Küçük kıyamet notları
6. gündeyiz.
Yaşananlar tarihe not düşülüyor, bu yazdıklarımız da.
Geldiğimiz aşamada hâlâ sağ olanlar var ümidiyle onlara ulaşmaya çalışıyoruz.
Canım Türkiye’miz, yüzyılın afetiyle karşı karşıya.
Öyle ki bilim adamlarının ölçümüne göre; Hiroşima’ya atılan atom bombası, 15 trilyon joule büyüklüğünde iken, Kahramanmaraş Depremi, 30 katrilyon joule büyüklüğünde ölçüldü.
Yaşadığımız vakıanın büyüklüğünü sanırım daha iyi anlayabiliyoruz.
İngiliz deprem uzmanı açıklamasında, 6 Şubat deprem haritasını İngiltere üzerinden karşılaştırdı. Yabancı uzman, “Aynısını yaşamış olsaydık, binalarımız dayanmazdı, Birmingham, Manchester, Sheffield ve Bristol dümdüz olurdu. İngiltere jeolojik olarak ikiye bölünürdü.” dedi.
Depremin ikinci gününden itibaren hep suçlayıcı bir dil kullanan Kemal Kılıçdaroğlu duymasın ama partisinin Hatay Belediye Başkanı olan Lütfü Savaş da gerçeği ortaya koydu. Savaş, “Deprem 10 ilde birden oldu. Hatay’da üç ilçe hariç her yer yıkık. İki binin üzerinde bina çöktü. Bütün dünyadaki Akutçuları getirseniz ancak yetişirlerdi” dedi.
Şimdi can kayıpları açısından dünyadaki gelişmiş iki ülkeye bakalım.
Japonya’da 2011’de yaşanan depremde 15 bin 690 kişi hayatını kaybetti.
Görece daha düşük bir deprem olmasına rağmen İtalya’daki 2016 depreminde 6.2’lik bir sarsıntıda bile 3 yüz kişi hayatını kaybetti.
Yani deprem şaka değil. Gerçekten iyi hazırlanmalıyız. Fakat hazırlıklar çok iyi seviyede dahi olsa deprem can alan bir afettir. Bunun da bilincinde olalım.
Sürecin içinde olduğumuz için Kahramanmaraş Depremi’nde, toplam kaybımızı bilmiyoruz ancak tahminlerimiz ciddi rakamları önümüze koyacak gibi.
Arama çalışmalarında bir kişiyi dahi kurtarabilirsek ne mutlu. Asılmaya devam etmeliyiz.
DEVLET NE YAPTI?
Deprem 6 Şubat saat: 04.17’de gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan 05.34’te Twittter’da “koordinasyonu sağlıyoruz ve sahadayız” mesajını yayımladı.
Öncelikle tüm yetkili ve görevlileri alana sevk ederek, arama-kurtarma çalışmaları pazartesi sabahının ilk ışıklarıyla birlikte başladı.
Elektriğin alana ulaşması için sorunlu trafolar onarıldı.
Birkaç gün içinde yıkılan yollar, köprüler ve Hatay Havalimanı yapıldı.
Enkazdan çıkarılan binlerce vatandaşımız gerek şehir içi gerekse diğer illerdeki hastane ve şehir hastanelerine iletildi.
Bu süreçte çadır kentler kuruldu.
Depremzede halkımızın isteği üzerine binlerce kişi farklı illerdeki akrabalarına intikal ettirildi.
Arama-kurtarma faaliyetleri sürmekte, diğer taraftan depremzedelerin barınma, gıda temini, sağlık işlemleri sürdürülmekte.
Sahra hastaneleri kuruldu.
Sahipsiz çocuklarımızın devlet güvencesinde korunması için işlemler yapılmakta.
Diğer tarafta yardım koordinasyonu sağlanmakta ki bu çok komplike bir organizasyon kabiliyeti gerektirir.
Süreçte yağma ve hırsızlık gibi suç içerikli durumlara müdahale edilmekte.
Acil yardım planlaması ve uygulaması devam ederken orta ve uzun vadeli plan da aşama aşama açıklanmakta.
Cumhurbaşkanın Erdoğan açıklamasında, depremzedelere 10 bin TL yardım yapılacağını ve bunun son olmayacağını belirtti. Bunun yanında Erdoğan, konteyner kentlerin kurulacağını, bununla birlikte de bir sene içinde yıkılan evlerin yerine, yenisinin yapılacağını açıkladı. Van depreminde olduğu gibi on ilimizdeki yıkımı da onaracaklarını ifade etti. Erdoğan “bu potansiyel bizde var” dedi.
Ayrıca deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın devlete olan borçları, bir süre dondurulacak.
BAŞBAKAN’I UYKUDAN UYANDIRMAYA KIYAMAZDIK
Şunu belirtmek isterim ki yirmi yıl önce bu ülkede deprem olur ve başbakanı uykusundan uyandırmaya kıyılamazdı. Başbakan sabah kahvaltısını yaparken durumu öğrenir, sonra bir basın açıklaması yapar ve alana gitmeye tenezzül bile etmezdi. Evet, Ecevit’ten bahsediyorum.
Sonrasında da deprem alanı, kendi başının çaresine terk edilirdi.
Nasıl mı? Kızılay sahaya gider ama gittiğinde kurduğu çadırların sayısı komik derecede sınırlı olur, dağıtılan kumanyalar yine “dostlar bizi alışverişte görsün” tadında, hediyelik eşya gibi değerlendirilebilirdi.
Kalıcı ve uzun vadeli bir afet yönetim anlayışı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurduğu AFAD ile gerçekleşebilmiştir.
İspat isteyen vatandaşlar, 1999 Gölcük Depremi’ndeki vahim tabloya bakabilirler.
MUHALEFET NE YAPTI?
Ana muhalefet dışında çoğu siyasi partimiz itidalli ve sağduyulu mesajlar yayınladı.
PEKİ!
CHP hep neden agresif, neden suçlayıcı, neden hep saldırgan?
Siyasetin yapılacağı zaman bellidir.
Siyaset; mevtalarımızı kaldırdıktan sonra hayata geçirilecek bir husus.
Eğer acıların üzerinden siyaset adı altında provokasyon, kışkırtma ve yalan söylemi yayıyorsanız bunun arka planında daha farklı şeyler var demektir.
Bazen insan isyan ediyor ve şöyle demek istiyorsunuz; “Bütün oylar sizin olsun, mevtalarımız varken yeter ki bir susun.”
Bu arada Ümit Özdağ, çok marjinal bir tip ama yine de bahsedelim. Şahıs, “enkazdan önce AKP’lileri çıkarıyorlar” dedi.
İnsan sadece yazıklar olsun, diyebiliyor. Nasıl bu kadar alçalabiliyorlar?
Geçtiğimiz gün AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş ve Kahramanmaraş İl Kadın Kolları Başkanı Gül Çitil Okur, enkazdan son nefesini teslim bir şekilde çıkarıldı. Enkazlardan çıkarılamayan onca insanımız varken insanları kimliklerine göre mi ayıracağız?
Sahada kenetlenmiş biçimde halkımız ve devletimiz mücadele verirken kimlik siyaseti ve ırkçılığı yapanları Allah’a havale ediyorum.
HALKIMIZ NE YAPTI?
Halkımız yine destan yazdı.
Anadolu yine bizi şaşırtmadı.
Bildiğimiz eski refleks…
Bildiğimiz kolektif hafıza…
İstiklal mücadelesi bilinci yeniden şaha kalktı.
O kadar çok yardım akıyor ki alana, depolanma süreçlerine girildi bile.
Nevşehir’den İstanbul’a halkımız, evlerini açıyor hiç tanımadığı depremzedelere.
SİVİL TOPLUM NE YAPTI?
Sivil toplum devasa çapta hizmet veriyor. Bu konudaki deneyimimiz pek çok ülkeden iyi durumda.
Muhafazakâr-Mütedeyyin tandanslı otuzu aşan sayıdaki sivil toplum örgütü, otuz senelik deneyimleriyle yine şiir gibiler.
Seküler camiadaki bir elin parmağını geçmeyen derneği de yine tebrik etmek isterim.
Bir not düşmek gerekirse; Kemalist kesim, maalesef ki son dönemde devlet kurumlarına bağış yapmaktan çekiniyor. Enkaz altından “Allahu Ekber” nidalarıyla afetzede çıkaran derneklerden de nefret ettiklerinden dolayı onlara da yardım yapmayı tercih etmiyorlardı. Neyse ki son 3-4 yıl içinde birkaç oluşum çıktı da biraz olsun yardım yapabilme alanları oluşmuş oldu onlar için. Bu da iyi bir şey. Sonuçta yardım, tüm halkımız için.
Bizim anlayışımıza göre yardımda kişi, şahıs; etnik, dini, mezhebi hiçbir şekilde ayırt edilmez.
GENÇLERİMİZ NE YAPTI?
En çok da gençlerimiz duygulandırıyor beni. 12 yaşındaki genç adayı yavrularımız, koli tasnifinde görev alıyor.
Geleceğimiz; çok güzel olacak. Emin olun.
Evet, depremle yıkıldık, kayıplarımız var.
Ama umudumuz da var.
İşte en büyük hazinemiz, bu genç yavrularımız…
Vatanseverlik ve İstiklal duygusuyla, 15 Temmuz’da tankın karşısına çıkan Anadolu halkı ve gençlerimiz, şimdi de yardımseverlik ve paylaşım duygusuyla arı gibi çalışıyor, çabalıyor.
Hep var olun… İçimizdeki az sayıdaki kötü ve şeytan ruhlulara karşı.
AZERBAYCAN-PAKİSTAN-KATAR
Birilerinin alerjisi yükselebilir, sorun değil. Biz gerçekleri yazmaya devam edelim.
Süreçte pek çok ülke yardım ekibi gönderdi. Fakat açık ara öne çıkan üç ülke var; Azerbaycan, Pakistan, Katar.
Azerbaycan ve Pakistan, halkı ve devletiyle âdeta seferberlik ilan etti, yardım ekipleri gönderdiler. Yardım ekipleri listesinde ilk sırada Azerbaycan yer alıyor.
Katar ise Dünya Kupası gelirinin afetzedelere yardım amacıyla Türkiye ve Suriye’ye gönderileceğini ilan etti. Katar devleti daha önce 1 milyar dolar nakit ve 200 milyon dolarlık ayni yardım yapacağını ilan etmişti.
Katarlı iş adamları ise; 100 milyon dolar nakit ve 100 milyon dolarlık ayni yardım yaptılar.
Hepsi var olsun, sağ olsun.
Kardeşlik iyi günde ve kötü günde.