Macron neden Ürdün’e gitti?
Türkiye ile Kafkasya, Doğu Akdeniz, Afrika gibi birçok farklı coğrafyada rekabet içinde olan Fransa, şimdi de Orta Doğu’daki nüfuzunu arttırmaya çalışıyor. Bu amaç doğrultusunda, Fransa öncülüğünde bölge ülkelerinin lider ve üst düzey yetkilileri İkinci Bağdat Konferansı kapsamında Ürdün’de bir araya geldiler. Görüşmelerde Filistin meselesinin yanı sıra Irak, Suriye ve Lübnan’daki sorunlara da değinildi.
Konferans öncesinde hem Türk hem de Fransız basınında Fransa’nın girişimi konusunda birçok önemli yorum yapıldı. Türk basınında, “Türkiye’nin kara harekâtı öncesi, Fransa’nın terör örgütünü kurtarmak için harekete geçtiği ve bölge liderleri ile bir konferans düzenlediği” tespitine yer verildi. Fransız basınında ise, Orta Doğu’da arabuluculuk görevini üstlenmek için Türkiye ve Fransa arasında bir rekabet olduğu yorumunda bulunuldu.
Diğer bütün coğrafyalarda olduğu gibi, Orta Doğu’da da Türkiye ve Fransa birbirine tamamen zıt politikalar izliyor. Her şeyden önce bu farklılığın temel sebebinin Fransa’nın YPG’yi terör örgütü değil de “DEAŞ’la mücadelede müttefik” olarak kabul etmesinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle Fransa, Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü askerî harekâtlara sıcak bakmıyor.
Aslında Fransa cumhurbaşkanları 2015 yılından bu yana YPG ile doğrudan görüşüyor. Türkiye ve Fransa arasında bu konudaki anlaşmazlık, Emmanuel Macron SDG ismini kullanan terör örgütü YPG/PKK’dan bir heyeti Elysée sarayında ağırladığı ve hatta Türkiye ile SDG arasında arabuluculuk teklif ettiği 2018 yılında kriz seviyesine ulaştı. O dönemde Başbakan Yardımcısı olan Bekir Bozdağ, Twitter resmi hesabından paylaştığı mesajında, “Fransa’nın PYD, YPG, YPJ terör örgütlerine destek garantisi vermesi, Türkiye’ye saldıran terör örgütleriyle açıkça iş birliği ve dayanışmadır” ifadelerine yer vermişti.
Ürdün’de de Macron, “Irak bugün tüm bölgeyle bağlantılı etkilere, işgallere ve istikrarsızlığa sahne oluyor” tarzında söylemlerde bulunarak Türkiye’ye atıfta bulundu. Bir başka deyişle, Türkiye’nin terörle mücadelesi Macron tarafından bölge ülkelerine ve dünyaya bir tür “dış müdahale” gibi lanse edilmeye çalışılıyor.
Peki Fransa Orta Doğu’da bu tarz girişimlerle tam olarak ne elde etmeye çalışıyor? Fransız Uluslararası İli̇şki̇ler Ensti̇tüsü’nde (IFRI) araştırmacı Dorothée Schmid’e göre düzenlenen zirvenin “Macron’un imajına yaraması” dışında pek de bir faydası yok. Ayrıca Macron’un karşısında, bölgede Türkiye ile artan ticari rekabet, İran’ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki nüfuzu, Çin’in Körfez’e artan ilgisi gibi pek de hâkim olmadığı zor dosyalar var.
Macron’un bu sene Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yeniden kazanmasıyla Türkiye-Fransa ilişkilerinde yeni bir sayfa açılacağı ümit ediliyordu. Hatta bu yönde olumlu sinyaller de mevcuttu. Ancak Middle East Eye haber sitesinin iddiasına göre, iki ülke arasında devam eden birçok anlaşmazlık nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetine rağmen Macron, Türkiye’yi ziyaret etmeyi düşünmüyor.
Türkiye ve Fransa’nın uzun süredir birçok noktada görüş ayrılığı ve çıkar çatışması yaşadığı aşikâr. Fransa, farklı coğrafyalarda geçmişte edindiği kazanımları kaybetmek istemiyor veya kendi nüfuz alanlarında Türkiye’nin yükselişe geçmesine tahammül edemiyor. Tekrar IFRI’de görev yapan Dorothée Schmid’in ifadelerine yer verecek olursak, “Fransa’nın ölümcül hatası, Türkiye’nin rolünü, gücünü ve dünyadaki yerini hafife almak”. Schmid’e göre, “İkinci sınıf olarak hayal ettikleri bir güçle bugün karşı karşıya geldiklerini görmek Fransızlar için çok zor bir durum”. Fransızlar özelinde değil de Batı dünyasına yönelik benzer ifadeleri Lihtenştayn Prensi Michael da “Türkiye’yi yok saymanın riskleri” başlıklı yazısında kullanmıştı.
O zaman son olarak ne diyebiliriz? Fransa kabul etse de etmese de dünya da Türkiye de değişiyor. Bu değişen yeni dünyaya ayak uydurmak yerine eski dünyanın özlemiyle yeni dengelere direnmek, zarardan başka bir şey getirmez. Umarım Macron da 2023 yılına bunun bilinciyle girer.