Kurtulayım derken, eriyip gidivermek…
Başkan Trump, ülkesinin dünya ile ticaretine ortalama yüzde 34 vergi koyarken bunu “Kurtuluş Bayramı” diye ilan etti. Kimden veya neden kurtuluş?
Sömürüden… İddiasına göre, Trump, ithalatı yüzde 30 civarında pahalandırırken, Amerikalıları, kazandıkları parayı yabancı üreticilere, başka ülkelere kaptırmaktan kurtardığına inanıyordu. Amerika’nın zenginliği, dünyanın yer ülkesinden mal ve hizmet ithal ediyor olması, dünya ülkelerini, özellikle Çin, Japonya ve AB üyeleri tarafından istismar ediliyordu. Şimdi, kimsenin aklına gelmeyip de sadece Trump’ın aklına gelen, son derece yaratıcı, hatta devrim niteliğindeki bu cezalandırıcı gümrük vergisi uygulaması ile Amerikalılar artık nispeten daha ucuz olan yerli mallarına yönelecekler. Amerikan ekonomisi de bu küresel sömürüden kurtulacak!
Bayram ismi bundan daha iyi neye yakışırdı?
Bundan daha ağır “şakalar” görüyoruz medyada iki gündür; ama işin şakaya gelir tarafı hemen hemen bitti: Kendisinden önce hiçbir başkan tek bir kararnameyle, küresel borsaları Trump’ın düşürdüğü kadar düşürmemişti. Sadece Amerikalı yatırımcılar, özel emeklilik yatırım firmaları değil, AB borsaları da tarihlerinin tek günde ön büyük sarsıntısını geçirdi.
Anladığım kadarıyla, borsalar sarsılır, düşer kalkar. Ama yatırımcıların bir gecede uğradığı gelir kaybı, firmalara ve özel tasarruf sahiplerine yansıtılınca, asıl sarsıntı başlar. Bu sarsıntı ile dünyanın halen en büyük ekonomisine sahip olan ABD’ye bir şey olmaz belki; özellikle Trump’ın arkasında sıralanan ve çağımızın en büyük dönüşümüne önderlik eden dijital firmalar, yapay zeka şirketleri, Big Tech (büyük Teknoloji devleri) diye anılan 100 büyük holding, ortaya “büyük çöküntü” görünümü çıkmaması için çaba gösterecektir.
Ancak, Trump’ın burada duracağını ve gümrük vergilerinin yol açacağı halin, enflasyon içinde durgunluk denen, ekonomistlerin kabusu olan duruma evrilmemesi için derlenip toparlanacağını sanmamak gerekir. Bir kere ortada kendisinin asla hata yapmayacağına inanan bir “ego” var; ayrıca, bundan bağımsız bir “Avrupa Nefreti” de her gün kendisini daha çok belli ediyor.
Trump’ın yakın çevresine topladığı bakanlar, daire başkanları, danışmanlar için Avrupa müttefiklerine duyulan küçümseme, bir ortak tutumdur; davranış biçimidir. Savunma Bakanı Pete Hegseth’in NATO toplantısında Avrupalı bakanların yüzüne, “Sizler ABD’nin askeri gücüne bağımlısınız ve kendi güvenlik anlayışınız acınası bir haldedir!” diyeli, iki hafta olmadı! (Meşhur güvenlik açığı Signal grup sohbetinde Avrupa’dan “Bu acınacak ülkeler!” diye, hem de büyük harflerle söz eden mesaj da hatırınızda olsa gerek.)
Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in şubat ayında Münih Güvenlik Konferansı’nda Avrupa’yı yerden yere vururken yaptığı konuşmayı unutmak mümkün mü?
Trump yönetiminin bu Avrupa aleyhtarı tutumu, şimdi AB’nin içine düşeceği bir küresel ekonomik krizden çıkması için ABD’nin hiç yardımcı olmayacağı anlamına gelirse -ki son 48 saatte aksine bir kanıt görmedik- bu yangın dönüp dolaşıp, Amerika’yı da tutacaktır. Çünkü Avrupa, ABD’ye mal sattığı kadar Amerika’dan da mal alıyor.
Financial Times yazarı Henry Mance, “Amerikan karşıtlığı, sonunda ABD’nin elinin kolunun ve bacaklarının kesilmesine yol açabilir” derken, bu karanlık geleceğe işaret ediyordu.
Evet, ABD güvenlik şemsiyesi altında olmak Avrupa’nın kendi savunmasına kaynak ayırmamasına sebep oldu; ama Avrupa, silahlı kuvvetlerinin teçhizatını, cephanesini ve savunma sanayi ürünlerinin çoğunu Amerika’dan alıyor, ve bu alımlar durduğu anda, “acınası duruma” düşmesi muhtemel olan Amerika olacaktır denebilir. Washington Post’un Avrupa’da oturan başyazarlarından Lee Hockstader, “ABD’nin geleneksel müttefikleri, Beyaz Saray’ın ölümcül bir tehdit ile mücadele etmek için bir Gönüllüler Koalisyonu kurması gereken gün geldiğinde Trump’ın telefonuna çıkacaklar mı?” diye soruyor.
Cevabını tahmin edebilirsiniz…