Köle efendisini tehdit edemez
Tarih boyunca hiçbir güç zulüm ile payidar olmadı. Batı’daki sömürge imparatorluklarında olduğu gibi, Uzakdoğu’dan Afrika ülkelerine kadar zulmünü devam ettirenler oldu.
Netanyahu’nun ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi üyelerine yaptığı konuşmada, bir katilin, soykırımcının, milenyum çağının Hitler’lerinden daha gaddar olan bir adamın ayakta alkışlanması insanlık tarihinin en kara günlerinden biriydi.
Eski Yunan’da, Roma’da, Orta Çağ’da ve modern dönemde özgürlükleri, demokrasiyi ve medeniyeti kendilerine ait sayarak geri kalan bütün medeniyetleri barbarlıkla itham eden ve bütün dinleri, medeniyetleri ve insanlığın bütün birikimini arkaik tabiri caizse “örümcek kafalı” gören bu soykırımcı sömürgecilerden bizim adalet beklentimiz yok.
Dünyanın herhangi bölgesinde bir savaş, kaos, soykırım meydana geldiği zaman yine de insanlar düzen kuran devletlere ve büyük devletlere dönüp bakarlar. ABD, diğer Batılı müttefikleri ile birlikte güya dünyaya demokrasi, medeniyet ve liberal değerler taşıma iddiasında olduğu için Filistinliler de dönüp ABD’nin bu konuda ne diyeceğine baktılar.
Dünya siyasetini yakından takip edenler, gerçek katilin soykırımcının ABD olduğunu ve İsrail’in ancak ABD ile bir anlam ifade edeceğini biliyor. Dünya genelinde çözüm arayışında olanların az çok batılı devletler içerisinde ABD’yi çözüm mercii olarak görenler var.
Her ne kadar bu yazıyı İsrail Dışişleri Bakanı’nın cirmini aşan tehdidi için yazmış olsam da Netanyahu’nun soykırım şovunun sürekli ayakta alkışlanmasının insanlık için ne denli karanlık bir tablo olarak tanımlarsak, soykırımcı ve terör devleti İsrail’in içinde bulunduğu halet-i ruhiye daha iyi anlayabiliriz.
Gerçekte ayakta alkışlanan neydi?
* Dünyada geçerli bir hukuk ve insan hakları düzeninin olmadığı
* İsrail’in 40.000 sivili hukuksuz bir şekilde öldürdüğü
* 2,5 milyon insanın açlık ve susuzluğa mahkûm edildiği
* Yüz binlerce ev ve binanın bizzat bombalanarak yıkıldığı
* Hastanelerin, içinde olan hasta ve doktorlarla birlikte yıkıldığı
* Yeni doğan bebeklerin hastane ve kuvözden mahrum bırakıldığı
* Hasta taşıyan ambulansların saldırıya uğradığı
* Okulların, içinde olan öğrencilerle birlikte bombalandığı
* Bütün hayvanların açlıktan telef olduğu
* Hristiyanlara ait kilise ve hastanelerinin yıkıldığı
* Tutuklu ve yaralılara işkencenin yapıldığı
* Terör örgütü gibi “seçerek” (doktor, akademisyen, mühendis vs.) öldürdükleri…
Hitler bu cürümlerin hangisini İsrail terör devletinden eksik yapmıştı? Ya da Netanyahu’yu, (her ne kadar ABD üretimi de olsa) DEAŞ’tan, Hitler’den ayıran nitelik farkı nedir? Yukarıda birkaç başlığını sayabildiğimiz soykırımı yapan bir cani, Temsilciler Meclisi tarafından coşkuyla alkışlanıyor.
İşte Erdoğan’ın meydan okuduğu devlet, tam bir suç şebekesi. Hiçbir saygıyı ya da saygınlığı hak etmiyor.
İsrail Dışişleri Bakanı, Erdoğan’ın akıbetine dair tehditte bulunmuş. Yaklaşık 400 yıl İstanbul’da ya da Filistin’de bizim hakimiyetimizde kaldınız. Her ne kadar 70 yıllık bir terör devletiniz var olsa da, sizin Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet karşısındaki köle ruhunuz ve psikolojiniz değişmez.
Siyonistler biliniz ki biz sizin efendiniziz. İstanbul’dan gelen bir tehdit, efendiden köleye yapılmış tehdittir. Siz köle ruhlu olduğunuz için Filistin’de tiranlık yapıyorsunuz. Gücünüz ne bir Türk’e ne de Türk devletine yeter.
10.000 kişilik Hamaslı mücahit ordusuna güç yetiremeyen ordunuz var. Sapık Dışişleri Bakanınız cümle kurarken birkaç kez daha düşünmesi gerek.
Erdoğan, savaşın ilk günlerinde bir terör devleti olarak terörist olmakla suçladığınız Filistinli kahramanlara, “Bunlar kendi topraklarını savunan Kuvayı Milliyeci mücahitlerdir,” diyerek Müslüman gönüllerin doğru durmasını sağladı.
Sn. Cumhurbaşkanımızın konuşmasında tehdit yoktu fakat İsrailli bakanın hadsiz açıklaması insana “iyi ki Erdoğan bu konuşmayı yapmış” dedirtiyor.
Ezcümle: KÖLE EFENDİSİNİ TEHDİT EDEMEZ.