İmamoğlu” diyor?
CHP, özellikle AK Parti döneminde siyasi bir bocalama yaşıyor.
Çünkü seçmendeki muhafazakârlaşma eğiliminin yanı sıra, çıtanın da yüzde 50’ye yükselmesi, partilere; toplumun tamamını kucaklama zorunluluğunu getirirken, Kılıçdaroğlu ise tam aksine CHP’yi kendisine sadık bir “Tunceli Partisi” konumuna düşürdü, sonra da karşı mahalleden kiraladığı adaylarla sonuca ulaşmaya çalıştı.
İlk defa şehre gelen amca, yaşlı bir teyzenin bindiği asansörden biraz sonra genç ve güzel bir kızın çıktığını görünce, “Tüh, keşke bizim kocakarıyı da getirip şuna bindirseydim” diye hayıflanmış.
Bu amcanın hesabı gibi Kılıçdaroğlu da kestirmeden sonuca ulaşmak istedi ama “Alt tarafı bağlar gazeli, üst tarafı bahar güzeli” bir ağaç misali, bu göstermelik gayretler, “ezan düşmanı parti” imajını değiştirmeye yetmedi!
Anlayacağınız, “Kem alet ile kemâlât olmuyor”du.
“Kem alet” malumdu ama “kemâlât”ın, çakma muhafazakar Muharrem İnce ile gelmeyeceği de malum oldu.
Tehlikeli rakip İmamoğlu mu?
Öte yandan Trabzonlu bir aileden olan Ekrem İmamoğlu, kökeni itibariyle; muhafazakarlık gibi sıfatların, (mevcut CHP yönetimi ve ortada görünen alternatiflerin aksine) üzerinde sırıtmadığı bir isim gibi görünüyor.
Nitekim 2014’te Beylikdüzü Belediye Başkanlığını, bu görüntüsü ile kazandığı biliniyor.
Zaten bu yüzden de, “Milletten nasıl oy alırız” toplantılarında İmamoğlu’nun fikirlerine başvuruluyor.
“Muhafazakârlık ve CHP” bizim için; cem-i zıddeyn anlamına gelse de, 90 yıldır “gizli iktidar” olmanın cazibesiyle, toplumdaki değişimi ıskaladığı için çakma ve ithal muhafazakârlardan bile medet uman bir parti için bir çözüm olarak görülüyor olabilir.
Gerçi, müteahhit olması sebebiyle gerek öncesi ve gerekse başkanlığı döneminde, özellikle imara dayalı rant konusunda, hakkında çok sayıda yolsuzluk iddiası bulunuyor ama bu durumun CHP için bir engel teşkil edeceğini sanmıyorum.
Neden İnce değil?
Kifayetsiz liderler “saltanatını yıkacak ‘Musa’ya engel olabilmek için, doğan bütün erkek çocukları öldürten Firavun” psikolojisiyle hareket eder.
***
Bugün hiçbir anket CHP’nin İstanbul’u alacağı yönünde bir veri ortaya koymuyor.
CHP boşuna düne kadar “Anayasaya aykırı” dediği ittifaklar peşinde koşmuyor.
Kaldı ki, liderliği kaçırmamak için Türkiye’yi bile gözden çıkarabilen bir Kılıçdaroğlu, koltuğuna yönelen bir “tehdidi” bertaraf etmek için İstanbul’u çok rahat feda edebilir.
“Yok artık” diyenlere, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muharrem İnce’nin; CHP’den fazla oy almaması için harcadığı çabayı hatırlatırım.
Ayrıca Kılıçdaroğlu gerçekten İstanbul’u almak istiyorsa, rüştünü ispatlamış olan Muharrem İnce’yi neden aday yapmıyor?
“Mindere gel Ekrem…”
Kılıçdaroğlu, FETÖ tarafından formatlanmış biridir, “tehlike”yi önceden sezmesini ve ezmesini iyi bilir.
Şimdiye kadar kendisine rakip olmayı bırakın, karşı çıkanlara bile neler yaptığını dikkate alırsanız, bu tespitimizin isabeti daha iyi anlaşılır.
O rahatlıkla, “İstanbul çok önemli, Ekrem kardeşim de çok değerli” diye peşrev çeker, sonra “Gel buraya Ekrem” der ve sonra da kazanamaması için elinden geleni yapar.
Böylece karşısına çıkma ihtimali olan bir ismi daha “ince ince” doğrayıp kenara atar.
Sahi, Muharrem İnce kıvrım kıvrım kıvranırken, Ekrem İmamoğlu neden böyle büyük bir fırsatı teperek, “Bana büyükşehir büyük gelir, Beylikdüzü yeterlidir” diyor acaba?