“Libya’ya gitmeyelim” demek, “Akdeniz’e girmeyelim” demektir
“Başka ülkelere asker göndermeyelim” söylemi ilk bakışta çok “havalı” görünüyor. Öyle ya… Askerlerimiz onun-bunun hatırı için niye ölsün ki!
Ne var ki bunlar, ancak; dünyada olup bitenden haberi olmayan “uzaylılar”ın söyleyebileceği boş laflarıdır. Yahu zaten, “Savaş olsun, insanlar ölsün” diyen insan bile olamaz. Biz emperyalist vampirlere “Nolur gelin, etrafımızı ateşe verin” diye çok mu yalvardık?
Rüya âleminde yaşayan bu ucuz istismarcıların can simidi “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözüdür. Bakın işte, içimiz dışımız “barış” olmuş; mesele bitmiştir! Mustafa Kemal, “Bunlar, ‘Hazır ol cengü cidale, eğer ister isen sulh-ü salâh’ sözünü anlamaz” diye tercüme etmesine rağmen, Bektaşi’nin; “Namaza yaklaşmayın” vurdumduymazlığıyla basitleştirerek, “Etrafınızı ateş çemberi sararsa siz kafanızı yorgana gömün” şeklinde anlayacaklarını bilseydi bu sözü söylemezdi. Yoksa “Libya Çölleri”nde ne işi vardı!
YUNAN KARDEŞİNİZ KAPIDA…
Yıllarca “Yunanlıyla kardeş olduğunuzu” mısralara döküp haykırdınız, hatta sigara paketlerine bile “Barış” yazıp güvercin kondurdunuz da ne oldu? Gördüğünüz gibi “Barış” demekle barış olmuyor. Siz “Ege’nin altın çağını” beklerken Yunan kardeşiniz, bize karşı Haçlı Seferi düzenlemek için Avrupa’da “şövalye” devşiriyor.
Benim Ege ve Akdeniz sahillerinde siftahım yok ama siz bu kafayla giderseniz, o size çok yakışan:) deniz sefalarınızı zor yaparsınız.
Gerçi siz “Yunan kardeşiniz”le “rakı ve Rum şiveli kahkahalar” eşliğinde girersiniz denize; olan yine bize olur…
1 MART’TA BAŞLADI BU MODA
Bu “Tezkereye hayır” modası 1 Mart 2003’te başladı. O gün ABD’nin, “bir komşu Müslüman ülkeyi işgaline hayır” dediklerini iddia edenler o ülkedeki Müslümanlar’ın bugünkü haline bakınca hiç sorumluluk hissetmiyor mu acaba? O sığ bakış, Amerika’nın Irak’ta canının istediği gibi at koşturmasının yolunu açmışlardır. O tezkere geçse ve Türk askeri Irak’a girseydi, durumun bu kadar vahimleşmesine asla izin vermezdi. Zaten başta Sayın Abdullah Gül olmak üzere o günkü “Hayır”cıların ileri gelenlerinin bugün bulundukları konum da durumu yeteri kadar izah ediyor.
SURİYE’DE NE İŞİMİZ VARMIŞ?..
Bugün TBMM’de “Libya Tezkeresi” görüşülecek. “Yurtta Sulh Korosu” yine tozpembe tablolar çizecek ve “Libya çölünde ne işimiz var” diyecek. Bunlar, Suriye’deki harekatlar için de sırf milletin tepkisinden korktukları için “içleri yana yana” evet oyu kullanmışlardı. Ama harekâtlar esnasında Kılıçdaroğlu, “Suriye’de ne işimiz var” istismarını yaptı. Oysa bugün Kilis’te, Ceylanpınar’da, Hatay’da; hatta İstanbul’da, Ankara’da vatandaşlarımız rahat uyku uyuyabiliyorsa, CHP’lilerin; ortakları HDP ile yaptıkları engellemelere rağmen Mehmetçiğin gerçekleştirdiği o harekâtlar sayesindedir. Hesap vermek gibi bir erdemi olmayan Kılıçdaroğlu, Suriye konusundaki bu ucuz istismarlarıyla yüzleşmeden şimdi de Libya işin aynı popülizmi yapıyor.
HDP’YE DESTEĞİ TERCİH ETTİLER
“Libya’da ne işimiz var” korosu, Türkiye merkezli düşünme kabiliyeti gösteremiyorsa bari Rusya’nın Libya’da ne işi olduğunu öğrensin. Akdeniz’de kıyısı bile olmayan Rusya, buradaki ulusal çıkarlarını sağlama almak için aylardır Libya’da, hem de meşru yönetimi devirmeye çalışan bir darbecinin saflarında savaşıyor.
***
Ülkenin ve milletin menfaatlerini korumak sadece iktidarın görevi değildir. Bu “Yurtta Sulh Korosu” sırf kirli ittifak küresini kırmadan 2023’e taşıyabilmek için Türkiye’nin geleceğine değil, HDP hıyanetine destek vermeyi tercih etmiştir.
Hele “İYİ milliyetçi Parti” HDP birlikteliğini nasıl hazmediyor bilmiyorum.
Bu kervan yürüyecek ama milletin meclisinde sergilenen bu millet düşmanlığı da, tarihin kara sayfalarında yerini alacaktır.