Kızılcık Şerbeti dizisi; dindarlara ince kıyım operasyon ve RTÜK cezası…
Show TV’de yayınlanan diziyi ilk bölümünden itibaren izliyorum.
Dindar ve seküler iki ailenin bir evlilikle ortaya çıkan çatışmalarını, anlaşmazlıklarını, aşkları, entrikaları, kötülükleri, iyilikleri ve olumsuzlukları anlatmayı amaçlayan bir proje olarak başlamış.
Senarist Melis Civelek ile Gold film ekibi güçlü bir dramatizasyon ve olay örgüsüyle buna cesaret ederek bence büyük bir tabuyu sarstılar.
Dizi, dindar ve zengin Ünal ailesinin oğlu Fatih ile seküler ve hali vakti hayli yerinde olan Arslan ailesinin kızı Doğa’nın büyük bir aşkla birbirlerine bağlanması, üstelik Doğa’nın hamile kalıp alelacele evlenerek kocasının evine yerleşmesiyle başlıyor.
Doğa’nın annesi Kıvılcım Hanım mağazalarda karşılaştığı tesettürlü kadınlara “Bunlar da her yerde” diye sataşacak kadar sekter bir laikçi, Fatih’in annesi Pembe Hanım da kocasını korku sopası gibi göstererek evinde her istediğini yaptıran, tesettürlü, gelenekçi, entrikacı ve tabii dindar bir kadın.
Her iki tarafın da kocaları, eski kocaları, babaları, anneleri, anneanneleri, kardeşleri, kız kardeşleri ve tanıdıkları var.
Şimdi diziyi anlatmaya gerek yok, merak edenler zaten biliyor.
Diziyi ilk bölümünden itibaren merakla izledim.
Başlangıçta dindar-laikçi çatışmasının, uzlaşmazlıklarının balansı iyi ayarlanmış, iyi-kötü klişesine sığınmadan insanları olumlu ve olumsuz yönleriyle ele almayı tercih etmişti.
Oyunculuklar bu arada tek kelimeyle şahane. Dizi sektöründe ilk kez karşılaşılan karakterlerle; Nursema, Pembe Hanım, Kıvılcım Hanım, eski kocası Kaya vb. tanıştık bu arada.
Ancak dizinin ilerleyen bölümlerinde işin rengi değişmeye başladı. Ve olay örgüsünün gidişatı öyle bir noktaya evrildi ki dindar ve muhafazakâr kesimde topluma rol model olabilecek tek bir kişi bile kalmadı. Hepsi olumsuz karakterler. Daha açık bir anlatımla dizinin dindarlığı yaşam biçimi olarak benimsemiş tüm karakterleri kötü, entrikacı, bağnaz, kendine benzemeyene kültürünü dayatan insanlar olarak tasvir ediliyor. Abdullah Bey gibi yumuşak görünen bir baba bile, kızı Nursema’yı istemediği bir adamla zorla evlendirebilecek kadar katı ve gelenekçi biri.
Dindar Ünal ailesinin tek olumlu ferdi, zekâ olarak saflık derecesinde görünen Mustafa. Seküler Arslan ailesinin sevdiği tek kişi o. Daha doğrusu ona acıyorlar. Dindar Ünal ailesinde başlangıçta hayli olumsuz bir karakter olarak tasvir edilen görümce Nursema ise zaman içinde Arslan ailesinden Alev’in ortağı gitarist ve şarkıcı Umut ile tanışınca birden iyi bir insana dönüşüveriyor.
Tabii tüm bunlar ince bir olay örgüsüyle sunulmakta seyirciye. Senaryoda zaman zaman dengeleyici gibi görünen ufak dokunuşlar var ama onlar da seküler karakterlerin kötülüklerinden, baskıcı ve ötekileştirici olduklarından değil diğer kesimi tanımamalarından kaynaklanıyor. Misal, başı kapalı ama aslında son derece pahalı şık giysileriyle Nursema, sevgilisi Umut’un evine gittiğinde birden kendisine kapıyı açan annesiyle karşılaşıyor. Kadın Nursema’yı eve gelen temizlikçi sanıyor ve ona nereleri nasıl temizlemesi gerektiğini anlatıyor bir süre. Ama sonra oğlundan gerçeği öğrendiğinde çok üzülüyor, bir iki “Oğlum olmaz” filan gibi laflar ediyor ama sonunda hemen yumuşuyor. Çünkü iyi insandır sonuçta. Bağnaz değildir.
Seküler Arslan ailesinin en fanatik, sekter karakteri Kıvılcım bile geçmişte davalık olduğu başörtülü kadının otistik oğlunun müdürlüğünü yaptığı okula kabulünü sağlayacak kadar yüce gönüllüdür.
Varlıklı muhafazakâr kesimin genç erkeklerinin özelliği ise gece âlemlerinde kadın tavlamak, ama ailesinin bulduğu başı kapalı bir kızla evlenip ondan çoluk çocuk sahibi olmaktır.
Sonuçta dindar Ünal ailesi, kızları Nursema’nın Umut ile ilişkisini öğrendikleri anda onu yine kendileri gibi zengin bir muhafazakâr ailenin İbrahim adlı oğluyla evlendirmeye karar veriyorlar. Nursema sesini çıkaramıyor, iki sevgili gözyaşları içinde kaderlerine razı oluyorlar.
Nikâh kıyılıyor, gerdek gecesi de olanlar oluyor.
Dizinin gerdek sahnesi iki hafta önceki bölümdeydi. İbrahim yatağın üzerinde oturan, çok üzgün ve gergin Nursema’nın üzerine yürürken “Ne oldu lan, hadi soyunsana, kusurlu musun lan sen. Tabii ya bilmeliydim, seni kakaladılar kusurlu kusurlu, neyse hadi madem ha bir ha iki, soyun” tarzı çok ağır ve aşağılayıcı sözler ediyor. Nursema İbrahim’i itiyor, sonunda pencereye çıkıp “Dokunma, yaklaşma” diyerek bağırıyor ama İbrahim gidip Nursema’yı eliyle iterek aşağıya atıyor.
RTÜK işte bu sahnenin ardından seyircilerden de gelen yoğun eleştiriler üzerine yaptığı değerlendirmede, kadına yönelik şiddeti özendirdiği gerekçesiyle beş program yayın durdurma cezası ve yüzde 5 oranında da para cezası kararı verdi.
Aslında bu kararın geçen hafta sosyal medyada viral olan ve çok eleştirilen iftar sahnesiyle ilgisi yoktu.
RTÜK Başkan Yardımcısı İbrahim Uslu’yu aradım ve konuştum.
O da bunu doğruladı.
İbrahim Uslu, dizide konunun nasıl işlendiğinin kendilerinin ilgi alanlarına girmediğini belirterek bu konuda şikâyetler gelse de sonuçta dizinin ve kanalın kendi tercihi olduğunu, aşağılama, ırkçılık, bir kesimi nefret objesi haline getirme gibi yaklaşımlar olmadığı takdirde değerlendirmeye almayacaklarını belirterek “Söz konusu ceza kadına yönelik şiddetle ilgili ve iki hafta önceki bölümdeki sahneden dolayı verildi. Çünkü sahnedeki görüntüler çok ağırdı. Konuşmaların içerikleri kadını aşağılayıcı nitelikteydi ve özellikle Nursema’nın pencereden aşağıya itildiğinin açık açık gösterilmesiydi ki bu sahne, kararın verilmesindeki belirleyici etkendi” dedi.
İbrahim Bey’e bu türden vakaların hayatın doğal akışında olduğunu, bu yüzden daha esnek bakılabileceğini söyledim.
Uslu ana akım televizyon kanallarının sorumlulukları olduğunu ve toplumu olumsuz yönde etkilememesi gerektiğini hatırlatarak “Size şöyle bir örnek vereyim” dedi:
“Misal çocukların ve hatta yetişkinlerin izlediği Red Kit adlı çizgi romanın animasyonunda Red Kit’in ağzında hep sönmemiş, külü üzerinde olan bir sigara vardır değil mi? O neden kaldırıldı ve yerine bir çiçek ya da kürdan kondu? Şiddet de bulaşıcıdır ve görsel sahneler etkiler. İnsan algısında normalleşir.”
Aslında mafya dizilerinde bir zamanlar mafyatik elemanlar kadınları çatapata durmadan dövüyordu. Misal bunlar da yasaklandı. Olursa da ceza alıyor.
Geçen akşam Fatih Altaylı’nın Bire Bir programında dizinin kadın karakterlerini canlandıran oyuncular konuktu ve konu bu cezaya gelmişti. Nursema karakterini canlandıran oyuncu Ceren Karakoç, “Pek de öyle şiddet sahnesi yoktu” deyiverdi. Şaşırdım kaldım. Aslında anlıyorum, dizi oyuncuları sonuçta çok tutulan bir dizide rol almanın ve başarının devamını engelleyecek herhangi bir sorun olsun istemiyor ve mesleki bir yabancılaşmanın içine giriyor.
“Pek de öyle şiddet yoktu o sahnede” ne demek? Adam kıza en ağır hakaretleri ediyor ve cinsel içerikli olarak aşağıladığı yetmiyormuş gibi bir de CAMDAN AŞAĞIYA İTEREK öldürmeye teşebbüs ediyor.
Tabii bana kalsa verilen bu cezada program durdurma olmamalıydı. Sonuçta ilgiyle izlenen bir dizi.
Kararın dizinin içeriğindeki işlenişle bir alakası olmadığını söylemiştim. Ama başlıkta da belirttiğim gibi Türkiye’deki dindar kesime ince kıyım bir algı çalışması yürütülmüş ve bunun siyasete de fatura edilerek muhafazakâr AK Parti iktidarını yıpratması hedeflenmiş.
Ama bu benim düşüncem. Son kertede fikir özgürlüğü.
ATV de yapsaydı bir benzerini kendi çerçevesinden. Ama onlar da eminim ki bu sefer kantarın topuzunu diğer kesim aleyhine kaçırırlardı.
Kısacası senarist de olsa herkes bulunduğu pozisyondan olaya bakıyor ve o pozisyonu güçlendirmeye yönelik bir çalışma yürütüyor.
Şimdi kanalın bu karara itiraz hakkı var. Mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı alabilirler ve bu durumda dizi yayınlanmaya devam eder. Ama zaten mahkeme süresi karar alınıncaya kadar en az iki hafta daha süreceğinden RTÜK kararı onaylansa bile dizinin önümüzdeki iki üç hafta daha yayınlanması bekleniyor.
Kanala verilen para cezası ise cezanın kesildiği Mart ayından önceki Şubat ayına ait tüm kanal reklam gelirlerinin yüzde 5’i oranına tekabül ediyor.
Bu da çok yüksek bir oran tabii.