Koronavirüsten sonra Ankara’yı neler bekliyor?
Covid-19 elbette bitecek; bazıları hatta Covid-21’i bekliyor ama dünya bu kadarını kaldıramaz. Virüsün insanlığa karşı toplumların dizayn edilmesi çalışmalarına kaynaklık ettiği bir gerçektir. Fakat bu durum “önlem almayalım” şeklinde algılanmamalı! Stratejiyi tartışırken maske takmayı unutmamalıyız.
Covid-19 bittikten sonra Ankara trafiği yoğun gündemle hareketlenecek ve bu tüm dünyanın da ana gündemlerini oluşturacak:
1) “Mülteci ve göçmenler” yeniden Yunanistan üzerinden Avrupa kapılarına dayanacak. En az 1 milyon kişiden bahsediyoruz. “Yaptırım” isteyen Avrupa ülkeleri problemi çözmek zorunda! Hem AB’nin sınırlarını koruyacaksın hem yaptırımla tehdit edileceksin; bu iki faktör bir arada duramaz.
2) “Ege Adaları” ve Antalya’nın dibindeki Meis Adası tekrar konuşulacak. “Hükümet 18 tane ada ve kayalığı Yunanistan’a verdi” diyenler gelsinler ve Girit’in Türkiye’ye ait olduğunu belirtsinler. Faktörel ve belirsiz kayalıklar esas gerçeği perdeleyemez.
3) “Doğu Akdeniz’de” petrol türevleri bulununca Türkiye’nin kontrolünde olacak. Dünya piyasalarını belirleyen İngiliz petrolünün yerini alma potansiyeli yüksek! Kavganın asıl sebebi iyice gün yüzüne çıkacak.
4) “Libya’da” kaldığımız yerden değil; BM’nin aldığı “tanıma kararından” başlayacağız. Türkiye şu an Afrika’nın kuzeyine uzanan sınırda “deniz yoluna” sahip ki bu “tarihi bir devrim”dir! Libya mevzusu 2021’de “sürdürülebilir devlet politikası” haline geliyor.
5) “Suriye” sınırından başlayıp 60 kilometre güneye kadar Türkiye’nin hâkimiyet sahasında yeni denklem oluşabilir. Hukuki antlaşmalara boğulmayan bir fiili coğrafi büyüme kapımızda!
6) “Afrika” açılımlarına Almanya itiraz etmeyecek ama Fransa ses çıkaracak. Afrika kıtasının üzerine kâbus gibi çöken “Fransa barbarları” bu hâkimiyetten zerre taviz vermek istemiyor.
7) “Ukrayna” ile “stratejik müttefik” ülke konumuna geleceğiz.
8) “Amerika” ilişkileri Trump döneminden aşırı farklılıklar göstermeyecek. “Yaptırım ve tehditlerle” yürüyen süreç devam ederken eylemlerin dozajı “Türkiye’nin kritik hamleleriyle” azalacak.
9) “Silah alan ülke” konumundan “ihraç eden ülke” pozisyonuna geçiş sağlamlaşacak. Dünyanın savaş alanlarında “Türkiye’nin sözü” gibi “Türkiye’nin silahları” da gündemdeki yerini alacak.
10) “Nahcivan-Bakü” karayolu ile 100 yıl sonra “Türkiye-Türk Dünyası kesintisiz karayolu” oluşacak.
11) Üçüncü Havalimanı olan İstanbul Havalimanı “kırılması zor bir rekora” imza atacak.
12) “FETÖ” birçok alanda etkisiz hale getirilse de kökü kazınmadı. İçerideki bir hain bile kapının kilidini açabilir. Daha önce EYT üzerinden “fitne yayan” FETÖ bu kez çıplak arama, hobi bahçeleri gibi yan mevzular üzerinden strateji geliştirecek. Erken davranıp propagandaları bertaraf etmek elzemdir.
13) “Erken seçim” olmayacak ama “ittifaklar” tartışılmaya devam edecek. HDP içinde “isyan hareketi” başlayabilir. “Başkaldırının” hangi yönde olacağı kestirilemiyor?
14) “İyi Parti”nin “eve dönüş” yapması mümkün görünmüyor. Meral Akşener devrim mi yapar yoksa macerasına HDP ile mi devam eder? Akşener “modern ve açılımcı” olmasına rağmen bu kez değişimi kaldıracak kudrete sahip görünmüyor.
15) “Devlet Bahçeli” iddiasından milim sapmadan yoluna devam ediyor. Türk siyasi tarihinde ilk kez “pazarlıksız ittifak” kurulmasına vesile oldu.
16) “Ekrem İmamoğlu”ndan sonra “Mansur Yavaş” da giderek sorgulanacak. Algı yönetimi yerine “somut veriler” konuşulacak ve henüz toplumsal icraatları yok! “Herkesin başkanı” kavramı sözde kaldı. İmamoğlu’nun; “Bana hayvan dediniz” şeklindeki algısı bundan sonra da yönünün değişmeyeceğini gösteriyor.
17) “Suikast ve kan” ifadeleri 2020’de CHP tarafından kullanıldı. Birilerinin “gizli ajandaları” olduğu ve “sosyolojik mühendislik” çalışmalarına “yok etme” denkleminde bakmak istedikleri unutulmamalı!
18) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dünyayı yeniden gezmeye başladığında “ustalık döneminin neticeleri” tüm yönleriyle ön plana çıkacak. “Yeni seferler” çok farklı olacak.
“NE FİTNEYMİŞ”
“Fitne” dedikleri şey hortluyor, zıplıyor yine bizim kucağımıza düşüyor. Bertaraf ediliyor ama araya yıkılası dağlar girince; “Başı duman pâre pâre, yol ver dağlar yol ver bana” türküsünü koro halinde çığırıyoruz!
Oysa cümleten ezilen bizdik! Biz 28 Şubat’ta kaldırımlarda sürüklenenleriz! Annesi başörtüsüyle Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi’ne girdiği için ilkokula giden çocukları okulda diğer çocuklara yuhalatılanlarız! PKK hortlasın diye yüzlerce yıldır yaşadığı köylerden dedelerinin mezarını bırakıp kovulanlarız! Onlar açılmamış gonca gülleri satmaya yeltenirken darağacında sallandırılıp kırılan onur, betonlarda üşütülen beden bizdik!
Artık yeter; tüm fitneleri göğsümüzde söndürmenin vaktidir.