Kilisenin gizli evladı öldü
FETÖ elebaşının “Kimliğini gizleyen başka dine mensup bir ajan” olduğunu ilk dile getiren şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden yazar Aytunç Altundal oldu.
Altundal’a göre “FETÖ elebaşı 1988’de Vatikan’da görüştüğü Papa 2. Jean Paul tarafından gizli kardinal olarak atanmıştı!
Bu iddia örgütün 15 Temmuz kalkışmasından sonra bir FETÖ iddianamesinde biraz daha detaylandırıldı. Papa 1988’deki o buluşmada 100 yıldır kullanmadığı “in pecture” uygulamasıyla Gülen’i “ Kilisenin bağrına bastığı gizli evladı” olarak tanımıştı!
Ayrıntı bütünü anlatır. Tarih öğreticidir. FETÖ elebaşının kimliğini gizleyen başka dine mensup bir ajan olduğunun en eski belgesi 1965 yılına aittir.
Kırklareli Vaizi sıfatıyla dönemin Ermeni Patriği Şinork Kalustyan’a yazdığı mektuptaki ifadeler her yönüyle ibretliktir: “1915’te Ermenilere gerçekleştirilen büyük soykırımı lanetlemeden geçemeyeceğim. Hz.İsa’nın çocuklarının Müslüman geçinen cahiller tarafından katledilmesini lanetliyorum!
Ne daha o tarihte Türkiye’yi Ermenileri katletmekle suçlaması ne de sonrasında ABD başta olmak üzere dünyanın her yerinde Ermeni lobisinin en büyük destekçilerinden biri olması tesadüf değildir. Ermenistan’ın 1997 yılında FETÖ’ye topraklarında okul açma izni vermesi de…
Sadece Ermeni lobisinin değil Yahudi lobisinin de en sadık müttefiki olmuştur FETÖ elebaşı ve örgütü. İsrail, 2004 yılında Filistinli kanaat önderi Şeyh Ahmet Yasin’i roket saldırısıyla katleder. FETÖ elebaşı “Müslüman terörist değildir, terörist de Müslüman değildir” diyerek cinayete alkış tutar.
İsrail, Filistinlilere insani yardım götürmek isteyen Mavi Marmara gemisini basar, 10 Müslüman’ı şehit eder. FETÖ elebaşı katili değil katledilenleri eleştirir: “ Onların yaptığı otoriteye başkaldırmaktı, İsrail’i kışkırtmaktı!” FETÖ elebaşının tersine Birleşmiş Milletler raporunda Mavi Marmara’da yaşananlar için “ İsrail’in yaptığı kabul edilemez, gaddarca ve kasti bir cinayet” ifadesi yer alır! Bu iki örnek Gazze’de 1 yıldan fazla bir süredir devam eden katliama dair ne FETÖ elebaşından ne de örgütteki üst düzey isimlerden neden ses çıkmadığının da cevabıdır aynı zamanda.
Bütün bu hatırlatmaları neden yaptık? Dünya üzerinde hiçbir örgüt ve lideri bir ülkeye FETÖ’nün Türkiye’ye verdiği kadar büyük bir zarar vermemiştir.
Sözde dini görünümle bir casusluk şebekesi olan FETÖ, uzun yıllar içinde devleti adeta zehirli bir sarmaşık gibi sardı.
Sınav sorularını çalarak devletin kritik birimlerine yerleştirdiği militanları üzerinden yüzbinlerce Anadolu çocuğunun hakkını gasp etti.
Emniyette, yargıda, eğitimde, orduda bütün köşe başlarını ele geçirdi. Saf ve masum Anadolu insanının dini ve milli hassasiyetlerini kullanarak çocuklarını ellerinden aldı.
Kendilerinden olmayan herkesi kumpaslarla tasfiye etti. Türkiye’yi bir iç savaşa sürükleyerek Anadolu’nun işgaline zemin hazırladı. Özünde bir iç savaş ve işgal denemesi olan 15 Temmuz ihanetinde Türkiye adeta uçurumun kenarından döndü.
Bu ülkenin vatandaşları olarak hepimiz ama az ama çok bu örgütün mağduruyuz.
FETÖ elebaşının dirisini bize vermeyen ABD’den ölüsünü de istemiyoruz.
Bundan sonra eskisinden çok daha dikkatli olmak zorundayız.
Artık eski FETÖ yok.
Yenisini daha doğrusu Kilisenin yeni gizli evladını bakalım hangi ambalajla Türkiye’nin başına bela edecekler?